ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÂKİF EMRE
Okunma Sayısı: 1940
Yazar: Akif Emre
YENİLGİDE YENİLENEN KÜLTÜR

Maria Todorova Bulgar asıllı bir tarihçi. Yaşayan en önemli Balkan tarihçilerinden biri olarak bilinir. Onunla tanışmamı sağlayan Büşra Ersanlı olmuştu. Sanırım 90'lı yılların ikinci yarısında bir konferans için geldiği Boğaziçi Üniversitesi'nde Balkanlarda Osmanlı mirası üzerine bir söyleşi gerçekleştirmiş, özellikle Bulgar kimliğinin oluşumundaki Osmanlı etkisi üzerine ufuk açıcı tespitler yapmıştı. En önemli tespitlerinden biri Osmanlı olmasaydı Bulgar kimliğinin gelişmeyeceği ve Yunan Ortodoks kimliği içinde eriyeceği yönündeydi. Osmanlı, Bulgarların asimile olmalarını önledi, kimliklerini korudu. Bu tespitten 'Bulgarların hala Osmanlı yönetiminde kalmak istedikleri' gibi bir anakronizmi kastetmiyor doğal olarak. Bir tarihçi olarak Osmanlı-Bulgar ilişkisine dair bizim de alışık olmadığımız tespitlerde bulunuyordu. O gün yaptığım söyleşiden bugüne kalan en ilginç ayrıntılardan biri de, 'Osmanlı Bulgaristan'dan çekildikten sonra bazı alanlarda kültürel etkisi daha da yaygınlaşmıştır. Söz gelimi Osmanlı mutfağı Bulgarlar arasında Osmanlı sonrasında daha da etkin olmuştur' açıklamasıdır.

1999 FİLİBE

Yer ismi olarak hala Türkçelerinin kullanıldığı bu şehirde geçmişten kalan her şey müthiş bir estetik, incelik ve insani boyut taşıyor. Eski Filibe evlerinin önemli kısmının hala ayakta olduğu eski Filibe'de köhnemiş geçmiş zaman evleri, sokakları değil bakımlı, yaşayan, her ayrıntısında Osmanlı inceliğini, konut mimarisini yansıtan evler…

Daha önemlisi lokantaların vitrinlerinde Kiril alfabesiyle yazılan 'işkembeci' yazısını okudukça Todorova'nın sözleri aklıma gelecekti. Bu nasıl kültürdü ki siyasal egemenliği yitirdikten sonra daha çok kabul görüyordu?

2010 TETOUAN

Cebelitarık Boğazı'nın Güney kıyılarına bakan yamaçta kurulmuş bu şehrin adeta saklanmak isteyen bir konumlanışı var. Eski kalesi sırtını dağa vermiş, denizle birkaç kilometre mesafesi olan bir mevkide. Şehrin ana caddelerinden kolonyal müdahaleye uğradığı hemen belli oluyor. Ama derinliklerine indikçe Arap, hatta Endülüs çehresi kendini gösteriyor. Mimari özellikleri Boğazın karşı kıyısından, Endülüs'ten esintiler taşımıyor sadece; bizzat Endülüs mirasının devamı. Göz kamaştırıcı bir inceliğin, estetiğin günlük hayatın içine bu kadar nüfuz ettiğini görünce Elhamra'nın hiç de istisnai olmadığını daha iyi anlıyorum. Burası Endülüslü Müslümanların kurduğu ve daha sonra yerli halka karıştığı bir şehir.

Tetouan gibi, Akdeniz'in Batı ucunda, Osmanlı'nın doğrudan egemen olmadığı Fas'ın bir şehrinde Osmanlı kültür izleriyle karşılaşmak şaşırtıcı geliyor. Osmanlı gündelik hayat etkisinin burada yaygınlaşmaya başlamasının 19. yüzyılda kendini göstermesi ise sosyolojik olduğu kadar tarihsel gerçeklikler açısından da açıklanmaya muhtaç.

Muhammed Benaboud, Edinburgh'da doktora yapmış bir tarihçi. Özellikle Tetouan tarihi üzerine çalışmaları var. 'Cezayir'in Fransız işgaliyle karşılaşmasından sonra Tetouan yoğun göç aldı. Bunlar arasında kökü Osmanlılarla bağlantılı köklü aileler de vardı. Hem bu aileler hem de Arap ve Berberi halk arasındaki Osmanlı etkisi buraya taşındı. Baklava gibi Türkçe kelimeler ve tatlarla Tetouanlıların tanışması bu döneme rastlar.'

BULGARiSTAN'DAN FAS'A UZANAN BiR ÇÖKÜŞTEN DOĞAN BİR YÜKSELiŞ ÖYKÜSÜ MÜ?
...

Yazının devamı için tıklayınız.

Yazar: Akif Emre
22-12-12
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
YENİLGİDE YENİLENEN KÜLTÜR
Online Kişi: 15
Bu Gün: 64 || Bu Ay: 10.311 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.532 || Toplam Tıklanma: 52.194.280