ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 3997
Yazar: Faruk Köse
HÜKÛMET BUNUN HESABINI VERMELİ

Sonunda Hükümet, bir çuval inciri berbat etmeyi, pişmiş aşa su katmayı, özgürlüğü kendi eliyle iptal edip yasağı kendi eliyle ihya etmeyi başardı!...

Nasıl mı?

Derslere başörtüsüyle giren bir “Din Kültürü” öğretmeni, “Kılık-Kıyafet Yönetmeliği”ne aykırı davrandığı gerekçesiyle memurluktan çıkarılır. Öğretmenin hukuk mücadelesi sonunda, Danıştay 12. Dairesi kararını verir: Başörtüsüyle derse girmek “memurluktan çıkarılma” ile cezalandırılamayacaktır. Böylece başörtülü öğretmenlerin ve diğer kamu çalışanlarının önündeki yasak, Danıştay kararı ile kalkmış olur.

Ancak Milli Eğitim Bakanlığı, Danıştay’ın “başörtüsüne serbestlik getiren karar”ına Hukuk Müşavirliği eliyle itiraz eder. Böylece kaldırılan yasağın, Hükümet’in marifetiyle tekrar getirilmesinin önü açılmış olur.

Şimdi bundan ne anlayacağız?

Demek ki sıra müslümana gelince hakkın da, hukukun da hiçbir önemi yokmuş.

Demek ki kamuda başörtüsünün serbest kalmasını isteyen 13 milyonu aşkın imzanın Hükümet nezdinde hiçbir kıymeti yokmuş.

Demek ki müslüman kadının başörtüsünün, ülkeyi terör ve kaosa sürükleyen, kan ve gözyaşına boğan, bölünmenin eşiğine getiren PKK-KCK teröristleri kadar değeri yokmuş.

Demek ki AKP’nin başörtüsü sorununu çözme gibi bir derdi yokmuş.

Ya da, demek ki AKP, hâlâ “başörtüsü sorunu üzerinden seçim yatırımı yapma” gibi bir “çirkin politika”ya sarılıyormuş.

Yani bu sonuçtan bunları mı anlamalıyız?

Milli Eğitim Bakanı ve Hükümet, MEB’in itirazını Hukuk Müşaviri’nin üzerine yıkarak paçayı kurtaracağınızı sanıyorsa, yanılıyor. Zira Bakan imzalamasa o itiraz yapılabilir miydi?

Nitekim itirazın altında Bakanlık Müsteşarının ve Bakan’ın imzaları var. Bu durumda kimse, MEB Hukuk Müşaviri’nin emekli olmasıyla bu işin kapandığını zannetmesin.

Bu iş burada bitmez. Ya Müsteşarıyla birlikte Bakan da istifa edecek, ya da Hükümet bunun hesabını verecek! Bu işin lamı-cimi yok. Bu iş tevil götürmez. Bu iş tolere edilemez. Bu iş, “Hükümet’in başörtüsü konusundaki samimiyet testi”ne dönüşmüştür artık.

Ya herro, ya merro... Daha ötesi yok! Başka müsamaha yok! Yeni avans yok! Artık tolerans denizi bitti, hüsn-ü zan ummanı kurudu!...

Şimdi Bakanlığın itirazı üzerine Danıştay yasağı tekrar getirirse ne olacak? Çözüm için başka bir yol kalır mı? Sorun “çözüm”le nihayetlenmişken, yeni ve nereye kadar uzanacağı, ne kadar süreceği belirsiz bir arayış kulvarına girmenin ne gereği vardı?

Sizde hiç mi akıl-mantık yok? Hiç mi ferasetiniz kalmadı?

11 yıldır müslümanların omuzlarında iktidar nimetini tadıyorsunuz, bari bunun için en ufak bir ahde vefanız olsun; o da mı bulunmuyor? Yoksa, “başörtüsü üzerinden oy devşirme politikası”nın çirkinliğini mi sürdüreceksiniz?

Neymiş, “mevzuata göre”, “prosedür gereği” MEB Hukuk Müşavirliği’nin itiraz etmesi gerekiyormuş.

İnsanları aptal yerine koymanın daha yalın bir anlatımı olamazdı hani. Bir “hakkı ihya” eden karara karşı, o “hakkı iptal” etmeye yönelik itirazın mevzuat gereği olduğunu söyleyerek milleti “salak” yerine koymakla nereye varacağınızı sanıyorsunuz?

Mevzuat gereği Bakanlık Danıştay kararına itiraz etmeliymiş! Siz onu külahıma anlatın. Mevzuatmış... Yemişim mevzuatını. “Hak ihyasına itiraz”ın mevzuatı mı olur? Ümüğünüzü mü sıktılar “itiraz edin” diye?

PKK aklanırken, KCK teröristleri serbest bırakılırken, yerel ve küresel şer odaklarının kurguladığı “kalkışma”ya katılanlar ortalıkta cirit atarken kim, hangi mevzuatı hesaba kattı da bunlara sınırsız tolerans gösterildi?

Madem öyle, 28 Şubat darbecileri niçin hâlâ içeride? Onları da bırakın bari. Öyle ya, onlar da mevzuat gereği yapmadılar mı yaptıklarını?

