ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 5005
Yazar: C.Yakup Şimşek
UYDURUKÇA NEYE YARAR?

El-cevap: Uydurukça, en çok, bir dili bozmaya yarar.
Dil meydanına ve gerçek sözlerin yanına birdenbire ve zorla sokulan bu kelimelerin vazifesi -en hafif tâbiriyle- "dağdan gelip bağdakini kovmak"tır. "Sonradan geldiği bir yerde, kendinden önce gelen kişinin yerini almaya çalışmak" mânâsındaki bu tâbir, uydurma kelimelerin mârifetlerini anlatmaya yetmiyor aslında. Çünkü onların dağdan gelişi ve dile girişi gayr-ı meşrû, gayr-ı tabiî ve gayr-ı sıhhîdir.

Bunları da geçelim. Peki, bu "dağdan inme" sözler dil şehrine inince medenî olabiliyorlar mı? Hak getire... Uyduruk Türkçe kelimelerin çoğu zorla bağlandığı yerde (gûyâ karşılayacağı mefhumda) durmuyor. Ya ne yapıyor? Sırtına ânî ve sun'î olarak yüklenen yük, bu kelimenin boyunu aşıyor, tebdili şaşıyor; böylece bu şaşkın ördek kendisi için çizilmiş sınırın dışına taşıyor... "Acemi katır kapı önünde yük indirir." misâli, birçok kere, hem kendi vazîfesini ihmâl ediyor hem de bu âciz ve sersem hâliyle çoğu zaman başkalarının sahasına dalıyor, önlerini alıyor... Ne kendi işini tam görüyor ne de başkalarının…

Meselâ TDK tarafından yok edilmek istenen "teklif" yerine uydurulan "öneri" yalnızca "teklif"in değil "tavsiye"nin de yerine geçti. Böyle olunca bir belirsizlik doğdu: "Sana ... öneriyorum." diyen kişi bana bir şeyi teklif mi ediyor, tavsiye mi? Her ikisi gibi veyâ ikisi de değil gibi... Belki işin içinde biraz da "telkin" var... Biraz ondan biraz bundan...  Ben bunu o şahsın bir önceki-bir sonraki cümlesine filân dikkat ederek ancak anlayabilirim.

Yine meselâ "eğitim" veyâ "eğitmek" deyince ne anlaşılıyor? Bu "eğitim, eğitmek" uydurukları kaç mânâda kullanılıyor bugün, hiç düşündünüz mü? Bunlar, yerine kondukları "terbiye" veyâ "terbiye etmek" sözlerinin yerine mi geçti yalnızca? (Buna "evet" cevâbı verebilecek bir tek TDK'lı, bir tek dil profesörü çıkamaz...) Bakın, bu iki uyduruğun zayıflattığı, bir kenara attığı, hattâ mezara fırlattığı kelimelerden aklıma gelenleri sayayım: "maarif; tahsil, okuma, okumak, yetişmek, öğrenmek, bellemek; tâlîm, ders, sebak, tedrîs, tedrîsât, kurs, rahle-i tedrîs, yetiştirmek, öğretmek; meşk, temrîn, etüt; telkin..."

Peki, bunlardan hangisinin hakkını veriyor? Hiçbirinin...
Evet, uydurukçanın tabiatı işte bu: İşe yarar görünür; fakat hiçbir işi tam beceremez.  Ama ortalıkta boş boş dolaşıp boy göstermeye gelince üstüne söz yok. Hem kel hem fodul. Ne de olsa “Boş başağın başı dik olur.”  Ağızlardan, satırlardan zırt pırt sarkıyor, onlarla kurulan sözler salkıyor; fakat yine de herkes uyduruk konuşmaya kalkıyor...
Peki, sonra ne oluyor? Birbirini daha az, yarım yamalak anlayan; -daha da vahîmi- birbirini anlamayan, -daha kötüsü- yanlış anlayan insanların sağa sola koşturduğu bir ülke...

Konfüçyüs'ün o meşhur ve hikmetli sözü aslında tam bu hâli anlatıyor:
"Bir memleketin idaresini ele alsaydım, yapacağım ilk iş, hiç şüphesiz dilini gözden geçirmek olurdu. Çünkü dil kusurlu ise kelimeler fikirleri ifâde edemez. Fikirler ifâde edilmezse vazîfe ve hizmetler gereği gibi yapılamaz. Vazîfe ve hizmetin gerektiği şekilde yapılamadığı yerlerde âdet, kaaide ve kültür bozulur. Âdet, kaaide ve kültür bozulursa adâlet yanlış yollara sapar. Adâlet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar mühim değildir."
(Bu sözü -uydurmacılar dâhil- nerdeyse herkes kullanıyor; fakat hepsi de kendine göre yontuyor. Yontsunlar bakalım...)

Benim sözüm, uydurukçaya muhâlif olduğunu iddiâ edenlere:
Bundan sonra "öneri-önermek" ile şu "eğitim-eğitmek" uydurukları ağzınızdan zırt pırt dökülecek mi?

 

Yazar: C.Yakup Şimşek
24-05-13
E mail: c.yakup_simsek@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 5
Alaettin
Uyanmak
Tarih : 28-05-13

Dildeki ve bir nice sahadaki gafletten uyandır Yâ Rabbi!

 
ibrahim TUNCER
Tebrik
Tarih : 28-05-13

Yakup beyi tebrik ediyoruz. Herkes kendi alanı ile ilgili olarak, etrafını süpürürse meselelerimiz de bir bir hallolacak inşallah. Benim ne gücüm var dememeliyiz karınca misali safımız belli olmalı en azından.

 
hasan hüseyin
hocam teşekkürler
Tarih : 27-05-13

sizin "Dilin Tetiği Bozuldu"kitabınızı okudum.Dil meselesinde,gidişatımızın kötü olduğunu zannediyordum,ancak kitabınızı okuyunca hastalığın ne kadar ileri olduğunu anladım,sizin çalışmanızdan sonra Türk Dil Kurumu'nun bazı hatalarını düzeltmesi,demekki isteyince olacak kanaatimi güçlendirdi.inşallah olacak

 
Ne fark eder
yeterki nirengi noktasını kaybetme
Tarih : 24-05-13

Ne zaman Gul' u Gül , nāzuk'u nazik yapan atalarımızın letafetine, fetanetine, idrakine ve bu husisiyetlere zemin hazırlayan irfana sahip oluruz, işte o zaman "dil" de. bizim olur "zaman" da. Zaman sahipleri, mekana da sahip olurlar. Bu sahiplik Yakup beylerin yetiştiği ocağın ateşinin harlanmasını teminle mümkün olur. Dünyayı o ocağın işığında değerlendirirsek nice Yakup beylerin yetişmesine vesile olur, dil'e de, zaman'a da, mekan'a da sahip oluruz. Selam ve muhabbetlerimle.

 
AHMET
BEKÇİ
Tarih : 24-05-13

E, şehrin, dağdan inip bağdakini kovan haramileri kovacak bekçileri yok mu? Elbette var. Yakup Hocam, o bekçidir. Allah diline ve kalemine kuvvet versin. Olmaz denilen olacak ve Türkçe bu tufeylîlerden kurtulacak, zengin ve mûsikîli aslına dönecektir. İşaretleri alınmaya başlamıştır. Dil, doğrulmaya Doğruluş'tan başlayacak inşaallah.

 
UYDURUKÇA NEYE YARAR?
Online Kişi: 14
Bu Gün: 72 || Bu Ay: 1.712 || Toplam Ziyaretçi: 2.228.874 || Toplam Tıklanma: 52.241.249