ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1067
Yazar: Ömer Lekesiz
İŞTE, NİHÂYET... (Nihayet Dergisi'nin yenilenmesi hakkında)

İŞTE, NİHÂYET... (Nihayet Dergisi'nin yenilenmesi hakkında)Nihayet, Albayrak Medya’nın aylık dergilerinden biri.

Eylül 2017’de 33. sayısı yayımlandı.

Fatma Karabıyık Barbarosoğlu ile Nazife Şişman’ın ellerinde doğup, seçkin bir muhteva ve özenli bir tasarımla okurlara sunulan Nihayet’in 32. sayısından itibaren genel yayın yönetmenliğini Ahmet Murat üstlendi.

İlk sayısından itibaren, her ne kadar kadın-aile dergisi şeklinde bir fotoğraf verdiyse de, Nihayet’in Barbarosoğlu ve Şişman’ın edebiyatçı ve düşünür kimlikleri gereğince, söz konusu temayı entelektüel bir boyutta temsil ettiği kuşku götürmez. Dolayısıyla, Nihayet’in yeni yönetimle birlikte (son iki sayıdır) artık bir kadın-aile dergisi gibi çıkmamasının, bu tarz bir dergiye olan ihtiyacı ortadan kaldırmadığını özellikle belirtmeliyim.  

Ancak dergideki görev değişikliğinin, aynı zamanda muhteva ile ilgili aciliyyetlerde (önceliklerde) yeni bir belirleme yapma fırsatı doğurduğu da bir gerçek.

Nitekim, özellikle son sayısından baktığımızda Nihayet’in sosyolojizme kapılmadan mevcut sosyal hayatın nabzını tutma gayretini öne aldığı ve bu manada eğitimden sanata, zanaattan kültüre, yayın hareketlerinden siyasete... bir çok alanı, doğrudan yaşananlara da dokunarak yetkin ve sivil bir dille kuşatmaya çalıştığı görülebiliyor.

Ahmet Murat’ın, öğrencilik / okulluluk sorununu, “Okullar açılıyor. Bu cümlenin bazı anneleri mutlu, bazı babaları kaygılı, bazı öğretmenleri heyecanlı kılacağını tahmin edebiliriz. Ya çocuklar? Onlardan pek azının bu cümleyle içlerinin açılacağını ve çok azının hevesle dolarak gün saymaya başlayacağını tahmin etmek içinse, güçlü sezgilere bile ihtiyacımız yok. Acaba niçin? Okullarımızı daha cazip, daha yaşanılır, daha etkili, daha yaratıcı kılmanın yolları üzerinde düşünmeliyiz” şeklindeki takdiminden de, hemen zikrettiğim hususları anlamak mümkün.

Mustafa Özel üstadımızın, Heidegger, Hölderlin, Yahya Kemal ve Yunus Emre’nin düşüncelerinin içinden geçerek yazdığı,  “Çocuklaş ki, İnsan Ol” başlıklı yazı, Nihayet’in gündelik hayatımızın bitip tükenmeyen sorunlarından olan eğitime nasıl baktığını güçlü bir şekilde imlerken, ilgili sorunun dergide Hababam Sınıfı gibi, son derece popüler (ve aynı oranda beğeni kazanmış) bir film üstünden işlenmesi de nazariyattan gündelik hayata atılan sağlam bir köprüye işaret ediyor.

Bu bağlamda, Akif Pamuk Hoca ile yapılan söyleşinin de özenle okunması gerekiyor. Örneğin, diyor ki Pamuk Hoca, “Ders kitabını bu kadar merkezileştirmek tam da seküler teolojidir. Bunun yerine ders kitapları olmasın demek de büyük bir iddiadır. Kitapları ana metin olarak kullanmayacak olanlar da öğretmenlerdir. Onlara kimse demez ki, neden kullanıyorsun ya da kullanmıyorsun. Öğretmen oturup kendi dersi için etkinlik hazırladığında ‘Neden hazırladın!’ denmez. Burada ders kitabı ana kavramsal çerçeveyi oluşturacak bir bağlamı, onu derinleştirecek, sınıfa göre kişiselleştirecek ve yeniden üretecek olan öğretmendir. Öğretmenin buradaki fonksiyonu, o dizgede öğrencileri için onların dünyasından başka şeyler üretmektir. Ders kitabını herkesin kabul edebileceği referans çerçevesini oluşturacak ana bir metin haline dönüştürmek, fetişleştirmektir.”

Ahmet Murat, Beyza Karakaya, Emel Topçu, Nuray Türkyılmaz Catic, Serap Kabakçı, Ümit Aksoy, Ümmühan Karabulut imzalı yazı ve söyleşilerden oluşan Nihayet’teki eğitimle ilgili dosyayı öne alışım, İbrahim Tenekeci’nin “Dert Söyletir Kalem Yazdırır” başlıklı yazısıyla temeli atılan, Kırtasiye Aşkına başlıklı dosyayı (ve elbette İbrahim’i de) kıskanışımdandır. Ahmet Turan Köksal ile İlker Şahin’in ilgili yazılarına ve Oruç Gazi Kutluer’in söyleşisine tepkimi ise, acımasız güzellik terimiyle ifade etmek isterim.

Yukarıda Nihayet’in kuşatıcılığından söz etmiştim. Bu bapta, Yüz Türk Büyüğü adlı köşenin (ki İkindi Yazıları’nı hatırlayıp, Nedim Ali Zengin’e bir Fatiha göndermek kaydıyla) müptelası olacağınızı sanıyorum. Kemal Sayar, Zeynep Özel, Kübra Demir, İslam Dalp, Zeliha Eliaçık, Shems Friedlander, Abdullah Uğur, Sadık Şanlı, Aybala Hilal Yüksel, Ali Hasar imzalı yazıların sunduğu bereketli çeşitlilik içinde bilgi zevkine erişeceğinizden ise hiç kuşkum yok.

Bu vesileyle Nihayet’i düşünenlere, ilk sayısından itibaren büyük bir emek ve gayretle yayımlayanlara ve onun yarınlara taşınma nöbetini üstlenenlere çok çok teşekkür ediyorum.

Ne demiştim: İşte, Nihayet...

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
08-09-17
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İŞTE, NİHÂYET... (Nihayet Dergisi'nin yenilenmesi hakkında)
Online Kişi: 29
Bu Gün: 348 || Bu Ay: 5.774 || Toplam Ziyaretçi: 2.236.396 || Toplam Tıklanma: 52.304.541