ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÂKİF EMRE
Okunma Sayısı: 1769
Yazar: Akif Emre
MÜSLÜMANLAR 'SORU'LARINI KAYBETMEMELİLER

Şimdi siyaset vakti

Son seçimler üzerine söylenmedik söz kalmamıştır herhâlde. Yapılacak her analiz bir başkasının bir şekilde tekrarı. Bu kadar gazete, bu kadar yazar ve bir o kadar da görsel medyada arzı endam eden konuşmacıların söylemediği, eksik bıraktığı ne olabilir? Ama, yine, eksiklik duygusu gittikçe büyüyecek; bu duygunun büyümesini gerektirecek tıkız bir düşünce ortamı var çünkü.

Sonuçlar nasıl yorumlanırsa yorumlansın şu soruya cevap arama ihtiyacı duyulmuyor olunması çok şeyi yeterince açıklayabilir: Seçim yarışına girenler arasında temel bir fark kalmış mıdır?

Bunca restleşmeye, kavgaya rağmen 'siyasal partiler ve onun etrafındaki baskı grupları, medya, sermaye arasında siyasi açıdan nasıl bir farklılık olduğu' sorusu gibi farklılık ihtiyacının da ortadan kalktığı bir vasattayız. Ak Parti ilk defa iktidara geldiğinde post-Kemalist dönemin işaretleri belirmiş ve süreç içinde bu döneme geçilmişti. Post Kemalist dönemin en önemli alameti farikalarından biri, katı olan sabitelerin buharlaşması, ideolojilerin belirsizleşmesiydi. Katı olan her şey gibi siyasal olanın da buharlaştığı ortamda partiler arası geçişkenlik, akışkanlık, ideolojik renksizlik dönemin en büyük özelliği olarak tebarüz etti. Bugün AKP'ye şiddetle karşı çıkan liberal-sol ya da başka cenahların kalem erbabı en az bir kere bu partiye oy vermiştir.

Son seçimin darbe ortamlarının keskin tarafgirliği havasında geçmesi, tarafları cephelerini seçmeye, kendi sınır hatlarına çekilmeye zorladı. Artık buharlaşan ideolojilerin saydamlaştırdığı sınır çizgileri yeniden katılaşacak, duvarlar örülecek, herkes ideolojik ve siyasal görünümlü mevzilerine tekrar çekilecektir. Uzunca bir süre bu denli tahkim edilmiş keskin sınırları olan bir kamplaşma olmamıştı. Askeri vesayetin bitirilme sürecinde yaşanan kamplaşma, taraflardan birinin toplumsal destek ve 'sosyal zeka' özürlü oluşundan dolayı ayrışma yaşanmamıştı.

Şimdilerde ise, herkes kendi taraftarlarını, fikriyatı olmayan hissiyatları tahkim ederek, adeta hissiyatı katılaştırarak sanal ideolojik kamplara ayrıldı. Oysa tüm partilerin kazanında pişirdiği şey farklı siyasal anlayışların olmayışıdır.

Türkiye'de siyasal ayrımlar buharlaşırken sosyolojik farklılık katılaşıyor.

Küresel sisteme entegre olmaya zemin hazırlayan, kapı açan, teşvik eden post Kemalist süreci sorgulayan, alternatif önerisi olan bir siyaset anlayışı kalmış mıdır? En öfkeli parti liderlerinden hamaset duyguları çok yükseklerde bir seçmenin sistem anlayışında, bu ayrımı ortaya koyacak soru işareti kalmamış gibidir.

Kurulu dünya sistemi ve onun kutsallarıyla başı dertte olan Müslüman bilincinin siyasi tercihi, bu çekincelerini geri çekme eğilimindeyse başka kimsenin herhangi bir sorusu kalmamış demektir. Kimliğini Müslümanlıktan yana koyanların siyasal alanda varlığı, etkinliği, desteği, dünya tasavvurunun bu düzlemde bir farklılık, özgüllük ifade edip etmediği kuşkulu ise buharlaşan katılığın ne idüğü konusu yeniden konuşulmalı.

Sadece partiler değil siyasal tercihleri olanlar, siyaset adına iddiası bulunanlar, tercihleri ne olursa olsun davası olanlar; 'yeni bir dünya' ufkunu yitirmişse doğru ve haktan yana olmanın ölçüleri buharlaşmış demektir. Müslümanların tıpkı ticaret ve para transferi gibi ihtilafları da banka üzerinden yürütülür hale gelmişse yerlilikten söz edilebilir mi? Finans kapitalizmini sorgulamadan hakkaniyet ve dürüst olmak üzerinden yürütülecek bir mücadele ne kadar hakikatli olabilir?

Müslümanlar açısından temel sorun, şu an için bu sorulara hazır cevaplarının olup olmadığı, alternatif modeller üretip üretmedikleri değil bizatihi bu soruları hala geçerli sayıp saymadıklarıdır. Bir an evvel çekişmenin dışına çıkıp şu tercihin vakti gelmiştir: politik kaosun gündemine teslim olmak ya da tüm ayıplamalara rağmen 'üst siyaset'i besleyecek uzun soluklu gündeme ayarlı vakte durma cesareti göstermek... Kaotik gündemin müdahalesine teslim olduğumuz takdirde ne yeni ufukları görebilir ne de gönüllere girebiliriz.

Aksi takdirde küresel sistemle uyumlu, aynı zamanda yerlilik iddiasında bir muhafazakârlığın her tür soruyu örtbas ettiği, buna da, aklamak adına, 'inşa süreci' dediği ortamda sahte ve gerçek birbirine karışıyor demektir. Her şeyin politikleştiği ama gerçek siyasetten uzaklaştığı, apolitik ama bir o kadar da kaotik ortamdan çıkış yolu, belki de siyasetin gereğini yerine getirmekte!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Akif Emre
01-04-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MÜSLÜMANLAR 'SORU'LARINI KAYBETMEMELİLER
Online Kişi: 29
Bu Gün: 535 || Bu Ay: 5.961 || Toplam Ziyaretçi: 2.236.688 || Toplam Tıklanma: 52.307.151