ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / KADIN VE ÂİLE
Okunma Sayısı: 2132
Yazar: Adem Çaylak
'ÂİLE'Yİ ERİTEN ÂİLE BAKANLIĞI!

Mükemmel bir aile babası ol(a)madığım ve bu konuda büyük sancıları haiz olduğum için aile ve aile değerleri üzerinde hiç kalem oynatmayı düşünmüyordum. Amma velakin, son yıllarda özellikle Müslüman camiada, esin kaynağını Batı’nın liberal ve modern değerlerinden alan “feministleşme” doğrultusunda ortaya çıkan baskın eğilim (form) ve en önemlisi de son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın adeta ailenin ve kadın-erkek ilişkilerinin temelini “dinamitleyen” ve “feminizm”e şapka çıkartacak icraatları, beni Allah’ın rızası, ümmetin bekası ve Müslümanlığın değerleri adına bu konuda yazmaya zorladı desem yeridir. Ne yazık ki, Türkiye’de aile bağları, toplumu her geçen gün bireyselleştiren, rasyonelleştiren ve köksüzleştiren modern yaşam tarzı ile malul modernitenin esaret zincirleri altında erimektedir. Maddi ve manevi bir “ümran” telakkisinden mahrum küresel ve modern değerler ekseninde cereyan eden çarpık şehirleşmenin etkisiyle modern forma bürünen aile değerleri, ne yazık ki, birbirinden kopuk kadın ve erkek ikilemi yaratmaya devam ediyor. Geleneksel değerlerin her birisi, hakiki anlamda savunulacak Müslüman değerleri olmasa ve kırıntı düzeyinde bile olsa, kadın-erkek ve en önemlisi de anne ve baba ile çocuklar arasında var olagelen kimi saygın değerler, her geçen gün alt üst olmaktadır.

Bütün bu yaşanan süreçte biz anne babaların büyük vebali bulunmakla birlikte, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yetkilileri, farkında mıdır bilemem ama güya “kadına yönelik şiddetin” ortadan kaldırılması ve  “kadına ekonomik özgürlük” adı altında, aile değerlerini manevi yönden iyileştirici manevi ve sosyal politikalardan ziyade “liberal” ve “feminist” değerler ekseninde ortaya koyduğu icraat ile “erkeği yalnızlaştırmakta” ve kadını da modern kapitalist devletin acımasız kollarında yutulur bir “nesne” haline getirmektedir. Elbette bir Müslüman olarak, “kadın”a yönelik fiziki ve psikolojik her türden şiddetin sonuna kadar karşı olmak gibi bir sorumluluğumuz bulunmaktadır. Bırakın bir kadın ya da erkeğe yönelik şiddete karşı olmayı, bir Müslüman’ın, Allah’ın yarattığı kainattaki tüm canlı ve cansız varlığa karşı yapılan fiziki ve psikolojik şiddetin karşısında olması vaciptir.

Hal böyle iken, bizim burada temel derdimiz nedir? Ona açıklık kazandırmaz isek, yanlış algılamalara sebep olmaktan kurtulamayacığımız aşikardır. Bakınız, Ocak 2013 verilerine göre (ilgili haber için bzk. http://www.haber5.com/ailesaglik/7-bin-kadina-polis-korumasi 30 Nisan 2013)  Türkiye’de şiddete uğradığı gerekçesiyle polis koruması altına alınan kadın sayısı yaklaşık 7 bin gibi hiç de azınsanmayacak bir sayıya yükselmiştir. Bu sayı neyi ifade etmektedir? Aileye yönelik dini, manevi ve kimi yönleriyle eleştiriye açık olmakla birlikte geleneksel değerleri ıskalalarsanız ve evli çiftler arasında modern yaşam tarzı ve kapitalist ekonomik değerler yüzünden daha çok vuku bulması her zaman mümkün olan aile içi geçimsizlikleri, büyük aile ve yakın sosyal çevre içinde yaşanabilir sulh ile çözüme kavuşturmak yoluna gitmezseniz, Türkiye’de en basit bir aile içi sorunda kadınları polisin “şefkatli!” kollarına teslim etmekten kurtulamayacaksınız. Bakanlığın sosyal politikadan anladığı en önemli şey olan, kadını modern devletin “sevecen!” koruması altına alma güdüsü, modern değerler ve feminist perpektifte devam ettiği sürece, daha çok binlerce kadınımız, polis koruması altına girmek için adeta birbiriyle yarışır duruma gelecektir. Birbirlerinin zaaflarını, kahırlarını çekmeden, birbirlerinin eksikliklerini tamamlayan tek vücut gibi hareket etmeden ve sorunlarını güvenilir ve tecrübeli aile büyüklerinin rehabilite edici mekanizmalarına aksettirmeden, en küçük sorun ya da kavgada polisin aranması ya da mahkemeye başvurulması ve polisin de kahredici liberal etik gereği bunun üstüne atlaması, Bakanlığın da kadınlara yönelik bütün bunları özendiren feminist uygulamaya devam etmesi, kadınlarımızı feminizmin modern kölesi haline getirmekten başka bir şeye hizmet etmeyecektir.    

