ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 2714
Yazar: Müfit Yüksel
MUŞ'TA MEDRESELER SEMPOZYUMU

Geçen hafta, 5-7 Ekim günlerinde Muş-Alparslan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde "Medrese Geleneği ve Modernleşme Sürecinde Medreseler" başlıklı uluslararası bir sempozyum gerçekleştirildi. 112 civarında katılımcı yer almıştı. Bunlar arasında, İhsan Süreyya Sırma, Beşir Eryarsoy, Ahmet Ağırakça, Süleyman Ateş, Hüseyin Atay, Yusuf Ziya Kavakçı, M. Sadık Hamidî, Nasrullah Hacımüftüoğlu, Mehmet Mahfuz Söylemez, Mehmet Dalkılıç, Abdülaziz Dinar, M. Sait Şimşek, Şerafeddin Gölcük, Molla Salih Ekinci, Molla Fethullah Ayte, Abdülkadir Badilli, Mustafa Aydın, Yasin Aktay, Abdülhamit Birışık, Nimetullah Arvas, Veli Sırım, Ahmet İnan, Burhan Atsız ve Harun Öğmüş ilk göze çarpan isimlerdi. Burada gerek üniversitenin gayretli rektörü Prof. Dr.Nihat İnanç gerekse İlahiyat Fakültesi dekanı Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat bir başarıya ve bir ilke imza attılar. Üç gün süren sempozyumda bir çok tebliğ sunuldu. Ben de bu sempozyuma "Medresetu'z-Zehrâ Projesini Bugünden Okumak: Kürt Medreselerini Din Eğitimi Merkezli Olarak Islah Ve Geliştirme İmkânı Ve Bunun Toplumsal Barışa Katkısı" başlıklı bir tebliğ ile katıldım. Tebliğ metninde Kürt medreselerinin ıslah ve geliştirilmesi ve beş dilde (Kürtçe, Arapça, Türkçe, Farsça, İngilizce) din eğitimi verip, din görevlisi, cihanşümul din âlimleri yetiştirecek kurum olarak yasal statüye kavuşturulması yönünde 18 maddelik öneri paketi sundum.

Gerçekten de 90 yıl sonra ülkemizde medreselerin böyle bir uluslararası sempozyumda gündeme getirilmesi ve tartışılması neredeyse bir ilk ve çok önemli bir gelişmedir.

Tek tip batılı tarz, seküler eğitim benimsenip, 1924'teki Tevhid-i Tedrisât kanunu ile simgeleştirilip, kanunlaştırılmış ve bu suretle medreseler kapatılıp yasadışı ilan edilmiştir. Yasaklamalara karşın 1950'lere değin Anadolu'nun çeşitli yerlerinde bu medreseler illegal olsa da faaliyetini sürdürmüştür. Konya, Karaman, Denizli, Afyon gibi merkezlerle Rize ve Trabzon gibi doğu Karadeniz illerinin özellikle kırsal kesimlerinde sürdürülmüştür. 1960'lara geldiğinde Konya, Denizli, Afyon gibi merkezlerin kırsal kesimlerindeki medreseler, eski hocaların vefatı, merkezi yönetimin ağır baskıları ile ortadan kalkmıştır. Doğu Karadeniz'de daha çok Hafızlık ve Kıraat ilimleri ağırlıklı medreseler ise 1980'den itibaren, modernleşme ve büyük şehirlere olan yoğun göç nedeni ile zayıflayarak ortadan kalkma aşamasına gelmiştir.

Ankara'nın modernleşme projesinin Kürdistan bölgesine nüfuzunun, diğer bölgelere nazaran daha az olması, geç gelen modernleşme, bu medreselerin ömrünün günümüze kadar sürmesini sağlamıştır. 1965'te dönemin devlet bakanı Mehmed Altınsoy'un çıkardığı genelge ile din görevlisi olabilmenin İmam-Hatip mezunu olma şartına bağlanması medreselilerin, Müftülük, Vâizlik, İmamlık, Müezzinlik gibi istihdam alanlarına yönelmelerinin önünü kapamış, işlevsiz hale getirmiştir. Oysa ki, bu tarihten önce bu tarz okul mezuniyeti şartı bulunmadığı için, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın açtığı ehliyet imtihanlarına girerek, başarı gösteren herkes bu görevlerde istihdam edilebiliyordu. Hiçbir resmi okul diplomasına sahip olmayan merhum pederim, 1958 yılında Ankara'da girdiği müftülük imtihanında tüm Türkiye'de birinci olmuş ve Baykan ilçe müftüsü olarak atanmıştı.

