Kategori : / TEFEKKÜR | Okunma Sayısı: 2088 |
İslâm dıştadır, imân içte. Her şeyiyle Müslümanlığı belli olmayan, gayri-Müslim dünyanın örgüsünden her şeyiyle tefrik edilemeyen her kim ise Müslüman adını hak etmemiştir. Eğer bir İslâmî yürüyüş gerçekleşti ise ve bunda bir mesafe katedildi ise, Müslüman bu işi saklanarak, mevcudiyetini gizleyerek değil, Âdem aleyhisselâmdan günümüze kadar kendini göstererek başarmıştır. Müslüman olarak alenî hareket etmeye güç sarfetmenin mükâfatı imânın kalplere yerleştirilmesi suretiyle gelir. Kalbe yerleşmiş imân insanın istifadesine sunulmuş bir ihsân dairesinin teşekkülünü temin eder. Dolayısıyla insan için bu daire dışında kalan her şey fesada uğramış sayılır. Demek ki, sıralama İslâm, İmân, İhsân şeklindedir. Sırayı karıştırmak isteyen şeytandır. Öne çıkarıyor, bunu ormanı görmemize mâni olmak kastıyla yapıyor. Şeytan ağaçları gerekli bulduğu zaman da süslüyor.
Eğer biz mü’min isek; mü’min olan eğer bizler isek nereden belli olur bu? Bellilik anlamadadır. Mü’min olarak anlamışlar arasına katılmışızdır. Ne anladık? Kâfirlerin en istemeyecekleri hadisenin, en çok karşılaşmaktan çekindikleri hadisenin bizim ormanı fark etmemiz, bizim ormanı görmemiz olduğunu anladık. Kâfirler ormanın görülmesinden, ormandan müteessir olunmasından korkuyor. Bu yüzden bize ve herkese ağaçları gösteriyorlar. Gözümüze ağaçlar sokulmakta, ormanın üzerimize olacak tesirini engellesin diye bilhassa ağaçlar öne çıkarılmaktadır. Onlar bizimle bilhassa ağaçları konuşuyor, meselâ Kürt meselesinin nasıl hal yoluna gireceğini araştırma konusu yapıyor ve bizi bu konuda konuşturuyorlar. Ormandan hiç söz açılmıyor ve meselâ, bekadan başka derdi olmayan Türkiye Cumhuriyeti’nin meseleleri arasında bir de Kürt meselesi olup olmadığı bahsinin konuşulmasına asla imkân tanınmıyor.
...
Yazar: İsmet Özel |
06-01-13 |
||
E mail: istiklalmarsidernegi.org.tr | Tweet | ||