ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 2690
Yazar: Ömer Lekesiz
DOĞU-BATI ZITLAŞMASININ KÖKLERİ yahut BU SAVAŞ BİTMEZ

DOĞU-BATI ZITLAŞMASININ KÖKLERİ ve BU SAVAŞ BİTMEZBereketli Hilal şimdi bir kan gölü

Bir atın başını, sol kulağı Adana'ya, burnu Basra Körfezi'ne gelecek şekilde, ona uygun ölçekli bir haritanın üzerine koyduğunuzda, Bereketli Hilal'in sınırlarını elde etmiş olursunuz.

Buna göre, bugün Bereketli Hilal'de (bir kısmıyla ya da tamamıyla) Türkiye, İran, Irak, Sudi Arabistan, Suriye, Lübnan, Filistin, İsrail ve Mısır'ın toprakları bulunuyor.

İsrail hariç, bu ülkelerin egemenlikleri hem tebaa hem de hukuki bir temele sahip. Bir de hiçbir tebaa ve hukuki bağları olmadığı halde, gerek zikrettiğimiz ülkeler, gerekse silahlı güç konuşlandırma (fiili işgal) yoluyla burada bulunan Batılı devletler var ki, onlar arasında İngiltere'den, Amerika Birleşik Devletlerine, Avrupa kıstası devletlerinin tamamından Rusya'sına kadar yok yoktur.

Bölgede yapılan arkeolojik kazılar sonrasında, ilk insan yerleşimiyle ilk kuru ve sulu tarımın, milattan önce dokuz binli yıllarda Bereketli Hilal'de yapıldığı adeta kesin gibidir.

Hz. Musa'nın (as) kavmini MÖ 1250'li yıllarda Mısır'dan çıkardığını ve Eski Ahit'in Tekvin Bölümü'nde Arz-ı Mev'ud olarak belirlenen haritanın da (insan yazımı olan şimdiki Tevrat'a sonradan eklenmeyip, bilakis) Hz. Musa'nın zihninde ta o günden belirmiş olma ihtimalini düşünürsek, Bereketli Hilal kavramının hiç de yeni olmadığına hükmetmemiz gerekir.

Her buluşu, her kavramı kendisine mal etmeye şartlanmış olan Batı'da Bereketli Hilal teriminin, ilk kez 1900'lü yıllarında başında (adı batasıca bir Amerikalı tarafından) kullanıldığı ileri sürülse de Bereketli Hilal'in somut varlığı ve tanımı zikrettiğimiz zamanlara kadar iniyor olsa gerektir.

Bereketli Hilal'in ilk özelliği her türlü tarımsal ürünün ekim ve hasadına uygun olmasıdır. Maden bölgesi olması ikinci özelliğidir. Bunlardan öte bugünkü kavganın asıl nedenini oluşturan husus ise onun modern zamanlarda keşfedilen üçüncü özelliğidir: Petrol yani enerji!

İçkin olduğu şeylerin insan hayatına bitişik olması nedeniyle Bereketli Hilal, sitelerin kuruluşu ve bilahare imparatorlukların oluşumuyla birlikte Kuzey ve Güney eksenli bir çatışmanın mekanı olmuştur.

İnsanın fıtraten kavgacı olması, hemen her ontolojinin benimsediği ilk kavganın (bir arketip olarak Habil –Kabil kavgasının) üzerine oturduğu için unutulması, unutturulması mümkün olmayan bir husustur. Dolayısıyla Kuzey-Güney kavgası da bu yanıyla aslında bir arketiptir. Yaklaşık on bin yıllık bir zamana yayılan Kuzey-Güney kavgası gerçekte hiç bitmemiş, sadece çatışan yönlerin değişmesiyle formunda bir değişme söz konusu olmuştur.

Tarihi verilere bakarak söyleyecek olursak, İskender'in Doğu seferine çıktığı MÖ 330'lu yıllardan itibaren Bereketli Hilal üzerinden süren Kuzey-Güney çatışması, halen bizim zamanımızda da geçerli olduğu şekliyle artık bir Doğu-Batı çatışmasına tahvil olmuştur. Çünkü, Bereketli Hilal her zaman bu çatışmanın merkezinde bulunmakla birlikte, hakimiyetin sınırları dar bir bölgeden dünyanın tümünü kapsayacak şekilde genişleyerek, ikine göre daha genel (evrensel) ikili bir ayrıma oturmuştur.

Buradan bakıldığında, son Kuzey-Güney çatışmasının Yahudilerle Müslümanlar arasında, diğer bir ifadeyle Kuzey Tapınağı'yla (Kudüs), Güney Tapınağı (Mekke) arasında gerçekleştiğini ve buna son noktayı koyanın da Müslümanlar olduğunu söylemek mümkündür.

Dolayısıyla Batı karşısında Doğu fikriyatını ve siyasetini asıl inşa edenler Müslümanlardır ve bu karşıtlığa son verme potansiyeline sahip bulunanlar da yine onlardır. Nitekim Doğu Roma İmparatorluğu'nun mirasına el koyan Osmanlı İmparatorluğu, bunu tam sağlayamamışsa da mümkün olabilirliğini açıkça göstermiştir.

Bereketli Hilal'in uzak geçmişte sıkça olduğu gibi bugün de neden bir kan gölüne dönüştüğüne ilişkin şifreler de tam burada gizlidir.

Batı, Doğu'yu kendi egemenliğine katarak ilk sitelerin kuruluşundan bugüne var ola gelen yönler çatışmasına son vermek istemektedir. Bu ideal onlara Büyük İskender'den kalmıştır.

Öte yandan aynı emanete aynı kişinin İskender-i Zülkarneyn (as) olması bakımından sahip çıkan bir İslam dünyası vardır.

Geçmişte Batı kuşatmasını bizzat Batı'nın kendisinden başlatan Endülüs ve Doğu'dan zorlayan Osmanlı halen Batı'nın korkulu rüyasıdır.

Özellikle son iki yüz yıldır iki ayrı egemenliğin hem fikri hem de maddi olarak ortadan kaldırılması için Batı'nın verdiği savaş, şimdi tanığı olduğumuz kan gölünü doğurmuştur. Dünya genelinde süren İslamofobya konusundak sistematik çalışmalardan, DEAŞ'ın, PKK ve onun türevi olan YPG, PYD gibi terör örgütlerinin üretimiyle süren Batı savaşı, belirttiğimiz nedenlerle artık bölgesel bir savaş değil doğrudan doğruya evrensel bir savaştır.

Bu noktada, “bir anlaşma zemini bulsak da şu savaştan kurtulsak” demenin hiçbir karşılığı yoktur. Çünkü Batı'nın Doğu'yu (ve dolayısıyla onu temsil eden İslam'ı) yok etmeden durması muhaldir.

Bizim de Batı'yı temsil eden İngiltere ve ABD'ye bir zerre kadar olsun muhabbet duymamız imkansızdır.

Ayırca, Cumhurbaşkanımızın HDP=PKK'yı bitirme ve dünya Müslümanlarına sahip çıkma kararlığına bir de bu noktalardan bakın isterseniz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
10-06-16
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DOĞU-BATI ZITLAŞMASININ KÖKLERİ yahut BU SAVAŞ BİTMEZ
Online Kişi: 15
Bu Gün: 201 || Bu Ay: 3.205 || Toplam Ziyaretçi: 2.232.199 || Toplam Tıklanma: 52.269.969