ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 757
Yazar:
RESMÎ İDEOLOJİNİN PSİKOLOJİK TEMELİ: YAS!

RESMÎ İDEOLOJİNİN PSİKOLOJİK TEMELİ: YAS!Tehdit kokan cumhuriyet nutuklarını ve korku üzerine inşa edilmiş resmi ideolojiyi sorgulamak ya da özeleştiri yapmak gerekmiyor mu? Bu soruya verilecek olumlu cevabın güçlü bir ihtiyaç oluşu ya da resmi ideolojiyi bilimsel yöntemle sorgulama düşüncesinin yaygınlığı bilinen bir gerçek.. Her farklı düşünceye ‘Karşı devrim!’ yaftasını yapıştıranları uyarıyorum: Bu yazıyı okumayabilirsiniz.

Dünya güçleri, bu ülkede, toplumu Osmanlı yasını tamamlayamadan Kemalizm yasına düşürüp kutuplaştırmış ve kontrollü çatışmayı da bugüne dek istismar etmiştir.

YAS İHTİYACI

Önemli bir kayıp yaşayan kişi, hayatını yeniden organize edip kurmadan önce, daha düne kadar hayatında çok önemli yer tutan ama artık kaybolan kişiyle vedalaşmak, hayatın ağırlığı karşısında yeniden soluklanmak ve kimi zaman çok zor olan gerçekleri sindirmek için yas tutmaya ihtiyaç duyar.

Kaybın acısı insanın her yanını sarar, insanın içini "Artık hayat eskisi gibi olmayacak" hissi kaplar.

Yas, insanın içinden bir parça kopması hissinin iyileştirilmesi sürecidir. İnsanın yaşamına devam etmesini, yine başkalarını sevebilmesini ve kaybı kabullenebilmesini sağlar.

Tabii ki yas süreci sonrasında kaybetmiş olmanın verdiği üzüntü hâlâ vardır ama bu artık yas tutan kişinin hayatını sürdürmeye engel olacak boyutlarda olmayacaktır.

Ancak kaybın sadece sevilen birinin ölümü olmadığı, kişinin sağlık, güç ya da fonksiyon kaybından da kaynaklanabileceği unutulmamalıdır.

TRAVMATİK YAS ZİNCİRİ

İnsan biyo-psiko-sosyal bir varlıktır. Yani beden sağlığı, ruh sağlığı ve sosyal sağlık, kısaca söylemek gerekirse insan sağlığını oluşturun üç ögedir. Esasen toplum sağlığı, bu üç ögenin etkisi altında şekillenen bir iradedir.

İnsanların bedenleri, aileleri, topluluklar ve yaşamları karmaşık bir sosyal sistem ağına gömülüdür. Ortamdaki destek derecesi, bir kişinin direncini şekillendirebilir. Aynı şekilde, stresli bir ortam da hastalığı besleyebilir.

Kaybın doğası, genellikle kişinin tecrübe ettiği yasın niteliğini belirler. Örneğin çok yaşlı ya da uzun zamandır hastalık çeken fakat sevilen birinin ölümünü kurtuluş olarak gören biri, çocuğunu aniden kaybeden birinin hissettiği endişe ve kederi aynı şekilde hissetmeyebilir. Çocuğunu kaybeden anne bu durumla hiçbir hazırlık ya da uyarı olmaksızın karşı karşıya kalmıştır. Doğal ölümlerde yaşanan yas ile travmatik ölümlerde yaşanan yas farklıdır.

Olağan yas sürecinin basamakları vardır ancak travmatik yasta, sözkonusu baskı süreci benzeri bir şekilde fakat süre olarak daha uzun bir zamana yayılmış olarak işler..

OSMANLI YASI İLE KEMALİZM YASI ARASINDA

Politik psikoloji çalışmaları ile tanınan Vamık Volkan “Türkiye Osmanlı’nın ve Atatürk’ün yasını tutmayı başaramamıştır.” derken haklıdır.

Başlangıçta, sevdiği birinin ölümünü ya da değerli bir şeyin kaybını kabul etmek her insan için zordur.. Psikoloji biliminin tespitine göre şokta verilecek ilk tepki inkardır!

