ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 149
Yazar: Mustafa Kır
ŞUURSUZ EĞİTİMDEN ŞUURLU EĞİTİME

ŞUURSUZ EĞİTİMDEN ŞUURLU EĞİTİMEEğitim ile ilgili karşımıza çıkan en önemli sorunların başında beşikten mezara insana istikamet veren bilgiden önce ahlak ve maneviyat, terbiye ve karakter eğitimini merkeze alan, bilimselliğe önem veren diploma avcılığı yerine ilim yolculuğunu öğreten bir eğitim felsefemiz olmadan; milli ruh, milli heyecan taşıyan şuurlu bir toplum inşa edilemez. Aristo’nun : “Bir insanı akıl yönünden eğitip de ahlak yönünden ihmal ediyorsanız toplumun başına bela hazırlıyorsunuz demektir.” Sözü bu gerçeği veciz bir şekilde ifade etmektedir.

Her konuda olduğu gibi eğitim işlerini de şuurlu bir şekilde ele almamız öncelikli işlerimiz arasında yer almalıdır. Şuur Arapça bir kelime olup “ş-a-r” kökünden türeyen bir isimdir. Şuur; hissetmek, kişinin kendisini tanımasını, niçin yaratıldığını, dünyaya geliş gayesinin ne olduğunu bilmesini, doğruyu yanlıştan, Hakkı batıldan, iyi kötüden, güzeli çirkinden, faydalıyı zararlıdan ayırt etmesini, zaman, mekân ve hadiseler hakkında bilgili sahibi olmasını sağlayan melekeye şuur denildiği gibi gizli korkuların, istek ve arzuların depolandığı yere ise şuur altı denilmektedir.

Şuurluluk ise kişinin başka şahsına, içinde bulunduğu topluma, insanlığa, çevreye ve bütün yaratıklara karşı sorumluluklarının ne olduğunu bilmesi,sarf ettiği bir sözün nereye varacağını bilerek söylemesi, öğretilenlerin niçin ve ne amaçla öğretildiğinin, öğrenilenlerin niçin ve ne amaçla öğrenildiğinin farkında olması halidir. Yani şuurluluk; insan tarafından yapılan başta eğitim ve öğretim işi olmak üzere tüm eylem ve söylemlerinin amaçlı ve bilinçli olması demektir.

Şuurlu davranmak sadece insanlara has bir durumdur. Şuurlu olmak ise Müslümanlar için olmazsa olmaz bir hassasiyettir. Kişinin kendini tanımaması, niçin yaratıldığının farkında olmaması, anlık duygularının ve heveslerinin etkisinde kalarak; işin sonunu düşünmeden, yaptıklarının sonucunu hesaba katmadan yapması ise şuursuz bir davranışın göstergesidir. Şuurlu insan edinilen yeni bilgileri kavrayabilen, tecrübelerden ders çıkarabilen insandır. Şuursuz insan ise aklını kullanmayan, menfaat veya makam karşılığında akıl ve İradesini geçici olarak kiraya veren insandır.

Müslüman şuurlu insan demektir. Hz. Muhammed’in (s.av) önderliğinde ve rehberliğinde Asrısaadet döneminde sahabenin şuursuzunun düşünülmesi mümkün değil iken, sonraki dönemler ve çağımız Müslümanların davranışlarının İslamiyet’in asliyetinden giderek uzaklaştığı, neyin İslami ve neyin gayri İslami olduğunun birbirine karıştığı dönemlere dönüşmüştür. İslam’ın emir ve yasaklarına hassasiyetle bağlı kalan, helalı harama, haramı helale karıştırmayan, yaradılış gayesinin Allah’a kulluk, Peygamberine ümmetlik olduğunun bilincinde olan şuurlu Müslümanlara olan ihtiyaç gittikçe artmaktadır.

