ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1915
Yazar: Vedat Bilgin
YENİ TÜRK DOKTRİNİ 2

YENİ TÜRK DOKTRİNİ 2Türkiye’nin yeni Türk doktrinini ortaya koymaya, pratiğe sokmaya çalışması konjönktürel durumun yarattığı kısa vadeli çözüm arayışları olarak görülmemelidir; dünya sisteminde temelden yükselen krize dönük uzun vadeli bir cevabın ilk adımları olarak değerlendirilmelidir. Esas itibarıyla dünya sisteminin krizini oluşturan küresel süreçlerin var olan kurumsal yapıları nasıl etkisizleştirdiği dikkate alınırsa bu cevabın Türkiye ile sınırlı kalmayacağını da söyleyebiliriz.

Türkiye’nin bugün yaşadığı süreç, başından bu tarafa bölgede temsil ettiği iki temel değerle iki işlevle açıklanabilir. Bunlardan biri siyasal ve ekonomik yolla bölgesel entegrasyon yaratıcı gücünü bütün coğrafyaya yayarak, ülkelere yaygınlaştırıp ‘bölgesel gelişmeye’ yönelmesi; diğeri ise demokrasi içinde ekonomik ve sosyal kalkınmayı başarmasıyla ilgilidir. “Türkiye’nin, halkı Müslüman ülkeler arasında ortaya koyduğu ‘demokrasi içinde kalkınma modelinde’ elde ettiği başarının, küresel çağın iletişim ulaşım ve sivil toplum hareketliliği içinde bölgede yaşanan değişime etkisi tartışmasız bir öneme sahiptir.”

Kanunların ruhu

Ortadoğu toplumlarında yaşanan toplumsal gelişmeler; şehirleşme, eğitim, turizm alanlarında ortaya çıkan yeni ekonomik değişimler ve özellikle genç kitlelerin dünyayla kurduğu yeni ilişkilerin meydana getirdiği en önemli netice orta sınıfların yaratılmış olmasıdır. Tunus’tan başlayan ve kısa sürede bütün coğrafyada etkisini gösteren Bahar devrimleri süreci aslında bu toplumsal değişimin yansıması olarak yeni bir dalgaya dönüşmüştür. Bu toplumsal dalganın kanlı bir şekilde bastırılması bugün için ‘engellenmiş devrim’ diye nitelenen bir tabloyla nihayetlenmiş görünse de bu ‘tamamlanmamış devrimlerin’ yok edilmesi ebediyen susturulması asla söz konusu değildir.

“Toplumların da kendilerine göre kanunları varsa, toplumsal olaylar tesadüfen ortaya çıkmıyorlarsa, bu sürecin kendisini yeniden üretmesi üstelik daha güçlü bir biçimde yeni toplumsal ittifaklar ve yeni bir siyaset geliştirerek tarih sahnesine çıkması sürpriz olmayacaktır.”

Türkiye’nin esas misyonu barış kurmak ve entegrasyon yaratmak olunca, Ortadoğu’da ‘çok parçalı kontrol edilebilir demokrasiye kapalı yapılar kurma’ projesiyle karşı karşıya gelmesi, çelişki yaşaması kaçınılmaz olmuştur. Batı sisteminin yüzyıl sonra bu bölgeyi yeniden şekillendirme arzusunun sebeplerini açıklamaya çalışırken, sık sık şu soruya cevap aranması gerektiğini vurgulamaya çalışıyorum: Eğer bu coğrafyada kurulan ‘ulus devlet’ yapıları demokratikleşme yönünde bir siyasal değişime yönelmemiş olsalardı bu olaylar yaşanır mıydı?

Yarım kalan devrim

Mesele gayet açıktır: Ortadoğu toplumları demokratikleşme sürecine girdiği içindir ve bu süreç aynı zamanda batıcı yönetimler veya otoriter rejimler üzerinden Batı tarafından kontrol altına alınmış çeşitli ilişki biçimleriyle bütün doğal zenginliklerine rağmen dışa bağımlı hale getirilmiş toplumlarda bağımsızlık talebini yükselttiği içindir ki, bu ülkelerin sınırları yeniden parçalanmak istenmektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan düşmanlığının Batılı çevrelerde neden yükseldiğini anlamak için buna verilen cevaba bakmak gerekir. Yeni Türk doktrini buna ‘bölge ülkelerinin kaderini bölge halkları çizecektir’ diyerek cevap vermektedir. Burada yeni doktrinde sadece Batı sistemine bir itiraz olduğunu düşünmek eksik olacaktır, esas olarak mesele bölgesel dinamiklere dayanan ve küresel sürecin yükselen dalgalarıyla yeni bir barış atmosferine sahip olmak ve yeni bir entegrasyonu gerçekleştirerek bölgesel gelişmeye yönelmektir. Bölgenin insan gücünün, ekonomik alt yapısının, doğal kaynaklarının harekete geçirilmesi için barışın kurulması ilk adımsa, bölgesel gelişmeyi sağlayacak işbirliği yapılarının kurulması da ikinci adım olacaktır.

“Ulus-üstü yapıların hızla fonksiyon yitirdiği, eski dünya sisteminin kurumlarının sorun çözme gücünün kalmadığı bir aşamada küresel dalgaların yarattığı yeni sorulara kapsayıcı bir cevap vermek üzere Türkiye’nin milli çıkarlarını koruyacak yeni bir doktrini uygulamaya sokması kaçınılmazdır.”

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Vedat Bilgin
13-01-17
E mail: aksam.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
YENİ TÜRK DOKTRİNİ 2
Online Kişi: 19
Bu Gün: 175 || Bu Ay: 9.432 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.087 || Toplam Tıklanma: 52.163.955