ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÇARPIK VAZİYETLER
Okunma Sayısı: 2683
Yazar: Hacer Aydın
KİTAP BAŞÖRTÜSÜNDEN DEĞERLİ OLMADIKÇA...

Müslüman kadın olduğumuz için başörtüsü bizler için değerlidir. Aynı zamanda başımızda taşıdığımız, görüntümüzü üç aşağı beş yukarı belirleyen aksesuarımızdır. Stil sahibiysek abartmadan bizi en yalın, en iyi yansıtacak başörtüsünün peşine düşeriz çoğu zaman.  Stilimizi ararken başörtü butikleriyle hemhal oluruz. Biz olmasak da butik sahibi bizimle fazla hemhal olur. Öyle olur ki nerdeyse ahbap olmak ister.

Ne yaptığına kadar sorar. Ay ne güzel! Kitap mı yazıyorsun? Evet… Israr eder “kitaplarını dükkânıma getir koyayım”. E safız, güzel niyetler taşırız ya! “Ne güzel kadın değer veriyor, satmak için istiyor” deriz. Sevinirim “sattığı başörtüsü kadar değerlidir hücremde ömür tükettiğim kitabım”…

 Aa gel gör ki kadın kitaplarımı dükkânında bedava dağıtmak için ısrarla benden istemiş. Üstelik sattığı başörtüden iki lira düşmeden… Sanki benim kitaplarımın öyle bedava dağıtılmaya ihtiyacı var. Sanki ben kitaplarımı al, vitrininde entelektüel süs olsun diye ısrar etmişim… Tanınmak gibi de ısrarlı bir derdi olmayan ben için…

Yazarım, gerekirse yazdığımı köyde odun sobasında yakarım daha iyi… O an yaşadığım hayal kırıklığı… Hücremde ağlama duvarı…

Kendi sattığı başörtüsünden yüzde iki yüz kar elde eden, hayatında sadece bir kitap çeşidi okuyan, ehli nur o genç kadının ısrarından farklı duygulara kapılmamın hayal kırıklığını günlerce üzerimden atamamıştım. …

Sanki bizler zevk-ü sefa içerisinde, hizmetçilerle dolu evlerde düşüncelere dalıp kitap yazıyoruz. Ki zevk-ü sefa içerisinde yazılan bir kitap bile emek yüklüdür. Maalesef kitap yazmaya verdiğimiz emekler insanların gözünde ‘hiç’ sayılmaktadır.

Bizler bir kadının başörtüsüne değil bir medeniyete yatırım yapıyoruz. Hücremizde ömür tüketip, zevklerden, gün ışığından aylarca uzak kalıyoruz. Gel gör ki vatanımızda yazdığımız kitaplar başörtüden daha kıymetli değil.  

Kitaplar, başörtüsüne ödediğimiz paradan daha kıymetli olmadıkça medeniyetimiz yerlerde sürünmeye devam edecektir.

Kitaplar, altımıza çektiğimiz arabadan, içinde oturduğumuz lüks evlerden daha kıymetli olmadıkça medeniyetimiz iflah olmayacak.

Kitaplar, lüks restoranlarda yediğiniz yemeklerden, taktığınız takılardan, üzerinizdeki fistanlardan daha değerli olmadıkça medeniyetimiz kepaze olmaya devam edecektir.

Abbasiler döneminde ilme, yazmaya, düşünceye, şaire, edibe, âlime verilen değer biz zamane seleflerini kıskandıracak derecedeydi.  

Mesela Harun Reşid “İlim meclislerine devam eden ve edebiyatta üstad olanlara 1000 dinar, hadis ravilerine, Kur’an hafızlarına, fakihlere 4000 bin dinar veriniz” demiştir.

Oğlu Halife Memun, Beytü’l-hikmeye her halifeden daha çok kıymet vermiş, bilginlerin, ediplerin, tercümanların rahatı ve rızkı için en yüksek ücreti ödemiştir ki İslam medeniyeti kurulsun.

“Memun, Huneyn’in tercüme ettiği her kitaba karşılık onun ağırlığınca altın veriyordu”.

“Bilim adamlarına bol ihsanda bulunmak sadece Memun’a has değildi. Halife Vasık bir defasında Beytül Hikme’nin başında bulunan Yuhanna b.Maseveyh’e  300.000 rupi tutarında para vermiştir.

Halife Muktedir, Bağdat’a fakir olarak gelen İbn Dureyd’e her ay 50 dinar maaş bağlayarak onun rahat bir hayat için geçirmesini ve ilmi çalışmalar yapmasını temin etmişti”.

Bu gün İslam medeniyeti diyebiliyorsak Abbasiler döneminde ilme-bilgiye, bilgine-âlime, şaire-edibe değer veren zihniyete sahip halifeler, yöneticiler, zenginler sayesindedir.  Kindi, İbn-Heysem, İbn-i Rüşd, Farabi, İbn-Sina, Nasuriddin Tusi, Sühreverdi, Razi, Cüneydi Bağdadi, İbn-i Ravendi, Harezmî gibi medeniyetimizin köşe taşları beytül hikmeye verilen değerden ortaya çıkmıştır.

Bizler için ise hücrelerimizde edebiyata, düşünceye, felsefeye, yazmaya verdiğimiz emekler karşılığında aldığımız ömrümüzün tükenmesinden başka bir şey değildir.

Yazmanın, düşünmenin, sanat yapmanın, medeniyete üretmenin karşılığı vatanımızda yoktur.

Piyasa ve reklâm değerin varsa emeğin değer kazanıyor.

Yaz babam yaz, oku babam oku küçük hücremde elime geçen şimdiye kadar bol oksijen ki bedenim bol oksijeni kaldırmıyor zaten.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.  

Yazar: Hacer Aydın
25-03-12
E mail: haber7.com.
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
KİTAP BAŞÖRTÜSÜNDEN DEĞERLİ OLMADIKÇA...
Online Kişi: 10
Bu Gün: 162 || Bu Ay: 7.673 || Toplam Ziyaretçi: 2.239.971 || Toplam Tıklanma: 52.349.538