Yani sadece Müslüman olmak yetmemekte, şuurlu Müslüman olunması da gerekmektedir. Çünkü “Şuur” Müslüman olmanın olmazsa olmaz şartlarındandır. Bugün yaklaşık olarak yeryüzünde bir milyar sekiz yüz Müslümanın olduğu ifade edilmektedir. Ancak işine geldiği gibi değil, içinden geldiği kalbi selim, aklıselim ile inanan, inandığı gibi yaşayan, yaşadığı gibi inanan tüm Müslümanlar için “Şuurlu Müslüman” tabirini kullanılmak mümkün değildir.

Şuurlu Müslüman’ın En büyük görevi Allah’a kulluktur. Kulluk ise Allah’ın insana yüklediği en büyük sorumluluktur. Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etmeleri için yarattım. (Zariyat; 56) Allah katında hayatı değerli kılan kulluk bilincidir. Hayatı boş ve anlamsız bir angarya olmaktan çıkaran, dünyayı ahiretin tarlasına dönüştüren şey şuurlu bir kul oluştan geçmektedir. Şuurlu Müslümanlar için öncelik yapılan işlerin Allah’ın rızasına uygun olup olmadığı olmalıdır. Dünya hayatının önemi ebedi hayatın dünya hayatında kazanılacak olmasından kaynaklanmaktadır. Hattı zatında dünya hayatı yalnızca bir oyun ve eğlenceden çoluk-çocuk sahibi olma zevkinden başka bir şey değildir.

Diğer taraftan Kişinin bilmediklerini öğrenmesi insan olmanın gereğidir. Ancak kişinin ilmin faydalısını öğrenmesi, öğrendikleri ile amel etmesi, amel ettiklerini başkalarına öğretmesi ve öğrendiklerini insanlığın hayrı için kullanması, öğrenirken ve öğretirken Allah’ın rızasını gözetmesi ibadetini, siyasetini, ticaretini, beşeri münasebetlerini Allah’ın rızasına uygun olarak yerine getirmesi Onun şuurlu bir insan ve şuurlu bir Müslüman olduğunun göstergesidir.

Faydalı ilimden maksat; insanlığın faydasına olan kişiyi yaradılış gayesine uygun olarak yönlendiren, dünyada mutlu olmanın, ahirette kurtuluşa ermenin yollarını gösteren ilimdir. Peygamber Efendimiz a. s. Dualarında: Allah’ım bana öğrettiklerinle beni faydalandır. Faydasız ilimden Allah’a sığınırım. Buyurmuştur.

Yüce Allah’ta Cuma Suresinin 5. Ayetinde “Kendilerine ( Kitap)Tevrat öğretildiği halde, onun gereğini yapmayanların durumunu sırtına kitap yüklenmiş merkebin durumuna benzetmiştir.

Oku da ne okursan oku, nasıl okursan oku, “bir diploma alda nasıl alırsan al”, “para, mevki ve makam sahibi ol da nasıl olursan ol” sakat ve faydasız anlayış yerine, “Seni Yaratan Rabbinin adı ile oku!” (Alag,1) prensibinden hareketle diploma ile bir birlikte “kulluğun” gereği ne ise onu tercih etmek de şuurlu bir Müslümanlığın alametidir.

Yunus’un ifadesi ile:

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsin
Ya nice okumaktır.

Okumaktan murat ne
Kişi Hakk’ı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru ekmektir.

Yunus Emre, bu sözleriyle özetle ilk önce insanın kendini tanıması, öğrendiklerinin kişiyi Allah’a götürmesi gerektiğini, aksi takdirde iyi insan olmadan yaptığı işlerin ve okuduğu ilmin farkında varmadan güzel sonuçlar elde edemeyeceğini, bütün emeklerinin boşa çıkacağını hatırlatarak sadece kendi çağına değil gelecek çağlara da ışık tutmuştur.