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bilerek ya da bilmeyerek aile ve ailevi değerleri her geçen gün “eriten” feminizan uygulamalara devam ettiği sürece, park ve bahçelerde sabahlayan erkek sayısında ciddi bir artış meydana geleceği gibi (bunun erkeklik güdüsünden kaynaklanabilecek öç alma ve kötü yaşam koşullarından kaynaklanabilecek diğer suç oranlarını artırabilecek domine etkisinden hiç bahsetmiyorum), polis koruması altında olunan yakın ilişki nedeniyle kadın ile polis arasında istenmeyen gayr-i meşru ilişkilerin de ortaya çıkması kuvvetle muhtemeldir. Yarın gazete manşetlerinde koruma altındaki kadın ile polis arasında gayr-i meşru ilişkiye dair haberler okursanız lütfen şaşırmayınız.

Ne yapalım, kadını şiddete mi teslim edelim diyorsanız ve çözümü modern devletin soğuk ve sonucu hiç de hayırlı olmayacak polis korumasında arıyorsanız, olaylara yanlış yerden bakıyorsunuz demektir. Bir kere, özellikle son yıllarda sayıları epeyce artan gerek belediyeler gerek bakanlık tarafından hizmete açılan sun’i, mekanik ve modern formda işlevler üstlenen “aile yaşam merkezleri” gibi oluşumları bir kenara bırakarak, aileyi komşuluk ve mahalli değerler gibi dini, ahlaki ve manevi değerler ile buluşturacak camileri “hayat mekanları” haline getirmek gereklidir. Bu minvalde, özellikle modern şehir hayatının acımasız kapitalist zorlamaları karşısında, tutunulacak ve sığınılacak söz konusu bu mekanlar ile birlikte, çekirdek ailenin büyük aileler ve yakın toplumsal doğal çevreleri ile irtibatlarını temin edecek mekanları ve ortamları inşa etmek elzemdir. Kadın-erkek eşler ve çocukları bir bütün olarak cami gibi “hayat mekanları”nda zaman zaman bir araya gelmeli, sorunları, aile büyükleri ya da yakın toplumsal çevrenin büyükleri ile rehabilite etmenin gayreti içine girilmelidir.

Kadın ve erkeği bir bütün olarak büyük aile ve yakın toplumsal çevresinden ve bağlamından azade bir şekilde ele almaya yönelik uygulamalara imza atan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, özellikle kapitalist modern değerlerin bir yutturmacası haline gelen “kadının ekonomik özgürlüğü” safsatasıyla, kadın ve kadın emeğini sömürerek köleleştiren (şeyleştiren) mekanizmaların kurulmasına hizmet etmektedir. Kadını, erkeğe ve erkeği kadına bağımlı olmaktan kurtarmak adına (ki bu, ailedeki ilişkileri maddi temelden ele almanın sonucudur), geliştirilen politikalar ile kadını fetişleştiren icraat, sonucu daha büyük sosyal patlamalara neden olacaktır. Bizden söylemesi…

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Adem Çaylak
12-05-13
E mail: milatgazetesi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
'ÂİLE'Yİ ERİTEN ÂİLE BAKANLIĞI!
Online Kişi: 16
Bu Gün: 454 || Bu Ay: 454 || Toplam Ziyaretçi: 2.225.794 || Toplam Tıklanma: 52.213.518