ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 4058
Yazar: Fatma Barbarosoğlu
İNGİLİZCE, TRAJİK BAŞARI VE YARINLARIN ERİMESİ

I-G. Lewis, 1928 harf inkılâbını analiz ettiği kitabına Trajik Başarı ismini uygun görmüştü. Bir araya gelmesi mümkün olmayan iki kelime, Türkiye'nin kederini anlatmak üzere müthiş bir çift oluşturuyor.

Harf İnkılâbı ile başlayan 'dünün erimesi' süreci, bu gün yerli yersiz her alanda İngilizce yeterlilik belgesi aranması yüzünden 'yarının erimesi'ni de kapsayarak devam ediyor.

İngilizce yeterlilik belgesinin alınması için vakitler-nakitler harcanıyor; alınan belge ile kariyer basamakları çıkılıyor. Ya sonra?

Öğretilemeyen dil üzerinden 'mükemmel bir başarı' beklendiği için, akademisyenler dili öğrenmek değil, dil sınavını geçmek için aşırı gayret gösterdiğinden yeterlilik belgesini aldıktan sonra kendisine dünyanın kapılarının açılacağı var sayılan 'dil' ile hiçbir bağlantı noktası kuramadan öğrendiklerini atıl hale getiriyor.

Ne acıdır ki öğrenilemeyen İngilizce, beraberinde konuşulamayan/yazılamayan Türkçe; her yıl kelimelerini kavramlarını yitiren bir 'eksik Türkçe' inşa ediyor. Akademik başarı için anlama, konuşma, okuma, yazma sürecinin bir arada olması gerekiyor. Oysa Türkiye'nin okullarında anlama'nın ötesine geçilebilen bir eğitim verilemiyor. İngilizce'den değil Türkçe'den bahsediyorum.

Ana dili yetersiz bir öğrencinin yabancı bir dilde ilerleyebilmesi mümkün mü?

Akademik hayatta sadece İngilizce değil Türkçe yazmak ve okumak sıkıntısı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Yılda bir makale yazamayan, 'esnaf ağzı' ile ders yapan akademisyenle... Kendisinin Cem Yılmaz'dan daha iyi şovmen olduğunu her vesile ile derslerinde dile getiren profesörler!

II-

İngilizce öğrenme yolunda vaktin ve nakdin yok oluşunun izini okuyucu mektupları üzerinden sürmeye devam ediyoruz.

Buyurun:

Merhaba hocam

35 yaşındayım ve hala İngilizce öğrenmeye çalışıyorum.

Üniversitede İngilizcem sınıfa göre iyiyiydi ama yine de İngilizce'ye hâkim değildim. Evlendiğimin ilk haftası İngilizce kursuna yazıldım ikinci kura geçmiştim ki hamilelikten dolayı minibüslere binemeyince bırakmak zorunda kaldım. Yıllar sonra iki çocuğum varken İSMEK'in İngilizce kursuna yazılmaya karar verdim. En azından fazla para ödemeden biraz daha ilerletmiş olurum diye düşündüm. Fakat ne yazık ki, kurs hafta sonları olduğu için eşim ve çocuklarımın yaptıkları psikolojik baskı sonucu yine kursu bırakmak zorunda kaldım. Bu arada nişanlıyken yine İSMEK'in Arapça kursuna yazıldığımı söylemeyi unuttum. Arapça'yı da mutlaka öğrenmem gerektiğini düşünüyordum/düşünüyorum.

Yüksek lisans yapmak istediğim için hala İngilizce öğrenmekten vazgeçmiş değilim. Kurslara hem zaman ayırmak hem de ticari olduklarını düşündüğüm için de para vermek çok zor geliyor; evde kitaplardan CD'lerden bir şeyler yapmaya çalışıyorum ve 40 yaşına kadar da bu meseleyi halletmek istiyorum. Ondan sonra vaktimi inşallah Arapça'ya ayırmak istiyorum.

İşte böyle hocam, ben de paylaşmak istedim yaşadıklarımı beni anlayabileceğinizi düşünerek.

Bu konuya eğildiğiniz için çok teşekkür ederim.

İmza U.U.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Fatma Barbarosoğlu
26-02-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
AHMET
FERYATLAR TEK HAKÎKAT GÖSTERİYOR
Tarih : 26-02-14

Tek çare: Yabancı dilin fiilen kullanılmadığı alanlarda yabancı dil mecburiyetinin kaldırılması... D. Mehmet Doğan Hoca'nın güzel tâbiriyle "mağlûbiyet ideolojisi"nden zihnen ve fiilen kurtulmak... Bu deli gömleğini sıyırıp attığımızda ne kadar saçma bir işle uğraştığımız gün gibi ortaya çıkacak. Biz müstemleke miyiz? Bu ülkede yabancı dil bilmeyene akademi hayatında adım attırılmıyor. Peki, kişinin yabancı dildeki muvaffakiyeti ile ilimdeki muvaffakiyeti birbirini tasdik ediyor mu? Ne gezer! Akademisyenlikte tek baraj olmalı: Kişinin ilim âlemine ne getirdiği... Bu suâle kâfî cevabı olanlara mânî çıkarılmamalı. Yabancı dil kötü değil, hür bir ülke olarak yabancı dil mecburiyeti acı... Akademisyenler ilimden başka endişesi olmadan çalışsın, basamakları çıksın. Bu arada sınırsız imtihan hakkı verilsin; günün birinde yabancı dilden istenen muvaffakiyeti gösterirse "yabancı dili olan doktor, doçent, profesör" kadrosuna geçsin. Yabancı dil tazminatla desteklensin, teşvik edilsin. Orhun Âbideleri'nde Çin kültürü karşısında şahsiyetini kaybediş felâketi şu soruyla fark edilmeye başlanır: "İşimi gücümü (emeğimi) kimlere veriyorum?" Evet, bugün de aynı sual sorulmalı. Rusya ve Japonya bu mecburiyeti -büyük bir şahsiyetlilik göstererek- kaldırmış; ne kaybetmişler? Veya neler neler kazanmışlar acaba?

 
İNGİLİZCE, TRAJİK BAŞARI VE YARINLARIN ERİMESİ
Online Kişi: 20
Bu Gün: 177 || Bu Ay: 7.220 || Toplam Ziyaretçi: 2.239.042 || Toplam Tıklanma: 52.332.708