ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1534
Yazar: Kerime Yıldız
SÖĞÜT VAKTİ GELDİ

SÖĞÜT VAKTİ GELDİKayı boyunun beyi Ertuğrul Gâzi, her sene eylül ortalarında sağ sâlim yayladan dönünce şükür için obasına etli pilav ikrâmında bulunmuş. Vefâtından sonra Karakeçililer, bu geleneğe sâdık kalmış ve her sene yayla dönüşü Ertuğrul Gâzi’nin kabrini ziyâret etmişler. Kurbanlar kesmiş; pilav pişirip dağıtmışlar. 700 yıldan fazladır devam eden bu gelenek, ”Ertuğrul Gâzi İhtifâli” adıyla devam ettiriliyor. Her sene eylül ayının ikinci cumartesi pazarı, ihtifâl vaktidir.   

1967-1975 yılları arasında, özellikle kuruluş dönemine derin bir romantizmle bağlı olan Ziyâ Nur Aksun’un rehberliğinde, Dündar Taşer, Erol Güngör ve Sâdeddin Ökten gibi milliyetçi münevverler, Söğüt’e çok özel ziyâretler yaptılar.

Söğüt’e ilk gidişim, 1990 yılındaydı. Sâdeddin Ökten hocamız, “Ziyâ âbiyle gittiğimiz gibi” diyerek, bir gece vakti Türk Ocağı önünden bizleri otobüse bindirdi. Uykusuz, son derece güzel bir yolculuktu. Sabah ezânı okunmadan Bilecik’e inip açık bir lokanta bulduk. Cezmi Bayram’ın ikramı olan çorbayı içip Şeyh Edebali Hazretleri’ne doğru yola koyulduk. Türbeye giden yolun bozuk olduğu ve otobüsün inemeyeceği anlaşılınca inip yürümeye başladık. Sabah mahmurluğuyla vâdiye doğru yol alırken yanından geçtiğimiz evlerin sâkinlerini rahatsız etmemeğe özen gösteriyorduk. Tesâdüfen camdan bakanlar, şevkle yokuşu inen İstanbul yolcularını kim bilir ne zannetmiştir?

Meriç Ökten hocamız önde, biz arkada, ona yetişmeye çalışarak türbeye ulaştığımızda, ortalarda hiç kimse yoktu. Orhan Câmii kapalı, imam ortada yok. Bahçedeki sabah namazı ve kahvaltıdan sonra, türbeye bakan görevli bulundu. Türbe açıldı. Unutulmayacak bir sabah yaşayıp, öğleye doğru yola koyulduk. Üzüm bağlarını seyrederek, Dursun Fakıh’a selâm vererek Söğüt’e ulaştık.  

Hayâtımda hiç unutamadığım anlardan biri, duvarlarında Yunan işgâlinin kurşun izlerini taşıyan Ertuğrul Gâzi Türbesi’nin arkasına dolanınca gazâ arkadaşlarının mezarlarını gördüğüm andır. Gözlerim dolmuş, titremiştim. İşte onlar… Abdurrahman Gâzi, Porsuk Bey, Pazarlu Bey, Aykut Alp, Savcı Bey..…

“Kolonizatör Türk Dervişlerini” okuyunca edindiğim bilgiler, târifsiz bir duygu seline dönüştü. Yarabbi o ne muhteşem sâdelik! Sanki zaman tüneline girip o günlere gittim. Ertuğrul Gâzi’yi ve Aykutalp’i, yıllar sonra çocuklarıma isim vermek üzere gönlüme yazdım.

Sonraki sene gitmeden evvel gerekli temaslar sağlandığı için câmi ve türbe açıktı. Görevli, çayı koymuş; İstanbul yolcularını bekliyordu. Bundan sonra ihtifâl zamanı veya hâricinde, sürekli Söğüt’e gittim. Hep aynı heyecanla… Bize orayı sevdiren insanları örnek alarak Söğüt’ü bilmeyenlere rehberlik ettim. Osmanlı merakı olan herkese, Bursa’yı, İstanbul’u, Çanakkale’yi anlamak ve sevmek için Söğüt’ü bilmek ve sevmek gerektiğini anlattım.

Fakat İhtifâl’de devletin ağırlığı arttıkça sıkıntılar da başladı. Törenlere en üst düzey katılımlar oldu ama insanın “Keşke devlet hiç karışmasa” diyesi geliyor. Devlet erkânı, yörüklerin önüne geçti ve parti kavgaları çıkmaya başladı. Şenliklere, siyâset ve din turizminin bulaştı. Şeyh Edebalı Türbesi, sanki Beyazıd Meydanı gibi… Bangır bangır arabesk ilâhiler, alâkasız bir sürü hediyelik eşya…  Birkaç sene evvel gittiğimizde Ertuğrul Gâzi’nin türbesine bile yanaşamadan dönmek zorunda kaldık.

SÖĞÜT HEPİMİZİN

Ertuğrul Gâzi ve oğlu Osman Bey, kutlu rüyâlar gördüler. Rüyâ ehli bir ecdâdın torunu olarak benim de bir rüyâm var. Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız ve muhâlefet liderlerimiz, hepsi berâber Söğüt’teler. Birlikte, Ertuğrul Gâzi’yi ziyâret ediyorlar. Birlikte pilâv yiyorlar. “Hepimiz Ertuğruluz” diyorlar. Söğüt’de dirilmenin dinçliği, ferahlığı ile dönüyorlar siyâsete… Bu birliğe, bu dirliğe çok ihtiyacımız var.

Söğüt’ün sâdeliğine çok ihtiyacımız var.

Söğüt ağacının gölgesi serin olur. İnsanı ferahlatır; diriltir. Söğüt’e yapılan ziyâret de öyle. Osmanlı’nın kurulduğu bu şirin beldeyi ziyâret etmeğe, “Söğüt gölgesinde serinlemek” demek yanlış olmaz.

Nasipse önümüzdeki pazar sabahı Bilecik’teyiz. Siz de buyurun! Şeyh Edebali’de sabahlayın. Bilecik Murâdiye Vakfı’nın ikrâm ettiği çorbayı için. Oradan Söğüt’e geçip yörükleri seyredin. Ertuğrul Gâzi İhtifâli’ne iştirâk edin. Etli pilav yiyin. Söğüt’le gönül bağı kurun. Çocuklarınıza, torunlarınıza oralardan isim verin.

Soy soylayan, boy boylayan günler unutulmasın diye….

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Kerime Yıldız
09-09-17
E mail: enpolitik.com.
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
SÖĞÜT VAKTİ GELDİ
Online Kişi: 29
Bu Gün: 450 || Bu Ay: 5.363 || Toplam Ziyaretçi: 2.235.794 || Toplam Tıklanma: 52.298.322