KİM BUNLAR?!

ÂYET-İ KERÎME

Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.

Bakara, 120.

HADÎS-İ ŞERİF

Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.

Müslim, Rikak, 99.

SÖZÜN ÖZÜ

Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.

İsmet Özel

Kategori : İKTİBAS / ÇARPIK VAZİYETLER

Okunma Sayısı: 1958

Yazar: Mustafa Durdu

KİM BUNLAR?!

Yazıklar olsun!

Türkiye’de bazı medya organlarında faaliyet gösteren gazeteciler içinde görevlilerin olduğunu, özellikle de son yıllarda beliren bazı yazarların özel olarak yetiştirilip önce dinsiz medyada staj yaptırıldığını sonra da sahte dindarların yayın organlarında aslî görevlerine başlayarak ifsat hareketine giriştiklerini bilmeyen yoktur.

Dinî argümanları savunarak işe başlayıp sonra asıl niyetini izhar ederek çizilen rotada ezberlettirilen rolleri en iyi oynayanlar çeşitli şekillerde ödüllendirilir. İngiliz, Alman ve ABD istihbaratlarının desteklediği, onların çıkarları için belirlenmiş düşünce stratejilerini topluma dayatmak için tedricen harekete geçerler. Oysa bunların acemilikleri, kendilerini hemen ele veriyor. Bunlar genelde dinsiz yayın organlarında pişirilir sonra sahte dindarların gazetelerine geçerler. Hükümeti kafakola almak için liberallerle uzun yıllar ortak çalıştılar. Daha sonra liboş-lümpen tayfasının yapamadıklarını tatlı cümleleriyle yapmaya, daha doğrusu hükümete yaptırmaya çalışırlar. Tabiî bu sırada asıl niyetleri, niçin neşvünema buldukları hemen ortaya çıkar.

Kamu kuruluşlarında örtü yasağının bitmesi, yeni tartışmaları beraberinde getirdi. Bu tartışmaların odağında ulusolcuların, liberal veya dinsiz medyanın örtü aleyhtarlığı değil, maalesef başı örtülü olduğu hâlde laikliği içselleştirmiş ve ruhen dekolteli olan gazetecilerin dekolte ve mini etek müdafaası var.

Fatma Bostan diyor ki “Dekolteli kadının haklarını ihlal benim hakkımı da ihlaldir. Çünkü bu hakka insan olduğumuz için sahibiz. Öğretmene, kolsuz giyme, demek de kılık kıyafete bir müdahaledir. Başbakan 3 yıl önce ‘Kadın erkek eşit değil.’ dedi. Etkili yerde olanlar kişisel beyanlarını kısıtlamalı. Muhafazakârlarda kişisel özgürlükleri kısıtlayıcı refleks var. Nefret suçunun en çok yöneldiği grup, LGBT’ler. Başörtülülerden daha fazla mağdur oluyorlar. İsterlerse beraber namaz kılarız, Peygamber mescidinde yerleri var, denir. (Taraf, 14/10/2013)”

Bunları söyleyen biri ile İslâmî düşünceyi savunanlar arasında hiçbir ortaklık kalmamıştır. Dekoltelilerin ve LGBT yani cinsî sapıkların derdi, Fatma Bostan Ünsal’a düşmüş. Oysa dekoltede bir sınırın olmadığını kendisi de gayet iyi bilir. Kamuda fiilen uygulanmayan kolsuz giyme yasağı serbest olsun, nice mini etek ve dekolteli kadın bikini ile hatta üstsüz kilotla gelmeye kalkar. Ahlaklı olmada sınır olmadığı gibi dekoltede de sınır olmaz. Liberalliğin sınırı olmadığı gibi, ahlaksızlığın da sınırı yoktur. İnsan, insan olduğu için örtünür, diğer mahlûkatta örtünme yoktur.

Hidayet Şefkatli Tuksal da Coşkun’un programında mini etek giyme hakkından bahsediyor. Dekolte özgürlüğü de, örtü özgürlüğü de olmalı, diyor. Bırakın herkes nasıl giyerse giysin, diyor. Mini eteklileri de savunmak Hidayet’e düşüyormuş. Tıpkı Fatma gibi Hidayet de özgürlükte sınır tanımıyor.

Fakat şunu söyleyelim ki haklarını yemeyelim. Fatma Bostan, gündeme nasıl geleceğini iyi biliyor. Dinsiz, şeriat düşmanı bir gazeteyi seçiyor ve cinsî sapıkların haklarını savunuyor. Bu hakkı Altanlardan biri savunsa idi haber değeri olmazdı. Oysa laik bir başörtülü savununca haber oluyor.

Burada şunu da itiraf edelim ki Türk medyasında yetişmekte olan ve yakında gündeme patır patır düşecek olan yeni inciler sırada bekliyor. Tek özellikleri başlarında bir örtünün olması olan ve ulusolcu tayfadan daha tehlikeli fikirleri enjekte etmek için sıra bekleyen bu batınî laiklere dikkat etmek gerekir.

Bugün Türkiye’de İslamî hareketin önündeki en büyük engellerden biri bu tip laik ve liberal zihniyetli, dindar kisveli feministlerdir.