Kişilerin bilmediklerini, öğrenmesi, öğrendiklerini başkalarına öğretmesi, ezberlemesi, ezberletmesi veya başkalarına anlatması şuurlu yapılan bir eğitim ve öğretim şekli değildir. Çünkü ilim öğrenmenin ve öğretmenin amacı sadece öğrenmek, ezberlemek veya başkalarına anlatmak değildir.” Şuurlu eğitimden maksat; “ilim amel içindir.” Düsturundan hareketle öğretenin ne öğrettiğini, niçin öğrettiğini, öğretmekten maksadının ne olduğunu bilerek ve yaşayarak öğretmesi, öğrenicinin de ne öğrendiğini, niçin öğrendiğini öğrendikleri ne ile amel işleyeceğini bilerek öğrenmesi ve öğrendikleri ile nasıl amel edeceğini bilerek öğrenmesidir. Ashabın Kur’an ve ilim öğrenme ve öğretmedeki takip ettiği yol önce öğrendikleri ile amel etmesi sonra da başkalarına öğretmesi şeklindedir.

İlim sadece öğrenmek için değil kendisinden faydalanmak için öğrenilmelidir. Nitekim konuyla ilgili hadislerinde Hz. Muhammed (s.a.v) hadislerinde kişi Ömrünü nerede geçirdiğinin, gençliğini nerede tükettiğinin, malını nereden kazanıp nereye harcadığının ve öğrendiği ilimle ne amel işlediğinin hesabını vermedikçe ayakları kıyamet gününde Rabbinin huzurundan ayrılmayacaktır.” Buyurmaktadır.

ibn-i Sina da deki: “İnsanların yarısının aklı var dini yok, yarısının dini var aklı yoktur.” , “Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir’ Çünkü düşünce süzgecinden geçmeyen bir öğrenme tarzı idrakten ve şuurdan yoksun demektir. Önemli ve muteber olan öğrenme ve öğretme; amel, akıl, idrak ve şuur bütünlüğü içinde öğrenilen ilimdir. Müslüman Kur’an’ın ve sünnetin ne dediğine ve istediğine akıl, idrak ve şuur ile yaklaşarak, ona göre amel etmeli ve ona göre davranmalıdır.

Hz. Ali (r.a): Benim belimi iki tip insan kırmıştır. Şuursuzca ibadete dalan cahiller ve ilmiyle amel etmeyen âlimlerdir.” Bundan daha tehlikeli olanı ise ilim erbabının ilimlerini olması gerekenin dışında insanlığın zararına kullanma iradesidir ki, işte çağımızda yaşanan en büyük tehlike budur.

Öğrenilen ve öğretilen ilim ile amel etmek ilmin ete kemiğe bürünmesi, ilmin yaşama dönüşmesi ve sürdürülebilir olması demektir. Peygamber Efendimiz: Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Buyurmuştur. Âlimler sadece ilmi öğrenince değil, peygamberlerin ilimleri ile amel edince, onların halifeleri, vârisleri ve naipleri yani vekilleri olabilmektedir.

Gelinen noktada eğitimin amacı gençlere sadece sınav amaçlı bilgi öğretmek mi yoksa dünya da mutlu olmanın ahirette kurtuluşa ermenin yollarını gösterecek faydalı ilim öğretmek mi olmalıdır? Sorusuna cevap aranmalıdır.

Bilgi amaç değil, insanlara faydalı olabilmek, dünya ve ahiret saadetini kazanabilmek için bir araçtır. Amaca ulaşmak için eğitimde mutlaka hedef belirlenmeli, müfredat, araç, gereç ve tüm enstrümanlar bu hedefe ulaşmak için kullanılmalıdır.

Eğitimde amaç: İnsanı yaradılış gayesine uygun olarak yönlendiren, bireyin, ailenin, toplumun, neslin, nefsin, tabiatın ve âlemin ıslahını konu alan; düşünen, araştıran sorgulayan ahlaken temiz, faydalı ilimle mücehhez, kişiliği ve karakteri oturmuş iyi bir nesil yetiştirmek olmalıdır. İşte bu amaca ancak şuurlu bir eğitim ile ulaşılabilir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Kır
16-09-23
E mail: maarifinsesi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ŞUURSUZ EĞİTİMDEN ŞUURLU EĞİTİME
Online Kişi: 12
Bu Gün: 121 || Bu Ay: 10.368 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.707 || Toplam Tıklanma: 52.195.216