İlahiyat Fakülteleri Cumhuriyet'in başında din eğitimi vermek, ya da din adamları yetiştirmek amacına matuf olarak kurulmadı. Oryantalizme öykünen Teolog (Theologian) yetiştirmek üzere kurulmuştu. Dini eğitim veren yegane kurumlar olan Mahalle/Sıbyan mektepleri ve medreseler, 1924'teki İnkılap kanunlarından olan, Tevhîd-,i Tedrisât Kanunu ile kapatılıp amansız bir takip ve baskı ile yasaklanmıştı. Devlet bundan sonra din eğitimi veren kurumlara ya da din hizmetlerinin yerine getirilmesini sağlayacak elemanların yetişmesine müsaade etmemekteydi.

Ancak 1948'den sonra, bazı siyasilerin "Bu gidişle cenazelerimizi kaldıracak imam bulamayacağız" tarzında serzenişleri üzerine sınırlı bir müfredatla İmam-Hatip kurslarının açılmasına izin verilmişti. O döneme kadar Kur'an-ı Kerîm öğretimi dahil her türlü dini öğretim ve dersleri amansız yasaklar ve takibatlar kapsamında idi. 1950'den sonra, DP iktidarı döneminde ilk İmam-Hatip okullarının açılmasına izin verildi. Zira, Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereğince medreseler her surette yasak olup açılamamaktaydı. Açıkçası, o dönemde bir kısım dindar Müslümanlar için İmam-Hatip okulları yasaklanan medreselerin yokluğunda teyemmüm mesabesindeydi.

Medreseler, 1924'ten beri devletçe Tevhid-i Tedrisât kanunu çerçevesinde yasaklanmış olup, uzun yıllar sürekli takibata uğramışlardır. Buna rağmen bölgenin dindar ve İslami geleneğe bağlı olan halkı tüm zorluklara karşın bu medreseleri kendi imkan ve iâneleriyle koruyup sürdürdü. Devletin yanısıra Marxist/Stalinist PKK örgütünün ağır baskılarına, yaygınlaşan modern okullara karşın Tillo, Norşin, Ohin, Diyarbakır-Seyrantepe ve Mardin- Kızıltepe medreseleri başta olmak üzere 60'ı aşkın medrese sarf-nahiv ve bir kısım diğer âlet ilimleri ile sınırlı kalmış olsa da halen faaliyetini sürdürmektedir.

Kürt medreseleri her ne kadar kesinlikle ihtiyaca cevap veremeyecek durumda olsalar da, sıra kitapları ve bir kısım âlet ilimleri ile sınırlı olsalar da, Selçuklu veziri Nizâmülmülk'ün açtığı ünlü Nizâmiye medreselerinin günümüze gelebilen son bakiyeleri olmaları gibi asil ve asırlara dayanan tarihi bir temele dayanmaları; Avâmil-i Cürcânî'den başlayarak, Molla Abdurrahman Cami'nin Kâfiye şerhine kadar uzanan sadece Sarf-Nahiv eğitim ve tedrisatının hiçbir Arap ülkesinde dahi bulunmayacak şekilde güçlü ve sağlam olması ilgilenilmeyi ciddi anlamda hak ettirecek çok önemli bir faktördür. Ayrıca son dönemde Tillo, Norşin, Ohin, Kızıltepe ve Diyarbakır-Seyrantepe medreselerindeki gelişmeler ve atılımlar bunu desteklemektedir. Bu çerçevede bu medreseler, ıslah edilip, geliştirilebilecek bir temel ve öze sahiptirler. Bu yüzden, önlerinin açılıp, yasal statü tanınarak sağlıklı din görevlileri ve din alimleri yetiştirmelerine fırsat verilmelidir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Müfit Yüksel
17-11-12
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MUŞ'TA MEDRESELER SEMPOZYUMU
Online Kişi: 20
Bu Gün: 150 || Bu Ay: 1.533 || Toplam Ziyaretçi: 2.228.269 || Toplam Tıklanma: 52.237.151