ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / KADIN VE ÂİLE
Okunma Sayısı: 4641
Yazar: Davut Şahin
Peygamberimiz kadına hakkını 8 Mart’tan önce vermişti

8 Mart’ta ABD’nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisi greve başlamasaydı… Sonrasında polis işçilere saldırarak fabrikaya kilitlemeseydi, çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucu çoğu kadın 129 işçi can vermeseydi… kadınları hiç hatırlamayacak mıydık?

Sanki dünya toplumları, kadına uygulanan baskıyı 1857’de fark etmiş… Ki, haklarını hemen vermek gereği hissetmiş. Üstelik bunu “bir güne” sığdırarak...

Öyle saçmalık olur mu?

Hâlbuki kadınlar, her çağda şiddet, zulüm ve baskı görmüş. Hatta “medeniyetin beşiği” sayılan Avrupa’da bile kadın “insan”dan sayılmıyordu.

Ne zaman ki, toplumlar İslamiyet’le şereflenmiş, kadın hakları, köle hakları, her şeyden önce “insan” hakları gündeme gelmiş ve koruma altına alınmış.

Gerçi, cehalet döneminde yaşanan kadına zulüm, bu gün de tekrar etmiyor mu?

Elbette, “din” duygusundan mahrum, Peygamber sünnetinden uzak yaşayanlar, her ne kadar nüfus cüzdanında “Müslüman” da yazsa, bu gün kadına el kaldırmaktan elleri nasır bağlamış.

Katı geleneklerle örülü bir toplumda, kadının zaten adı yok.

İslamiyet ise, kadına hakkını, adını ve en önemlisi “özgürlüğünü” veriyor.

Yani, Peygamberimizin kadınlara olan şefkati ve yaklaşımı bize rehberlik etmiş, asırlar önce kadınlara olan hakkını teslim etmiş ve kadın kuruluşlarına ihtiyaç bırakmamış.

***

Peygamber Efendimizin “kadınlarla” ilgili sözlerini özetle aktaralım:

-Kadınlar konusunda Allah’tan korkun. Çünkü sizler onları Allah’ın emanetiyle aldınız.

-Kadınlar hakkında size hayrı vasiyet ediyorum.

-İki zayıf hakkında sizi uyarıyorum: Yetim ve kadın.

-Sizin hayırlı olanınız ailesine hayırlı olandır. Ben ailesine en hayırlı olanınızım.

-Kâmil imana sahip Müslüman, ahlâken güzel olandır. En hayırlı mü’min de eşine karşı ahlâkı en iyi olandır.

-Cennet anaların ayakları altındadır.

-Hediyede çocuklara eşit davranın. Eğer ben birisini hediyede üstün tutacak olsaydım, kızları tutardım.

***

Efendimizin eşlerine olan şefkati dillere destandır.

Hayatına giren eşlerine olan sevgi ve saygısı bizlere öyle güzel ölçüler veriyor ki, başka örneğe ihtiyaç bırakmıyor. Asla kadınların kalplerini kırmaz, hatırlarını hoş tutardı.

Mesela;

Bir seferinde Hz. Enes’in büyükannesi Peygamberimizi yemeğe davet eder. Efendimiz bu daveti kabul ederek evlerine gider. Kadıncağızı sevindirmek için de ona namaz kıldırmak ister... Kendisi de imamlığa geçerek, Hz. Enes, büyükannesi ve kölelerinin meydana getirdiği bir cemaate iki rekât namaz kıldırır.

Bir başka örnek;

Yola çıkıldığında kafilede kadınlar varsa Peygamber Efendimiz (S.A.V.) onların rahat etmesi için her türlü tedbiri alırdı. Bir sefer esnasında Enceşe adında Habeşistanlı güzel sesli bir köle, vezinli ve kafiyeli şiirleri makamla söyler… Böylece develer daha hızlı yürüyordu. Develerin hızlı bir şekilde yürümesi üzerine kadınların rahatsız olduğunu fark eden Efendimiz, Enceşe’yi ikaz eder:

“Ey Enceşe, cam şişelerin hayvanlarını yavaş sür!”

Böylelikle kadınları zayıf, narin ve nazik bir cama benzeterek, onların incinmesine, acı duymasına gönlü razı olmazdı.

***

Eşlerini hiçbir şekilde üzmez, daima kalplerini kazanırdı.

Hz. Aişe validemiz olmak üzere bütün hanımları, Peygamberimizin evde çok sakin, halim ve mütevazı olduğunu söylerler. O’nu her yönüyle mükemmel bir aile reisi, merhametli bir koca, şefkatli bir baba olarak anlatırlar.

Efendimiz (S.A.V.) ev işlerinde de hanımlarına yardımda bulunur, koyunları sağar, ev süpürür, elbisesini ve ayakkabılarını tamir eder, deveyi yemler, çocuklarla ilgilenip ihtiyaçlarını giderirdi.

***

Hayber Zaferi sonrası Hazret-i Safiye annemizle evlenmişti. Daha birkaç gün önce babası, kocası dâhil bir kısım yakınlarını kaybeden Hz. Safiye, her ne kadar Müslüman olmuşsa da, birkaç gün içinde bütün hayatı alt üst olmuştu. Savaştan önce kabile reisinin kızıydı Hz. Safiye... Mevkii ve pek çok imkânı vardı. Çevresindeki bütün akrabaları, Peygamber Efendimizin azılı düşmanıydı. Böyle bir ortamda mücadeleye girmişler ve sonuçta akrabalarının birçoğu ölmüş veya esir edilmişti. Kendisi de savaş esirleri arasındaydı. Bu haldeyken, Allah Resulü onunla ilgilenmiş, İslamiyet’i telkin etmiş ve özgürlüğüne kavuşturmuş… Hatta zarar görmesin diye nikâhına almıştı.

Onun bu kadar çok şeyi, kısa bir zamanda yaşamış olması ve yeni geldiği çevredeki insanların birçoğunun kabullenmekte zorlanması kolay olmadı. Zira yalnız, kimsesiz ve çaresizdi.

Efendimiz onunla daha ilk gece sabaha kadar sohbet etmiş, dert ve tasalarını dinleyerek gönlünü almıştır. Hz. Safiye’de Resulûllah’ın bu halinden çok memnun olmuştu.

***

Aynı şekilde Mısır’dan Medine’ye bir hediye olarak gönderilmiş bulunan Hz. Mariye annemiz de gurbette tek başına kalmış bir kimse idi. Peygamber Efendimiz onu da himayesine alarak korumuştu. Efendimiz, onu ziyaret edip, sohbet eder, çektiği sıkıntıları dinler ve teselli ederdi.

Fahr-ı Kâinat Efendimizin bu hali, gurbette kocasının evine sığınan, gurbet gelinlerine nasıl davranılması gerektiği konusunda güzel bir örnek teşkil eder.

***

Kadınlar veya kadın kuruluşları “hak” arıyorsa, Efendimizin (s.a.v) hayatını okuyup, okuttursun. Yok başka yol.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Davut Şahin
09-03-13
E mail: milligazete.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Peygamberimiz kadına hakkını 8 Mart’tan önce vermişti
Online Kişi: 10
Bu Gün: 125 || Bu Ay: 1.765 || Toplam Ziyaretçi: 2.229.056 || Toplam Tıklanma: 52.242.679