ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 1852
Yazar: İhsan Dağı
İKTİDAR İSLAMCILIĞI
 

İktidarda olup da ‘İslamcılık’ yapmak mümkün mü? Enerjisini, toplumsal desteğini ve fikri cevvaliyetini önemli ölçüde muhalefette olmanın dinamiklerine borçlu olan İslamcılık iktidar olunca da sürdürülebilir bir kimlik ve program mıdır?

Bir önceki yazımda ‘devlet’ olmak ile ‘İslamcılık yapmak’ arasında var olan açmazdan söz etmiştim. Ve devam etmiştim: “Açmazdan çıkışın yollarından birisi, İslamcılığı ‘ideolojik’ bağlamın dışında ‘hegemonya’ formunda sürdürmek; yani İslamcılığı düşünsel değil politik bir güç olarak öne sürmek.” Böyle bir ‘iktidar İslamcılığı’na karşı ‘muhalif ve sivil’ bir İslamcılığın yeniden doğması muhtemeldir. Ancak bunun hegemonik politik gücü oluşturan ve yeniden dağıtım kapasitesine sahip ‘iktidar İslamcıları’ tarafından ‘marjinal’ bir eğilim olarak nitelenip bastırılması hiç de zor değildir. Yani seçenekler ‘statükolaşan’ bir iktidar İslamcılığı ile ‘marjinalleştirilen’ bir muhalif-sivil İslamcılık gibi görülmektedir.

Aslında bütün bu açmaz ve gerginlik iktidara devrimle değil demokratik yollarla gelen İslamcılar için söz konusudur. Devrimle gelen rejimlerin yolu ‘dosdoğru’dur; programlarını zor kullanarak da olsa uygularlar. Ancak demokratik yolu kullananlar içinden geldikleri sürecin doğası gereği açık ve net İslami referanslara dayanan bir ‘İslamcılık programı’ öngörmezler. Dahası, kısmi laik kurumsal ve yasal çerçeveye de dayanan bir çoğulculuk siyaseti İslamcılık yapmanın alanını daraltır. Böyle bir dar alanda İslamcılar için geriye kalan seçenek, İslamcılık ile kendilerini özdeşleştirmek, İslamcı politikalar yürütmeseler bile İslamcı kadroların iktidarını sürekli kılan bir ‘iktidar İslamcılığı’ çerçevesinde siyasetteki varlıklarını meşrulaştırmaktır.

Devletle özdeşlik ‘devlet aklı’na sarılmakla sonuçlanır. Böylece İslamcı bir programı uygulamak yerine iktidarlarını devlet aygıtları üzerinden hegemonik bir kalıcılığa dönüştürecek pragmatik politikalara yönelirler. Aslında bu ‘seküler’ bir pragmatizmdir; ‘İslamcıların’ iktidarda olduğu, ama ideolojik değil ‘kaba devletçi’ politikalar yürüttükleri bir seküler pragmatizm... Bütün bunlar hem iktidar olup hem de İslamcı siyaset yürütmenin mümkün olmadığı anlamına mı gelir? Hayır, ama özellikle demokratik rekabete dayalı bir siyasal ortamda ‘İslamcılık’ yerine İslami referanslarla popülist politikalar izlemek daha pratik ve rasyonel görülür. Diğer yandan bir kimlik inşa ve tanımlama aracı olarak dış politika iktidar İslamcılarına yeni imkanlar sunan bir alandır. İslamcılık hem ulusal hem de uluslararası düzeyde ‘statüko’ya itirazı, hatta başkaldırıyı içerir. İçeride İslamcıların iktidarıyla statükonun ‘değiştiği’ varsayılsa bile uluslararası düzlemde statüko devam eder. Dolayısıyla uluslararası sisteme, sistemin kurumsal ve hukuksal temellerine derin eleştiriler geliştirilebilir. ‘Adil bir dünya düzeni’nden, alternatif sistem önerilerinden söz ederek sistem dışı ‘muhalif’ rolü oynanabilir. Ancak bu düzeyde de iki sınır çıkar karşılarına; iç siyasette dayandıkları ‘devlet aklı’ dış politikada İslamcı enternasyonalist söylemlerinin tutarlılığını engeller. Söylem düzeyinde kalan enternasyonalizm ‘gizlenmiş’ bir ulusalcılık olarak diğer İslam ülkelerinde kaygı uyandırır. (...)

Yazının devamı için tıklayınız.

Yazar: İhsan Dağı
10-05-13
E mail: zaman.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İKTİDAR İSLAMCILIĞI
Online Kişi: 7
Bu Gün: 166 || Bu Ay: 3.616 || Toplam Ziyaretçi: 2.233.124 || Toplam Tıklanma: 52.277.653