ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TEFEKKÜR / İNSAN VE TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 2434
Yazar: Ahmet Selim
NEFSE EN AĞIR GELEN ŞEY: DÜŞÜNMEK...
İnsanlar dinler karşısında hep üç konuyla ilgili olarak sıkıntılı durumlar yaşamıştır: Faiz ve içki yasağı ile tesettür emri. Musevilik, İsevilik zamanlarında da, İslam'ın tebliğinden sonra da böyle olmuştur.

Bunlar nefse ağır geliyor ve sosyal bedeller ödettiği düşünüldüğü için de yorumları tevile doğru sevk edici yönelişler doğuyor. Derinleştirirsek, bir yazı beş yazı yetmez. Sadece bilgi olarak tesbitini yapıp, asıl anlatmaya çalıştıklarıma bağlayacağım.

Anadolu muhafazakârdır, kırsal kesim daha ziyade öyledir, deriz. Mesela başörtüsünün kullanım oranında bu doğrudur. Peki "içki" konusunda öyle midir, yahut öyle mi idi? Pek sanmıyorum! Geçmişte, böyle bir sonucu teyid edici gözlemlerle buluştuğumu söyleyemem. Tarafsız olmadığım ve gönlümün isteyip beklediğine öncelik verdiğim halde, olumlu bir kanaate varamadığımı itiraf etmeliyim... Kastettiğim, ağzına içki koymayan bir şuur tavrıdır; "pek içmem" falan değil... Kadınların tesettürü konusunda gösterdiğimiz muhafazakârlığı, içki konusunda da gösterdiğimiz söylenemez. Faiz konusunda da zorlanmışızdır. "Acaba bizim muhafazakârlığımızın bir kolaycılık tarafı mı var?" sorusu önemli bir fikri meseledir bence. Fazla oruç tutmak, tesbihatta bulunmak, oldukça yaygın olduğu halde, zaruri olan infak'ın biraz üstüne çıkabilmek bile pek rağbet görmez. Hatta "miktar-ı kâfi"nin hesaplarını, yüksek matematik ustalıklarıyla yaptığımız da olur!

Fakat nefsimize en ağır gelen şey nedir biliyor musunuz? Düşünmek! Hak ve hakikat aşkıyla ve üstün bir görev sorumluluğu şuuruyla düşünmek, düşünce üretmek. Ayrıca, düşünmenin farz-ı kifayesi yok; herkes düşünecek. Kimden bilgi ve düşünce yardımı alırsa alsın, herkes kendi hayatının ve mahremiyetinin mütefekkiri olmak durumundadır. Olamazsa, aldığı bilgi ve düşünce yardımlarını da değerlendiremez. İslam bilgi verir "düşünün" der; ölçü verir, "düşünün" der; misal gösterir "düşünün" der, tavsiyede bulunur "düşünün" der... İlle de düşünün, ille de düşünün. Düşünmezseniz; anlayamazsınız, uygulayamazsınız, yaşayamazsınız. Düşünmezseniz; "kendi bütünlüğünüz, İslâm'ın bütünlüğü, hayatın bütünlüğü" kavramları arasındaki bağları ilişkileri incelikleri ve tekâmülünüz için gerekli olan terkip maya'sını öğrenemezsiniz, içselleştiremezsiniz...

... Şimdi bulunduğumuz çözüm arayışı noktası, bir ihmaller birikiminin eseridir; şu veya bu hatanın değil. Düşünmeden, düşünce üretmeden yaşama kolaycılığı, anormal meseleler doğurdu ve biz anormal meselelere normal meselelere ait olan "çözüm" kavramıyla yaklaşmak durumunda kaldık. Anormal meselelere normal çözüm metotlarını uyguladığınız zaman yeni anormalliklerin doğmasını önleyemezsiniz. Samîmî çözüm arayışlarını zaafa düşüren sebep budur. Anayasayı yanlış yorumlayarak oluşturulan gerekçeye göre yapılmış bir uygulamayı, anayasa değişikliği ile düzeltmek; yasayla engellenmemiş bir özgürlüğün yasa çıkararak engelli halden kurtarılmasına çalışmak; böyle bir sıkıntıyı ifade ediyor. (Başörtüsü meselesini hâlletmek için anayasa değişikliğini kastediyor. 'Doğruluş')

Devlet dinin mahiyetini belirleyemez; dinin mahiyeti devleti ilgilendirmez. Laiklik adına tartışanlar, taleplerinin demokratik laiklikle bağdaşmadığını biliyorlar ve bizde farklı bir laikliğin uygulanması gerektiğini düşünüyorlar. Eskiden açıkça ifade ederlerdi ve "bizde ancak yarım laiklik olur" derlerdi, şimdi örtülü davranıyorlar. Laikliğin Batı'daki standartlara göre uygulanması halinde bizde demokrasinin yaşayamayacağı korkusunu taşıyorlar. Tartışmaya dinî bir hassasiyetle katılanlar ise, dinî görevlerin yerine getirilmesine devletin toleranslı davranmasının demokrasiyi tehdit etmeyeceğini, tam tersine devlet-millet kaynaşmasını sağlayacağı için demokrasiyi güçlendireceğini düşünüyorlar. Aslî tavırlar bunlardır ve üzerinde "düşünülecek" olan temel uzlaşma konusu buradadır.

Yazar: Ahmet Selim
04-08-09
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
NEFSE EN AĞIR GELEN ŞEY: DÜŞÜNMEK...
Online Kişi: 17
Bu Gün: 198 || Bu Ay: 4.006 || Toplam Ziyaretçi: 2.233.716 || Toplam Tıklanma: 52.281.840