Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar) | Okunma Sayısı: 3964 |
Günümüzde eğitim araştırma, geliştirme ve uygulamalarına büyük paralar harcanıyor. Yapboz uygulamalarıyla, sil baştan tutumlarıyla heba olan maddiyat bir yana, asıl üzüntü verici, heder olan nesillerdir. Evet, bir yemeğin en önemli malzemesi olmazsa, pişirdiğimizden maksad hasıl olmaz. Eğitimin de ruhu ve esası terbiyedir. Terbiyeden mahrum her sistem de iflas etmeye mahkumdur.
İslamiyette, Kuran ve hadis ile şekillenen değerler manzumesi, terbiye sisteminin de muhtevasını oluşturur. İslamın terbiye sisteminin temelinde güzel ahlâk (Kuran ahlâkı) vardır. Hz. Peygamber (as) , tavır, davranış ve sözleriyle bu yüce ahlâkın temsilcisi ve tercümanı olmuştur. Sünnet-i Seniyye, her devir ve mekanda eğitimcilere zengin ve pratik terbiye usulleri sunan bereketli bir kaynak olagelmiştir.
Kişiyi güzel hasletlerle donatma ameliyesi olan terbiyede, fazilet merkezli bir ahlâk eğitimi esas alınmıştır. Terbiyenin müfredatı, bireyi ve toplumu yücelten dini değerler manzumesidir. Kur'an ahlâkıyla terbiye edilen (olunan) birey, herkesin elinden, dilinden ve belinden emin olabileceği kamil bir şahsiyet haline gelir.
Kelime, Arapça "rabba" fiilinden gelir. Terbiye ile aynı kökten gelen ve Kur'an'da sıklıkla geçen "Rabb" kelimesi de, sahib, malik, terbiye ve ıslah edici , idâreci gibi anlamlara gelen Allah’ın sıfatlarından biridir.
Dilimizin zengin kullanım sahası olan kelimelerinden terbiyenin; yetiştirme, kabiliyetleri geliştirme, eğitme, bilgi, saygı ve edep öğretimi, iyi ahlak, nezâket, görgü, edep, hafif ceza verme, biçimlendirme, alıştırma, talim, gelişme , bakım, eğitim ilmi, pedagoji gibi anlamları vardır.
Kelimenin anlam dünyası içinde, bireye “bilgi” öğretilmesi ve bireyin “malumatı” tahsil etmesiyle birlikte ; zihinsel, ruhsal beslenme ve kalbin inkişafı da sözkonusudur. Ruh - beden dengesinin tesisi, tahsil edilen malumatın içselleştirilmesi ; tavırlara, davranışlara dönüşmesi de terbiye kavramı içinde değerlendirilir. Anlam dünyası böylesine geniş olan terbiye, bireyin dünya–ahiret dengesini, bedenî–ruhî sıhhat ve selametini amaçlamaktadır.
İslami terbiyede öncelik, kalbin, ruhun, nefsin eğitimine verilir. Bireyin iç dengelerini oturtması esastır. Dışa ait edinimler, ancak ruhun heykeli ikame edilirse bir mana kazanabilir. Kâl ile hâl arasında bir tenasüp olmalıdır. Nefsi terbiye süreci, tahsil olunan malumatla birlikte, tavır ve tutumlarla da pekiştirilmeye, ikmal edilmeye çalışılır. Bu yönüyle terbiye, kamil insan olma “ sürec”ini de ifade eder.
Terbiye, bilginin depolanması değil, ilmin hazmedilmesidir. Terbiyede, fen bilimleriyle dini bilimler, mezcedilmiş bir müfredatla (integrated curriculum) verilir. Batının dünyevi (secular) okullarında verilen din eğitimi, din dersiyle sınırlanırken, terbiyede ise, dini ilimlerlerle fenni bilimlerin birlikteliği, hatta tamamlayıcılığı esastır.
Batıyı Taklit Çıkar Yol Değil
Günümüzde, “Doğu” dünyasındaki eğitimcilerin, eğitim politikaları belirleyenlerin çoğu, çareyi “Batı” eğitim sistemlerinde aramaktadırlar. Avrupa’lı, Amerika’lı pedagogların, eğitimcilerin fikirleri benimsenmekte, savunulmaktadır. Çoklukla, körükörüne bir taklidi ifade eden bu uygulamalardan, deneyimlerden beklenen müsbet bir sonuç da elde edilmiş değildir.
Batı Henüz Kendi Derdine Bile Çare Bulamadı
Batı eğitiminde , sürekli bir “arayış” hakimdir. Bu arayışın, halen kendine net bir yön çizdiği söylenemez. Batı eğitim sisteminde merkeze alınan bireysellik anlayışında öğrenciler materyalizmi, faydacılığı, bencilliği, bedencilliği benimsemekte, buna bağlı olarak da, tatminsizlikler, toplumsal yıkımlar yaşanmaktadır.
Carol Ann Tomlin, “Okulların temel amacı, her bir öğrencinin kapasitesini en üst düzeye çıkarmaktır...” demektedir. Ancak , bugünkü batı eğitim sistemi, onca altarnetif plan ve program bolluğuna rağmen, bu amaca gidecek yolu bulabilmiş değildir.
En Büyük Hedef: İnsan-ı Kâmil
“Doğu” dünyasının, maddeye hükmeden bakış açısıyla şekillenen terbiye, ahlaki boyutlarıyla, kullandığı üslub ve usulleri ile günümüzde de değerlendirilmeyi bekleyen bir kaynak. Kurk'an'la va’z edilen, Sünnet-i seniyye’de hayata geçen terbiyevi düsturlar, Gazali’den , Farabi’ye, İbn-i Sina, Mevlana, İbn-i Rüşd, Yusuf Has Hacib, Feriduddin Attar, Sadi’ ye kadar İslami terbiye ile yetişen sayısız felsefeci, ahlâkçı ve âlim tarafından, gerek telif ettikleri eserleri ve gerekse bizzat hayatlarıyla uygulanarak geliştirilmiştir.
İslâmiyette Hz. İnsan ve onun terbiyesine büyük önem vermiştir. Kur'an ve sünnet değerleriyle terbiye edilen insan (insan-ı kamil), meleklerden daha üstün telakki edilir. İslâm terbiyesinden mahrum olan, nefsine göre hareket edenler de, aşağı bir dereceye düşmüş kabul edilirler. Onun için ilk peygamber Âdem (a.s)'dan son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)'e kadar, bütün peygamberlerin ana gayesi, insanları tevhid inancı ile terbiye etmektir.
Kanada, 26. 03. 2008
Yazar: Engin Sezen |
27-05-12 |
||
E mail: haber7.com. | Tweet | ||
bilal | |||
güler |
Tarih : 28-05-12 | ||
TÜRK MİLLETİ GEÇ DE OLSA TERBİYENİN AHLAKIN DEĞERİNİ ANLADI ALLAH ANLATANDAN VE ANLATMAYA VESİLE OLANDAN RAZI OLSUN EDİTÖRÜN NOTU: Lütfen yorumunuzun bütün harflerini büyük yapmayınız. Selamlar. |
|||
uğurlu | |||
Fırsat |
Tarih : 27-05-12 | ||
ALLAH ite çakala sırtlana fırsat vermesin! |
|||