Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar | Okunma Sayısı: 4127 |
Bir filmde geçti. Bir polisiye vaka için yaşlı annesinden, ayrıntıları anlatmaksızın soyut bir açıklama yardımı isteyince, şöyle bir cevap alır: “Ben öğretmenken bir öğrencim tahtada yanlış yolda çözüm işlemleri yapıyor, işin içinden çıkamıyordu. Ben de (sil tahtayı yeniden başla) demiştim.” Bu cevap, soruyu sorana yeterli olur. Tahtayı silecektir ve olayların değerlendirmesini yeniden yapacaktır.
Ben aynı durumu yaşadım. Matematik hocamız Ömer Baygo, sanıyorum polinomlarla ilgili bir soru sormuştu. Bir değil, iki tahtayı doldurdum, işin içinden çıkamıyorum. Hoca baktı baktı, “Bir farklı çözüm yolu mu buldun diye tereddüde düşüp izledim. Bir çözüm yolu çıkmayacak buradan. Onun kolay yolu var; sil bütün tahtayı yeniden düşünmeye başla.” dedi.
“Tahtayı silmek” anlatışlı bir tabir. “İlle ben buradan bir çıkış yolu bulacağım” diye ısrar etmeyeceksin. Zorlanıyorsan, bir aykırılık, bir ihmal, bir sapma var demektir. Sileceksin tahtayı ve yeniden düşünmeye başlayacaksın.
Bence, etnik meselede de bizim çözüm tablosunu (tahtasını) sil baştan yapmamıza ihtiyaç var.
Unutuluyor bazı şeyler. Barzani bir tarihte demişti ki: “Bizim idealimiz Büyük Kürdistan’dır, fakat şimdiki reel politikamız bu değil. Kimse idealleriyle kınanmaz, siz realiteye bakın.” Bir insanın zihnindeki, gönlündeki her ne ise, onunla politikası arasında bir bağlantı vardır ve o bağlantı çeşitli taktik hesapların ve ayarlamaların konusu olur. Şartlar elverişli hale geldikçe, adım adım bu bağlantı güçlenir, somut yansımalar görülmeye başlar.
“Niyet okuması” genelde kınanır ama, bazı özel durumlarda büyük önem taşır.
1960’lı yıllarda bir kabadayı kendi kahvehanesini bir gence satmıştı. Daha başlangıçta içimden dedim ki, “6 ay sürmez” sattığını çok daha ucuza geri alır.” Aynen öyle oldu. Orada düzmece kavgalar, huzursuzluklar çıkarttırdı, adamı bezdirdi ve sattığını yarısına geri aldı. Ama ben bunu daha başlangıcında biliyor ve bekliyordum. Burada benim niyet okumam, aslında rasyonel bir şeydir. Çünkü huyunu suyunu, yapısını biliyordum o kabadayının.
Birçok kabadayı, barışma pusularıyla öldürülmüştür. Araya “hatırlı” ama “ayarlı” kişiler girer. Bir barışma mekânı tespit edilir. Raconda, barışmaya silahsız gidilir. Aldatılan kurban gelir gelmez işi bitirilir! Bu tezgaha gelen birkaç kişiyi 1960’lı yıllardan hatırlıyorum. Kurbanlar hep niyet okumayı bilmeyen samimi ve saf kişilerdir. Kemal Tahir doğru söylüyor: “Bizde “düello” değil, “pusu” vardır. Ve pusu gizli açık ortaklarla düzenlenir.”
Tehlikeli ve samimiyetsiz kişilerin niyetlerini okuyabilme ferâsetin olacak.
Ben olsam, Öcalan’ın hiçbir sözüne inanmam. Zaman zaman “değişti!” lafları çıkmıştır. Masal! “O barış istiyor da, bazı adamları istemiyor.” denilir bazen. Masal! Bunlar basit taktik uygulamalardır. İdealleri ve kötü niyetleri değişmez; şartlara göre stratejik ve özellikle de taktik ayarlamalar yaparlar. Aralarında ihtilaf yoktur; bazen, varmış gibi gösterirler. Onların özerk bölge dediği şey, neredeyse Türkiye’nin yarısıdır ve maliyesi, adliyesi, güvenlik güçleri olan bir örtülü bağımsızlık oyunudur. PKK onların güvenlik güçleri olacak!
Onların görüşmek dedikleri, terörle mücadelede bir zaaf oluşturmak ve zaman kazanmaktır.
Bu bir realite. Yorumlarla ve varsayımlarla değişmez. İsteyen görüşsün, ama bu realitenin değişeceğini ummak safiyetine düşmesin. Şimdiye kadarki görüşmelerin tahtasını tamamen silmek lâzım. Doğru görüşmeler için pusuya ve oyuna set çeken ferâsetli bir akla muhtacız. Oslo süreci devletin iyi niyetine rağmen PKK’nın gelişmesine yol açan bir sonuç doğurmuştur. Terörün amacını en iyi, terörü yapanlar anlatır. Onlar PKK’yı özerk bölgenin silahlı gücü olarak kullanma kararındalar. Dağdan inecekler ve oluşturulacak özerk bölgeye alkışlarla yerleşecekler silahlarıyla beraber. Birkaç internet sitesine girin, niyetlerinin bu olduğunu kolayca anlarsınız. Devlet onlarla görüşecekse bu niyetlerinden vazgeçmelerini ön şart olarak başlangıçta ortaya koyup görüşmelidir. Görüşürken eylem yapmaları bir çelişki değil, pazarlık güçlerini yan taraftan artırıcı bir etki oluşturmak. Bu gerçek tabak gibi meydanda. Taktik” pusu ve hile” demagojisi yapıyorlar.
Yazar: Ahmet Selim |
23-10-12 |
||
E mail: zaman.com.tr | Tweet | ||