ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÂKİF EMRE
Okunma Sayısı: 3215
Yazar: Akif Emre
OSMANLILIĞIMIZ OKŞANARAK KANDIRILMAK

 

Rehin alınmış benlikler, tıkız stratejiler

Türkiye'nin devlet ve toplum olarak yaşadığı krizi aşmak için geliştirdiği dil ve yöntem üzerine yeniden düşünmek biraz can sıkıcı geliyor çoğumuza. Geçmişe duyulan özlemle bugünü barıştırmak adına geliştirilen formüllerin albenisine kapılmaya çok meyyal yapımız var.

Sorun sadece bir nostaljiyi yeniden yaşatmakla sınırlı olsaydı bahse değer bile olmayacaktı belki. Küresel piyasalardan küresel stratejilere kadar geniş yelpazede Türk insanının geçmişle yeniden kurduğu ilişki, muhafazakarlığın geçmiş özlemlerinden öte bir boyuta taşınıyor olmasının ne kadar farkındayız…

"Yeni bir millet yaratmak" adına medeniyeti, tarihi; hasılı kimliği ile toptan bir kopuş yaşayan bir toplum, yaşadığı travmadan kurtulmaya çalışıyor. Bu sürecin sancılı olacağından kuşku yok.

Ancak travmanın doğurduğu aidiyet, meşruiyet ve ufuk sorununu aşmak için geliştirilen dilin yeni sorunlara gebe olma tehlikesini de görmek zorundayız. Küreselleşmenin hedef coğrafyası ile yeni Osmanlıcılık söylemleri tam bu süreçte kesişiyor. Cumhuriyetin Osmanlıyla barış/tırıl/ması Osmanlının dış bükey aynadaki deforme görüntüsünü yansıtması gibi çarpık referans sistemi inşa ediliyor.

Özelde Osmanlı daha geniş çerçevede tarih, kimlik ve benlik duygusunu yeniden kurma adına, arasatta kalan insanımızın meşruiyet sorununu çözmek adına kavramlar yeniden üretilip piyasa şartlarına elverişli markalara dönüştürülüyor. Küresel kapitalizmin yerli, otantik, kutsal her değeri marka yapacak kadar kutsaldan yoksun oluşunu fark edemeyenler bu büyük pazarın şaşkın müşterisi haline getirilebilir.

Piyasa değerleri, kavramları rehin alıp idraklerimize yeniden şırınga etmektedir. Tarihten benlik duygusuna kadar bireyin varoloşunu idrak etmesini mümkün kılacak anlamları rehin alan küresel piyasa, tüm bu değerlerin içini boşaltarak yeni formda bize tekrar pazarlıyor. Kutsallığı rehin alıp Kabe'ye karşı lüks otel manzaralı kampanya olarak bize pazarlaması gibi…

Modern şehrin kaotik ortamından kaçmak isteyen, kimlik bunalımı çeken seçkinlere biraz Osmanlı, biraz gelenek, biraz Amerikan hayat tarzı şeklinde pazarlanan yaşam alanları gibi…

Küresel sistemin rehin alıp piyasaya sürdüğü son ürün de Osmanlılık…

Osmanlıcılık ile ima ettiği tarih idraki, kimlik ve medeniyet bilincini tamamlayan yeni bir kavramsallaştırmadan bahsetmiyoruz elbet. Ancak yerel değerleri pazarlayan küresel kapitalizmin muhafazakarlığı ne ise tarihi değerler üzerinden bizi yeni stratejilere ikna etmeye çalışan küresel hegemonya da odur. İçi boşaltılan, daha doğrusu küresel sistemin rehin alarak bize yeni bir muhteva ile sunduğu bir Osmanlıcılık oyunundan bahsediyoruz. Muhafazakarlığın bam teline basıp yürütülmek istenen stratejileri görmemizi engelleyen bir tarihi tablo sunuluyor bize. "Şanlı tarih" özlemleri ile edilgen devlet politikaları arasında adeta travma yaşayan insanımızın tam da varoloşunu yeniden tanımlayıcı, bilinç durumuna kavuştuğu fikrine sahip olacağı sanrısını (zannını) veren rehinleştirilmiş idealler sunan bir durum…

Rehin alınan tarih, benlik duygusu bize modern hayatın hiçbir lüksünden fedakarlık etmeden, kutsal dışı yaşama imkanını meşrulaştıran bir 'kutsiyet bahşettiği' gibi; tarihi kırılmaya uğratan bir tarihsizlik vizyonu, daha doğrusu illüzyonu ile karşı karşıyayız.

Kapitalizm tarihsel olarak sanılanın aksine muhafazakar iktidarlar ve kitleler üzerinde yükselmiştir. Kutsallığı pazarladığı kadar milli hedefleri de pazarlamasını bilir.

Rehin alınan tarih bilinci, içi boşaltılmış olarak yeniden piyasa sürülerek, ambalajına sahte kutsallıklar giydirilerek stratejik amaç haline getirilebiliyor.

Muhafazakar kafalar, Osmanlıyla Cumhuriyeti barıştırırken hem Cumhuriyetin temel felsefesini hem Osmanlının muhtevasını boşaltmakta, adeta ters yüz etmektedir. Cumhuriyet biraz dindarlaşmakta, Osmanlı, erken laikleşme girişiminin temellerinin atıldığı, "devletimizin devamlı"lığından beslenen sağcılığın tarih yorumu olarak karşımıza çıkabilmektedir…

Yeni Şafak, 17. 11. 2009


Yazının tamamı için tıklayınız.

 

NOT: Vurgular bize âittir.

 


Yazar: Akif Emre
24-11-09
E mail: aemre@yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
OSMANLILIĞIMIZ OKŞANARAK KANDIRILMAK
Online Kişi: 25
Bu Gün: 108 || Bu Ay: 1.056 || Toplam Ziyaretçi: 2.227.150 || Toplam Tıklanma: 52.224.009