ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 3132
Yazar: Cevat Akkanat
DEVLETİN BIYIK BOYU

 

Devlet kelimesinin benim zihnimde canlanan anlamları daha çok mecazî boyutludur: Sağlık, mutluluk, saadet, talih, baht açıklığı, aşk, nimet, zenginlik...

Şair Muhibbî (Kanunî Sultan Süleyman)'nin şu beytinde sanki bütün bunlar cem olmuş vaziyettedir:

"Halk içinde mûteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi"

Köklü edebî mirasımızın söz hazinesi içinde geçen "tayru'd-devlet", "murg-ı hüma", "devlet kuşu", "talih kuşu", "hümâ kuşu" gibi kavramlar, "devlet"in sözkonusu zengin çağrışımını adlandırmaya delil olabilir.

Hümâ kuşunun gölgesi kimin başının üstüne düşerse, onun bahtı açık olurmuş. O, taç giyer, baş olurmuş.  Efsane böyle söylüyor...

Devletin güç, kuvvet, "kudret" ile alâkalı (yani bugünkü şartlarda temel) anlamlarına gelince, siyasî otoriteyi sağlayan kurum ve bu kurumu yöneten hükümet gibi karşılıklar çıkar karşımıza.

Bu yönüyle devlet, felsefeden sosyolojiye, sanattan edebiyata pek çok sahanın tezgâhında ele alınmış, ölçülmüş biçilmiş, elden avuca aktarıla döndürüle müzakere edilmiştir. Hakkında iyi şeyler söyleyenler olduğu kadar, onu "şer yuvası" olarak görenler de vardır. Hayır, ne Eflâtun'un Devlet'ini indireceğiz raflardan ne de mösyö Duverger'i!

"Devlet"in özetlemeye çalıştığım mecazî ve temel anlamlarını sentezleyen ifade "Devlet baba" deyimi olsa gerektir. Nitekim vatandaşına şefkat ve muhabbetle yaklaşan hükümet etme biçimi bu ifadeyle adlandırılır.

Sözü "devlet" dairesi içinde dolaştırıp duruyoruz ya, bir sebebi var: Devlet dilinin bozulma temayülü göstermesi! Zira "Devletli"nin dili kullanmadaki sert eğilimi yüreğimizi yakıyor!

Şöyle de diyebiliriz: Devleti temsil makamının sahipleri sanki özgünlüklerini yitiriyor. Bu bir gözlemdir. Gözlem, zannın ötesinde, varsayımın fevkindedir.  Hele bizim gözlemimiz ki yanılgı payı süresince ve sabırla beklendikten sonra dile getiriyoruz, sanki bir son aşamayı haber vermektedir.

"Çatık kaşlılık" sürecine mi evrilmiştir makam sahipleri? Gözlemimiz evet diyor, Necip Fazıl'ın şikâyet ettiği çizgiyi işaret ediyor.

Oysa "Bu Şarkı Burada Bitmez" adlı bir kasetten ve halkın içinden bir sesten, biz hâlâ dinliyoruz bu şiiri: "Çatık kaş hükümet dedikleri zat"...

Küçük bir açıklama yapayım, itirazî bir dil kullanırken bir yandan da temennim daima şu olmuştur: Yanılmış olayım! Burada da bu halet içindeyim. Fakat söylenenleri ne yapacağız; şurada burada söylevlerde dile getirilenleri?

Devletin bıyık boyu uzamaya mı başladı, ne?

Kavmiyetçi bir dil, iteleyici bir söylem. Yüzü yasaklamaya dönük yasaların hatırlatılması, ötelemenin ötesi bir yaklaşım...

İyi de, "devletini tepme"nin sırası mı şimdi? Bu "devlet eli" sana kendi kendinin aleyhinde bulun diye mi verildi?

Kuşkusuz biliyoruz, sert rüzgârlar esiyor yükseklerde. Oralarda samimi ilkeler üzere yürümek hayli zor, evet. Ama yürüyemeyeceksen, o diri ilkelere rağmen dönüşmeye hakkın yok. Sabrın, hak ve adalet çizgisinden ayrı düşmemeli. Sabrın şahsi meselelere kol kanat germemeli...

Zulme uğramış kitleler, kuşku yok, kendilerine yakın hissettikleri siyasi oluşumlara desteklerini son noktaya kadar verirler. 28 Şubat karanlığından sonra böyle bir süreç gözlendi Türkiye'de.

Ama bu yeni sürecin yük yüklenicileri, şimdilerde iyiden iyiye resmiyet çizgisine kayma eğilimi gösteriyor. Sözgelimi eski düzenin sermayedarlarıyla barışılıyor, onlarla iş tutuluyor. Ardından o sermayedarların özel tayyarelerinde zevk safa yapan eski meslektaşlarla bayram şekerleri yeniyor. Bir ileri adım sakın o eski "koltuk takımları"nın durumuna düşmek olmasın, bundan endişeliyiz. Zira o tayyareler halk nazarında hep yere çakıldı.

Edebiyatımız "devlet düşkünü" diye bir deyim yaratmıştır; "devlet mezarlığı" vardır bir de, nice eski mevki sahibi burada boylu boyunca yatmaktadır.

Oysa, Avnî (Fatih Sultan Mehmet) şöyle demiştir:

"Sanman taleb-i devlet ü câh etmeğe geldik
Biz âleme bir yâr için âh etmeye geldik"

(Sanmayın ki biz mevki ve devlet talep etmeye geldik. Biz dünyaya bir yâr için âh etmeye geldik.)

Bâkî'nin söylediğidir şu da:

"Minnet Hudâ'ya devlet-i dünya fena bulur
Bâkî kalır sahife-i âlemde adımız."

"Yâr"iniz mazlumlar olmalı, mazlumların "ah"ıyla "ah"lanmalısınız. Adınız bâkî kalmalı...

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Cevat Akkanat
22-09-12
E mail: milligazete.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
Alaettin
Yâre
Tarih : 23-09-12

''Bizden''inmsi siyâsiyyunun ma'lum ahvâlini teşhis etmiş. Aklıma ''Ainesi iştir kişinin/Lâfa bakılmaz'' sözü geliyor. Vesselâm

 
DEVLETİN BIYIK BOYU
Online Kişi: 11
Bu Gün: 24 || Bu Ay: 1.664 || Toplam Ziyaretçi: 2.228.678 || Toplam Tıklanma: 52.240.132