ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÇARPIK VAZİYETLER
Okunma Sayısı: 1695
Yazar: Özlem Albayrak
LÂİKLERİN TUHAF 'DENGE' ANLAYIŞI

Orantısız kindarlık

Vatan yazarı Mutlu Tönbekici 21/06/2103 tarihinde yazdığı yazıda, Gezi olayları vesilesiyle laiklerin 'endişesi'ni muhafazakarların devraldığını; dindarların 28 Şubat günlerine geri dönmekten korktuklarını ve kindarlaştıklarını; 28 Şubat medyası neyse Gezi olaylarını olumlamayan muhafazakar medyanın da aynı kötülük çukurunda boğulduğundan sözetmiş, özetle… Yazacaklarım elbette Tönbekici'nin şahsıyla ilgili değil, zira karşı mahalleden böyle düşünenler hiç de az sayıda değil.

Öncelikle şunu söylemeliyim; bayıldım doğrusu bu teraziye. Zira bir kefesine binlerce somut engellemeden neşet eden haksızlıkları, ordudan atılan subayları, sokaklarda başörtüsüne el uzatılan kadınları, okullarına giremeyen genç kızları, devletin en üst kademelerindeki isimler tarafından ülkeden kovulma noktasına gelmiş dindarları ve onların asla şiddete meyletmeyen acısını koyabiliyorsunuz; öteki kefesine de asla somut bir haksızlığa uğramamış ama ya uğrarsak diye 'endişelenmiş' laikçilerin; 'ay şekeriiim ya hayat tarzımız kısıtlanırsa' şımarıklığını…

Çok işlevsel; zira böyle bir adalet teraziniz olursa, her şeyi eşitleyebilirsiniz. 28 Şubat medyası dediğimiz; Fadime Şahin, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz gibi darbe tetikleyici aktörleri, rollerini de bizzat yazarak sahneleyen, 'bu kez silahsız kuvvetler halletsin' diye manşet atabilen; her gün ama her gün dindar çoğunluğu ama bu yolla ama şu yolla dövmeye kalkışan; anahaber bültenlerinde 'Namazı, Kur'an'ı, Kutlu Doğum Haftası'nı' gerilim müzikleri eşliğinde suç unsuru gibi gösterebilen 28 Şubat medyasıyla; 'şiddete başvurmak, molotof atmak bütün ülkelerde suçtur' diyen muhafazakar medyayı aynı kefeye koyabilirsiniz. Ama bir dakika, ben muhafazakar medyada, 'Gezi olayları başlangıcı itibariyle haklı talepleri içeriyordu' şerhiyle başlamayan bir yazı okumadım, siz okudunuz mu?

Aslında, 'başörtülülerle yaşamaya alıştık' lafı da oldukça rahatsız edici ve tuhaf. Alışma istihkakı da birilerinde belli ki; kimse başörtülülere 'laiklerle yaşamaya alıştınız mı?' filan diye sormuyor. Gülruz Sururi'yle dalga geçiliyor belki, ama bir örtülü kadın çıkıp 'bu açık kadınlar da benim sinirimi bozuyor, görmeye dayanamıyorum' diyebilir mi, derse ona dalga geçmekten daha fazlasının yapılacağını biliyoruz, değil mi? Her tarafından üsttencilik akan 'başörtülülerle yaşamaya alıştık' cümlesini kurmanın ne kadar ayıp olduğunu fark etmemek bile, eşitsizliğin içselleştirilmesidir üstelik. Bu yetmiyor, bir de kindarlık yansıtılıyor… Pes doğrusu...

Tönbekici bir noktada haklı olabilir; dindar düşmanlığının görünürlüğü hakikaten azalmış gibiydi son zamanlarda; ama bunda 'birlikte yaşamayı öğrenmek' mi, yoksa güçlü ve başarılı siyasetin estirdiği rüzgarla yerlere saçılmış özgüvenlerini biraz olsun toplamış muhafazakar kesimle 'iyi geçinme' uyanıklığı mı, en azından 'sivrilmeme dikkati' mi etkili olmuştur, emin değilim. Gülruz Sururi gibi kaybedecek bir şeyi olmayan, kendini bilmez, dürüstlük kumkumalarını saymıyorum tabi…

Gezi olayları bu yüzden mühim, çünkü muhafazakarlar bir kez daha gördü ki; rüzgar değiştiği anda hedef tahtasına oturtulan yine başörtülü kadınlar oluyor. Başörtülülere bildiğin fiziksel saldırıların yapıldığını, arabalarının camlarına tavalar filan atıldığını, çoğusunun evden çıkamaz duruma geldiğini gördüğümüze göre, -kimse kedidir kedi, münferit olaylar bunlar demesin, zira irili ufaklı yüzlerce tacizden sözediliyor- o kadar da 'alışılmış' değilmiş demek ki kendilerine… Demek ki asla alışamayacakları şeylere alışır gibi yapmanın, 'hamdolsun' laflarını ağızdan düşürmemenin sebebi, samimiyet değil konumunu tahkim çabasıymış. Kimse kusura bakmasın, ama bu çok ahlaksızca!

Tönbekici ve benzeri kalemlerin anlayamadığı şu; muhafazakar kesim Başbakan Erdoğan'a yapılanı üstüne filan alındığı için karşı durmuyor Gezi vesilesiyle başlayan ve giderek Erdoğan'ı düşürme operasyonuna dönüşen eylemlere. İnsanlar, 'dindar' olduğu için önyargıyla yaklaşmadıklarında; Erdoğan'ın bu ülkeye neler kazandırdığını gördüğü için, duvarlara yazılan küfürlerden, molotofla Başbakanlık binası basılmasından rahatsız oluyor. Aslında insanlar hala birilerinin, 'bu ülkede bizim dediğimiz olur' küstahlığında diretmelerine, 'yeteeer beeaaa' diyor.

Bir de şu var; baskı ve haksızlığı dibine kadar yaşamış toplumsal gruba mensup olan insanlar, inanın ki anlamaya çalışarak soruyor: -Yaşam tarzınıza nasıl bir müdahale var? El cevap: İçkimizi 22.00'den sonra alamıyoruz… -Tamam ama başörtüsünü yasaklamak hiçbir ülkede yoktu, içki satışı düzenlemesi bütün ülkelerde var, benzin istasyonundan da içki almayıver, zira trafik kazaları alkollü araç kullanmaktan kaynaklanıyor. El cevap: -E kem küm…

-Var mı başka hayat tarzına müdahale, lutfen söyleyin, sizinle birlikte itiraz edelim, diyorsunuz; -E Erdoğan da 'diktatör', 'zalim' her şeye karışıyor. –İyi ama, 10 yıl boyunca karşısına koltuğunu sallayacak siyasi bir rakip çıkmaması niye O'nun kabahati olsun. Kadınlar açık olduğu için üniversitelere mi giremediler? Birileri sokakta niye örtünmüyorsun filan mı dedi? Sen neden altın yüzük takıyorsun, diye mi sataşıldı? Laik dünya görüşünü benimseyenler işten mi çıkarıldı? El cevap: -Yooo… -Eeee nedir? -Ama kem küm.
...

Yazının devamı için tıklayınız.

Yazar: Özlem Albayrak
25-06-13
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
LÂİKLERİN TUHAF 'DENGE' ANLAYIŞI
Online Kişi: 15
Bu Gün: 40 || Bu Ay: 7.551 || Toplam Ziyaretçi: 2.239.726 || Toplam Tıklanma: 52.339.677