Kategori : / GEÇERKEN UĞRAYAN YAZARLAR | Okunma Sayısı: 2118 |
Gölgelerin altında gizlenmiş çehrelerimiz, karanlıklarının esiri olmuşuz gecelerin. Belki de gün doğmuş, biz geceye mahkum kalmışız. Ellerimiz yüreğimizi tutamaz olmuş. Yüreğimiz aklın ellerinde tutuklu yıllardır. Topraklar örtmüşüz üstüne kürek kürek. Bu yüzden senden gelen rahmet suyunu bulamışız elimize yüzümüze, bulandırmışız. Sular hiç durulmamış ve biz bulanık sularda çırpınıp durmuşuz. Anlayamadan seni, anladıklarımızı da inatla unutarak boş nefesler tüketmişiz. Bizi bağışla…
Zaten biz senin kulunduk değil mi? Zaten hep bir hata payımız vardı. Mükemmel olamazdık Allah’ım. Zaten sen affederdin değil mi? Ah şu nefis, nasıl da unutturdu bize seni! Af kapında ümit taşlarını biriktirdik sabırla. Öyle ya biz işlerdik, sen affederdin. Biz yapardık sen sabrederdin. Ama biz vaat ettiklerine karşı sabredemedik. Başımızı gömdüğümüz çukurlardan çıkar; idrak ettir, idrakimizi bildir bize. Dolunay gibi doldur yürek kablarımızı. Nûrunda kaybettir sisli bir sonbahar gününde. Kaybettir, al, çek bizi yanına. Bir an gelmiş ve bir an gitmiş olalım. "Bir göz açıp yummuş gibi" yani... Bekliyoruz Allah’ım.
Göz yaşlarımız uzun yıllardır senin sevgin için akmaya hasret. Boynumuzu büktüğümüz ve yüreğimizi örtündüğümüz yerde hasretle bekliyoruz. Zira senin gibi dost, senin gibi yâr olmadı bu kervanda. Her gün yeniden yola çıksak da her durakta durup seni bekliyoruz. Duraklar ve yolcular... hepsinde sensiz alınmış koca nefes boşlukları var. Oysa ki kalplerimizde senin adınla yapılacak zikirler var, yapamıyoruz. Biz kendimizi, özümüzü bekledik. Bir gün daha, bir ay daha, bir yıl daha bekledik. Yılları da yıllara ekletme Allah’ım.
Biz kendimizi kaybettik. Bizi kendimize getir; bizi kendine getir.
Yazar: Feyza Karakoyun |
05-11-10 |
||
E mail: feyza_012@hotmail.com | Tweet | ||