ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1851
Yazar: Kerime Yıldız
CEMAATİN GARİBANLARI

CEMAATİN GARİBANLARICemaatlerdeki kadın ayrımı, eskiden beri dikkatimi çeker. Bir tarafta gariban Anadolu kadını; diğer tarafta elit hanımlar. Vaktiyle Mehmed Tokâdî Hazretleri’nin türbesinde iki hanım görmüştüm. Kitap satıyorlardı. O sıralarda Türkiye gündeminde ağırlığı olan bir cemaatin kitaplarını. O kitapları satarlarsa tebliğ, cihad veya her ne ise ondan yaptıklarına inanan gariban Anadolu kadınlarıydı bunlar. Aynı cemaatin okumuş, zengin veya hanımefendi kadınları asla böyle şeyler yapmıyorlardı.

O gün patladım. “Siz burada ne yapmaya çalışıyorsunuz?“ diye kızdım. Önce anlamadılar. Allah rızâsı için çalıştıklarını söylediler. “Allah akıl fikri versin! Tepenizdekiler, televizyon kanallarında artist ve şarkıcılarla oturup kalkıyor; siz de buralarda sürünüyorsunuz” dedim. Birden, az evvelki hâlim selim kadınlar gitti. Birisi dikleşti. Bakışları sertleşti. “Büyüklerin yaptığı işlerde bizim bilmediğimiz bir hikmet vardır” dedi. Böylece bu hikmeti anlamaktan âciz olan beni de terbiye etmiş oldu. Yapacak bir şey yoktu. “Devam edin, devam edin!” diyerek uzatmadım. Arkamdan edilen “cık cık”ları duydum tabi.  Benim gibi zındıklar(!), bu işten ne anlardı?

Şimdi de aynı şeyi seyrediyorum. Zaman gazetesinin önünde ayılıp bayılan kadınlara bir bakın. Pür tesettür, mütedeyyin hanımlar. Kaçının evinde hizmetçisi vardır veya kaçının altında arabası? Bu kesimden gelen Anadolu kızlarının bazılarından duymuştum. Hasbelkader girip çıktıkları cemaat zenginlerinin evlerindeki ultra lüks hayatları, düğün derneklerindeki anormal masrafları görünce ağızları açık kalmış. Kafası basanlar vardı. Asla onlarla aynı olmadıklarının ayırdına varanlar.

Sakın bana, “Ama Melek annemiz” demeyin. Melek annemiz kendi malının derdinde. Beyaz başörtüsüyle fazlaca ortada. Sanki İpek âilesi hep böyleymiş yutturmacası. Zaman gazetesinin önündeki pardesüleri yerlere kadar olan hanımlar, “Akın İpek’in eşi, gelini nasıldır?” diye soruyorlar mı acaba? Yok, asla sormazlar. Büyüklerin yaptıklarında bir hikmet vardır. Akın İpek’in bakımlı, cemiyette boy gösteren hanımını; trafikte alkolle yakalanan, yatlarda, otellerde eğlenen oğlunu gözlerine soksanız da kabul etmezler.

Melek annemiz kameralar önünde oyununu oynayarak lüks evine girmeye çalışırken, orada bulunan bir Anadolu kadını ciyak ciyak bağırıyordu: “Girecez işte! Niye giremeyecekmişik?” Ah be teyzem, neyin savaşını veriyorsun? Sen o eve ancak hizmetli olarak girebilirsin. Senin vazifen hizmet. Oğlunun kızının vazifesi, belirlenen okullarda öğretmenlik yapmak. Sen, sınıfını bilsene.

Tek taraflı bakmıyorum. Koyu mu koyu bir Ak Partili stratejiste, belki dikkate alırlar diye, 4+4 sistemindeki yanlışı söyledim. “Keşke beşinci sınıflar eskisi gibi olsaydı. Üst tarafa atılınca ergenler arasında bocalarlar, erken ergenleşirler” dedim. Tamamen pedagojik amaçla söyledim ve azarı yedim. Şöyle bir, “Seni kimler zehirliyor?” diye baktı. Sonra açtı ağzını yumdu gözünü. “Bunun amacı, hâfızlık müessesesini canlandırmak. Beşinci sınıftan sonra geç kalınmış oluyor. Bu yüzden bu konu tartışmaya asla açık değil. Bundan sonra böyle!” diyerek, benim gibi zındığa(!) din dersi verdi.

Şimdi bu sözleri söyleyen insanın, hâfızlıkla sıkı bir bağı olduğunu düşünürsünüz değil mi? Hayır efendim. Sıfır alâka. Çocukların ve gelinlerin başörtüyle ilgisi yok. Tatiller denizde. Peki, kim hâfız olacak? İmam-hatip okulları kimler için açıldıysa onlar… “İmam-hatipleri kapattırmayız” diye feryat eden bazı elit Müslümanların çocuklarının yabancı okullara gittiğini öğrendiğimdeki şaşkınlığım hiç bitmedi.

Hâlâ şaşırıyorum. Hâlâ Türkiye gerçeklerine alışamadım.

Normalde erkeklerle konuşmayan, haremlik selâmlık yaşayan bacıların Zaman gazetesi önündeki hâllerine sâdece kızmadım. Üzüldüm de. Polis şiddetine mâruz kaldılar diye değil. Gaza gelen gaz da yutsun. Bana ne! Yukarıda yazdıklarımı sorgulamadıkları, uyudukları için üzüldüm.

Ellerinde, “Demokrasi Zamanı“ pankartı vardı. Sanki kendi içlerinde demokrasi varmış gibi.

Rahmetli Erbakan kızını Çırağan Sarayı’nda evlendirirken gelin hanımı kolunda getirip damada teslim etmişti. Bunun üzerine Ahmet Taşgetiren, “Erbakan nerede biz oradayız” diye bağıran Anadolu çocuklarına seslenerek, “İyi bakarsanız orada olmadığınızı görürsünüz” demişti.

Demek istediğimin özeti budur.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Kerime Yıldız
08-03-16
E mail: gazetevahdet.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
CEMAATİN GARİBANLARI
Online Kişi: 21
Bu Gün: 30 || Bu Ay: 1.930 || Toplam Ziyaretçi: 2.229.509 || Toplam Tıklanma: 52.247.342