ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1535
Yazar: Ömer Lekesiz
AĞLAMA AĞLAMA ALNIN KIRIŞIR!

AĞLAMA ALNIN KIRIŞIR!Bir kurum ya da kuruluşa neden kayyum atanır?

Onların iş ve işlemlerinde ticari bir usulsüzlük görüldüğünde, bunlar tespit edilinceye kadar yönetimlerine devletçe el konulur.

Devlet adına gerek kurumu ya da kuruluşu, gerekse zikredilen süreci yönetme yetkisi verilen kişiye de kayyum denir.

Buna mahsus usül ve işleyiş kanunlarla belirlenmiştir. Diğer bir söyleyişle; devlet bu yolla kendi hakkını koruma altına almış olacağından keyfilik sözkonusu değildir.

Birkaç gün önce, Paralel Yapı'nın (Fetullahçı Terör Örgütü'nün) yayın organı (hatta medyatik omurgası) olarak bilinen bir gazeteyle onun diğer gazete, radyo, televizyon ve ajanslarının bağlı oldukları bir şirkete bu yönde bir müdahalede bulunuldu.

Paralel Yapı elemanlarınca, “özgür basına darbe, muhalefeti susturma, ticari faaliyeti kısıtlama” şeklinde yansıtılmaya çalışılan bu müdahalenin, ne kadar gerekli olduğu ise bizzat kendileri tarafından ortaya konuldu.

Örneğin, ortada hak edilmiş bir durumun olduğu ve buna uygun girişimin başlatıldığı o gazetenin bir yazarınca şöyle dile getiriliyordu:

“Kayyım ve sair enkaz ekibinin gazeteye ulaşmak üzere yolda olduğu bilgileri geliyor. Editörüm de, yarınki gazeteyi kayyımcı enkaz ekibin keyfine bırakmamak için erken baskıya girmek derdinde.”

Bu cümleleri yazan eleman, aklınca ironik bir dil kullandığını sanmakla / sandırmakla birlikte oradaki ticari cürümün adını kendisi koymakla kalmıyor, bunun gazetedeki ilgili elemanlar tarafından beklendiğini de açık açık söyleyerek, yangından mal kaçırma telaşının başladığını haber veriyor.

Öte yandan, o gazetenin ve elemanlarının asıl işlerinin gazetecilik değil, başkalarınca planlanmış örgütlü bir saldırganlık, bozgunculuk olduğunu da böylece söylemiş oluyor.

Ortada böylesine nadide bir belge olunca, müdahalenin gerekliliğine dair başka yerden bir bilgi ve belge aramaya da hiç ihtiyaç kalmıyor.

Konuyla ilgili olarak başta Cumhurbaşkanı'nı, Başbakan'ı, Meclis Başkanı'nı suçlayan o yazar, suçlular listesine milletvekillerini, parti gruplarını, iktidar partisinin doğru işlerini destekleyenleri, vatansever gazetecileri, yazarları… da bir çırpıda ekleyiveriyor.

Daha da ilginç olanı, o yazarın kalan tek dostunu yani ulusalcı kesimi de aynı listeye eklemiş olması…

Yazısının tümünü okuyunca şunu düşünmeden edemiyorsunuz:

Bu ülkenin tüm yöneticileri, siyasileri, kamuoyu önderleri, yazarları, gazetecileri… haksız, bir tek Paralel elemanlar haklı!

Adı “uzaktaki kara çukur” olan lideri, ajanları, destekçileri, yandaşları, beslemeleri itibariyle Paralel Yapı'da dananın kuyruğunun koptuğu an, işte bu andır.

Akılla, mantıkla, din ile, vatanla, milletle işikilerinin kesildiği an…

“Sadece biz haklıyız, bizim dışımızda herkes haksız” saplantısının üretildiği an…

Bu yazar, basiret sahibi bir insan gibi davranıp, bir an kendine bakarak “Yahu ben ne yapıyorum, devletine, yöneticilerine, milletine savaş açmış bir yapının piyonu olmakta nasıl bu kadar inat edebiliyorum” diye sormaz mı?

Soramıyor işte!

Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır, basiret bağlanmasıdır, karanlığa saplanmadır…

Bunu izah etmek gerçekten çok zor.

Üstelik, “Nice zamandır bırakınız bir bardak suyu, bir kuru selamı bile esirgeyerek arkadaşlarına cüzamlı muamelesi yapan 'eski arkadaşlar'a...” çatmayı da biliyor ama iş bunun nedeni üzerine düşünmeye, doğru soruları sormaya gelince aklını, dilini tatile gönderiyor.

Hal böyle olunca, bu ve benzerlerinin bulundukları alanları, gazetesinden vergi kaydına kadar ne hale getirebileceklerini tahmin etmek de çok kolaylaşıyor.

Neticede herkesin tahmin edebileceklerini, devlet daha iyi görüyor, tespit ediyor, adlandırıyor ve kendi hakkını korumaya yöneliyor.

Ol hikayet, son kayyum meselesi bundan ibarettir.

Kayyum atanan grubun FETÖ'ye maddi desteği, yardım ve yataklığı ise ayrıca ele alınması gereken bir husustur. Süreç içinde bunlar da büyük oranda netleşecektir.

Bu durumda bize de, mezkur nadide belgeyi sunan yazara “Ağlama ağlama alnın kırışır, alnın kırışırsa gönlün buruşur, gönlün buruşursa kulakların kapanır, uzaktaki kara çukurun talimatlarını layıkınca duyamazsın, kazara kendin olarak doğru düşünmeye ve eylemeye kalkışırsın” demek düşüyor.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
06-03-16
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
AĞLAMA AĞLAMA ALNIN KIRIŞIR!
Online Kişi: 22
Bu Gün: 54 || Bu Ay: 1.954 || Toplam Ziyaretçi: 2.229.580 || Toplam Tıklanma: 52.247.809