Beceriksizliğinizin, basiretsizliğinizin, milletin duyarlılıklarına karşı umursamaz tavrınızın üstünü, “mevzuat saçmalığı”yla örtebileceğinizi mi; bunun hesabını vermeyeceğinizi mi sanıyorsunuz?

Bunun tek bir anlamı var: ihanet!... Milli Eğitim Bakanı’nın yaptığı millete ihanettir! AK Parti seçmenine ihanettir! AK Parti’yi omuzlarına alıp, bulunduğu noktaya taşıyan “müslüman halk”a ihanettir! İnsan hak ve özgürlüklerine ihanettir!...

Bu, sadece Milli Eğitim Bakanı’nın ihaneti ise, bu dakikadan sonra Bakan o koltukta bir saniye bile otur(a)mamalıdır. Hükümetin ihaneti ise, Hükümet bunun hesabını hemen ve ivedilikle vermelidir.

Evet, Hükümet bunun hesabını vermeli. İşe de Milli Eğitim Bakanı’nı müsteşarıyla birlikte görevden almakla başlamalı. O Bakan o koltuktan bir an önce inmeli. Hatta, az bir “duyarlılık”ı varsa, kendiliğinden istifa etmeli.

Hayır mı?

Buna milletin cevabı şu olacaktır:

“Mizan”dan önce sandıkta görüşürüz!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Faruk Köse
22-07-13
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 4
Süleyman YILMAZ
Seçmenin Karşısına Çıkacak Bahane Lazım
Tarih : 23-07-13

Bu sabah haberlerde müşavirin görevden el çektirildiği belirtiliyordu. Nedense hiç inandırıcı gelmedi. Başbakan "iktidar olup muktedir olmamak" tan bahsedip duruyor. Bu durum sözleriyle o kadar çok çelişiyor ki... Ne yapacaklarını ibretle izleyeceğiz. Muhalefetin gezi saplantısı ve iktidarın süreç dediği zırvalık arasında sıkışıp kalan halkın inancı kimsenin umurunda değil. Ne de olsa o inanç, seçim zamanı istismar edilir ve geçilir gidilir. Halkın yüzde ellisi de " O ne yaparsa bir bildiği vardır." dediği için düşünenler düşündükleriyle, yazanlar da yazdıklarıyla kalırlar.

 
h.a.
yazılması gerektiği gibi
Tarih : 22-07-13

Yazar durulması gereken yerde durmuş ve söylenmesi gerekenleri yazmış. Bir kişiye, bir gruba, bir partiye bağlı olmak (veya sempati duymak)doğruları görmekten ve söylemekten kişiyi alıkoymamalı. MÜSLÜMANCA DURUŞ, hata yapan Hz.Ömer (r.a.) bile olsa kılıçla düzeltebilme dirayeti göstermek olmalıdır. Aksi halde sırf taassup gösterek doğruya eğri, eğriyi de doğru dersek müslümanca bir duruştan bahsedemeyiz. Yanlışı her kim (ya da grup) yaparsa yapsın ölçü çerçevesinde tenkit edilmelidir kanaatimce vesselam...

 
Ne fark eder
Elimizdeki şaşmaz ölçü çubuğunu kullanmayı unutmayalım
Tarih : 22-07-13

"Demek ki AKP’nin başörtüsü sorununu çözme gibi bir derdi yokmuş." diye bir ibare geçiyor metinde. İcraatlerine BOP eşbaşkanlığını deklare etmekle başlayan ve son olarakta ABD seyahati öncesi; fethin sembolü , manası, kalpgahı olan ayasofyanın açılması ile ilgili bir derdi olmadığını ima eden bir iktidardan bu konularda ümitvar olmak acaba ne mana ifade eder. Yoksa yine metinde geçen "İnsanları aptal yerine koymanın daha yalın bir anlatımı olamazdı " cümlesindeki aptal ben miyim !!! Hüsnüniyyet sahibi olmak bir meziyyettir ancak devir sui niyet devridir ve iyi niyetlerimizi fikren dahi olsa istismar ettirmemeliyiz.(Maddi sahadaki başarıların zihnimizi kamaştırmasına müsaade etmemeliyiz) Siyasi şartların zorlaması konjoktürel olarak (belli bir had dahilinde) prensiplerinizden taviz vermeyi gerektirebilir ancak her fırsatta prensiplere avdet şartıyla . Ben böyle bir gayreti göremiyorum ancak görmeyi ümit ve temenni ediyorum.mevlam hakkı hak olarak bilip ona tabi olmayı nasib etsin.selam ve muhabbetlerimle.

 
SALİH GÜNAY
İŞTE SONUÇ
Tarih : 22-07-13

NERDE DOĞURULUŞ'UN KALEMŞÖR YORUMCULARI. NE OLDU? YOKSA MEFTUN OLDUĞUNUZ İKTİDARA BEKLEMEDİĞİNİZ KİŞİLERDEN TENKİT Mİ GELDİ? UMMADIĞINIZ BİR HATA MI YAPTI İKTİDAR?...

 
HÜKÛMET BUNUN HESABINI VERMELİ
Online Kişi: 16
Bu Gün: 277 || Bu Ay: 7.788 || Toplam Ziyaretçi: 2.240.215 || Toplam Tıklanma: 52.352.706