Ölümün gerçekliğini ya da büyük kaybı herkes inkâr eder. Hz.Peygamber (s.a.v.) vefatında Hz.Ömer (r.a.) kılıcını çekip “Peygamber öldü diyenin kafasını koparırım!” diye bağırarak inlemişti.

Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmenin şokunda Osmanlı’nın sivil asker bürokrasisinin yas tepkisi olarak Kemalizm, inkar ve redd-i miras oldu; tarihsel birikimi, geleneği ve kendi medeniyetimizi kaldırıp attı, toplumu karga tulumba batı medeniyetinin etki alanına taşıdı: Yenilen Osmanlı’ydı, Türk milleti değildi! Türk milleti, Milli Mücadele’de şahlanarak devletinin beka sorununu çözdü ve ebediyete dek yaşayacağını kanıtladı.. Cumhuriyetin ilanı ve İslam medeniyetini yıkarak art arada yapılan devrimler radikal bir kopuş oldu. Osmanlı İslam devletini, bağımsızlığını, hilafeti ve medeniyetini kaybeden toplum da şok geçirmekteydi artık.. Bu iki travmatik şok dünya güçleri tarafından bugüne dek istismar edildi..

Ölümü inkar etme, üzüntü, ağlama, özlem, öfke, sıkıntı, güvensizlik, tedirginlik, aklını yitireceği-delireceği korkusu, hayata karşı ilgi ve istek kaybı, hiçbir şeyden zevk alamama, hiçbir duygu hissedememe, geleceğe dair umutsuzluk ve karamsarlık, yalnızlık, çaresizlik gibi yas sürecinin başında duygusal tepkiler görülür. Ölen kişinin hala yaşadığını, var olduğunu hissetme, sesini duyma, hayalini görme, hayat ve ölüm kavramlarını sorgulama da sık ve yaygın görülen davranışlardır.

KAYIP, ŞOK VE YAS

Kayıp, şok ve travmatik yas zinciri günümüze kadar uzanmaktadır. Travmatik yas, Türkiye’nin resmi ideolojisi olan Batıcılığın psikososyal temeli haline geldiği söylenebilir.

Osmanlı ve Atatürk yasına, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz yaslarını da eklemek gerekir. Şoktan şoka savrulup bir asırdır kesintisiz yas tutan bir toplum haline getirildik. BMGK üyesi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’in yönetimindeki dünyada, medeniyet krizini sosyopolitik depresyon olarak yaşayan milletimiz toplum mühendisliğine maruz kalmaktadır.. 15 Temmuz şokunu toplum olarak üzerimizden attığımızı ve yasından çıktığımızı kim söyleyebilir?

Siyasal mahkemeler, siyasal yaslar, toplumu kutuplaştırmakla kalmamış, çatışmalar darbelerin dinamiği haline getirilmiştir. Travmatik yas zinciri, çok daha sarsıcı, çok daha uzun süreli ve çok daha yoğun olmaktadır.

Son bir asırda savaş, darbe ve terörle büyük can kayıpları ve idamlar süregelmiştir.. Askeri ve siyasi yenilgiler, sosyal, ekonomik ve politik alanlarda mevzi kayıpları ve yıkılan organizasyonlarla birlikte uğranılan maddi – mali kayıplar, toplumdaki alt kültür grupları için yasları travmatik hale getirip iyice uzatmıştır. Çünkü henüz bir yas, bütün aşamaları kat edilerek sağlıklı bir şekilde tutulmamış iken bir yeni yas gelip kapıya dayanmıştır.

Her kuşak, devlet kaybı, ülkenin bağımsızlığından duyulan kaygı ve umudun her geçen biraz daha yitirilmesi, ideolojik yenilgi ve mücadele eden kadrolardaki ölümler trajik yası derinleştirmekle kalmamış iyice yaygınlaştırmıştır da.. Dolayısıyla resmi ideolojinin psikososyal temeli olarak travmatik yas, hem toplum sağlığını bozdu hem de psikoekonomik ve psikopolitik yapıları çürütüp çökertti.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar:
05-05-19
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
RESMÎ İDEOLOJİNİN PSİKOLOJİK TEMELİ: YAS!
Online Kişi: 11
Bu Gün: 256 || Bu Ay: 9.513 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.271 || Toplam Tıklanma: 52.165.562