ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 2815
Yazar: Ömer Lekesiz
SEVGİLİ'NİN EVİNDE OLMAK

Rabbim nasip etti, dünyada önemli sayılan yerlerin büyük bir bölümünü gördüm. Sebep olanlara, yoldaşlık edenlere, zahmetimi çekenlere her daim müteşekkirim.

İtiraf edeyim ki, İstanbul'a dönmemin heyecanı, yeni yerler görmemin, heyecanına daima galip geldi. Velev ki bir günlüğüne de ayrılmış olsam, İstanbul'a her dönüşümde huzuru ve şükrü yaşadım.

Ama bir yer var ki, hem gidişimde hem dönüşümde İstanbul'u unutturmakla kalmıyor, Allah'ın izniyle 'Bela' dediğimi umduğum günden beri 'oralıymışım' duygusunu tüm hücrelerime kazıyor.

Sadece oradan İstanbul'a döndüğümde, bir yetimlik halinin yakama sarıldığı o yer: Sevgilinin Evi, yani Beytullah, yani Mekke.

Şimdi orada bulunanlara, şu son iki gün içinde son emirleri de yerine getirerek 'hacı' sanını alacak olanlara bu yüzden gıpta ediyorum; orada mukim olup, yetimlik duygusundan sıyrılmalarına özeniyorum; hangisinin ayağı hangi kutlu insanın ayak izine denk gelmiştir diye merak ediyorum; annem Hacer'in onları İslam ümmetinin dağıldığı tüm coğrafyaları kucaklama kabiliyetine sahip kollarıyla manen kucakladığını düşünerek kıskanıyorum; atam İbrahim'in yine o yüksekliği taşkınlaşan taşın üzerinden onlara yeniden seslenişini duyamayışıma üzülüyorum.

Her müminin zihninde Sevgilinin Evi'ne dair özel bir imge vardır. Benim zihnimdeki imgesi ise 'Bela' anından, temel taşlarının ilk konuluşuna, duvarlarının ilk yükseltilişinden Ebail zamanına, Zemzem kuyusunun tekrar açılmasından Efendimiz Aleyhisselam'ın doğumuna, onun risaletle müjdelenmesine, oradan hicretine ve tekrar oraya fetihle teşrifine kadarki tüm süreçlerin toplamından oluşuyor. Kısaca orayı hiçbir sahnesi bir diğerine karışmaksızın, her hadisenin süredizimsel olarak birbirini izlediği bir 'Bekke' (izdiham yeri) şeklinde görüyorum:

Buna bağlı olarak Hz. Davut'un 'demir', Hz. Süleyman'ın 'bakır' gücüyle kurdukları Kudüs'ten sonra, Hz. Hacer'in Mekke'yi 'su' gücüyle inşa edişini ve İslam ile birlikte Kudüs'ün o demirine, Mekke'de su verilişini, dolayısıyla 'Tevhid' inancının som çeliğe dönüşmesini izleyebiliyorum. Böylece Mekke, Efendimiz Aleyhisselam'a kadar Kudüs'ün tek başına temsil ettiği Tevhid inancının son menziline; kainatın kendi köpüğünden yaratıldığı Kâbe ise 'tamamlanmış, son din'in merkezine dönüşüyor.

Mekke'nin hep 'ilk'lerin ve 'son'ların şehri oluşu, onu ziyaret eden inananları adeta bir saat sarkacında topluyor; Beyt'e ilk adımlarını atanlar, yokluğun da yokluğunda var olan Allah'ın kudreti ve azametiyle karşılaşıyorlar ilkin; gerçek anlamda kulluk bilincine erişerek, 'hayret hali'yle yaratılışın, insanın, dinin ve ona mahsus hikâyelerin perdelerini açıyorlar bir bir.

Mekke ki, bir şehir değil bir büyük tapınak! O tapınağın hakikati, Hz. Peygamber'e nasip kılınan şeri'at tarafından fetholunacak.

O öyle bir şeri'attır ki zaten, ona fethetmek yakışır; Adem'den, o güne alınan her nefesi, söylenen her sözü, eylenen her işi, geliştirilen her düşünceyi o kuşatır; şehirleri alır, kıtalara yayılır, ezan ezan dağılır aydınlığın ve karanlığın eriştiği her yere. Nemre, Kevser, Tenim, Hayf, Kebş, Mürselat, İbrahim, Meş'ar, Sahra, Cebel, Çağran, Mutteka, Aişe, İcabet, Eşcar, Cin, Râye, Biy'at, Ebu Bekir, Tuva, Fetih mescidleri Mekke'den dağılır yeryüzüne? Bunlarla büyür büyür de Mekke, âlem bir büyük mescide, arz bir büyük seccadeye dönüşür.

Mekke gezilen bir şehir değildir, tapınılarak yaşanılan bir şehirdir.

Mekke haritalarıyla, krokileriyle, tarihi eserleriyle, doğal güzelliğiyle tanınacak bir şehir değildir, görüntüsü bizzat gözbebeklerine kazınması gereken bir şehirdir.

Mekke hilkattir; Mekke'nin yokluğu kıyamettir.

Mekke insandır, candır, şeri'attır, hakikattır, tarikattır.

Mekke Telbiye'dir (buraya Allah için gelindiğini kalp ile tasdik, dil ile ikrardır), Tavaf'tır (devinmektir, kanatlanmaktır), Say'dir (dövünmektir; kulluk gayretidir), Vakfe'dir (Adem ile Havva'nın tecrübesini yaşamaktır, düşünerek arınmaktır, Mahşer'dir, Mizan'dır, Sırat'tır ve vuslattır), Namaz'dır (kanatlanma arzusudur), Şeytan Taşlama'dır (Tevhid'in dışladığı her şeyi dışlamaktır), Kurban'dır (Yaratanında yok olma nezaketidir).

Bu nedenle Mekke, şehirlerden bir şehir gibi anlatılamaz, çünkü o bir ağacın ağaçtan daha büyük oluşu gibi, şehrin fevkinde bir şehirdir.

Mekke'nin bendeki imgelerini kaydetmekten acizim. Çünkü onların her biri bir haldir ve o hal, onun Bekke'liğinde bürünülmedikçe bilinemez.

Şimdi orada bulunanların herbirinde oluşan yepyeni imgeleriyle Bir'den binlere, milyonlara renk renk serilerek çoğalacak Sevgilinin Evi.

Orada bulunan kardeşlerimizin haccı ve bayramıyla, Kurban'ı onun yetimliğiyle idrak eden buradakilerin bayramı mübarek olsun.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
24-10-12
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
SEVGİLİ'NİN EVİNDE OLMAK
Online Kişi: 12
Bu Gün: 55 || Bu Ay: 10.302 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.509 || Toplam Tıklanma: 52.194.127