ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 133
Yazar: Mustafa Yürekli
İSLÂM'IN KORUDUĞU TEMEL DEĞERLER

İSLÂM'IN KORUDUĞU TEMEL DEĞERLERİslam dininin kitabı Kur’an-ı Kerim, insanlara pek çok hak vermektedir. İslam medeniyetinin tarihte tespit edilebilen özelliği olarak güvenceye aldığı değerler vardır.

İnsanlığa evrensel ilke olarak öğrettiği, İslam milletine ve devletine de korumayı emrettiği temel haklar olarak görülecek değerleri şöyle sıralayabiliriz: Hayat, din, akıl, mal ve nesil.

Tarih boyunca İslam milleti ve İslam devleti bu temel değerleri korumuştur. İslam barışı, bu temel değerleri güvenceye almaktadır.

Günümüz dünyasında insanlığın gidişatını anlamlandırmak ve İslam’ın insanlığa emniyet, barış ve huzur vaadini vurgulamak için bu beş temel değere yaklaşımını kısaca anlatmak istiyorum:

1. HAYAT HAKKI:

İslam dini, yaratılanlar içerisinde insanı en üstün, eşref-i mahlukat görmüş ve insanın hayatını korumayı da temek ilkeler arasında baş sıraya koymuştur.

Allahu teaalanın el Hay ismi kamilen peygamberlerde tecelli etmiştir; insan da tevhit inancıyla hakikate bağlanarak ve örnek aldığı peygamberler gibi istikamet üzere yaşayarak el Hay sıfatını mütecelli olacaktır. Kur'an-ı Kerim'de haksız yere bir cana kıymanın bütün insanları öldürmüş gibi ağır bir suç olduğu ve bir insanın hayatını kurtarmanın da bütün insanları kurtarma gibi yüce ve değerli bir davranış olduğu ifade edilmiştir.

Bu yüzden Hz. Peygamber (s.a.v) Vedâ haccında bütün Müslümanlara hitaben, "Bugün, bu ay ve bu belde nasıl kutsal ve masûn ise, canlarınız, mallarınız ve ırzlarınız da öylesine masûndur." (Buhârî, İlim, 37; Hac, 132) buyurarak, insanın yaşama hakkının dokunulmazlığını belirtmiştir.

Başka hadiste de şöyle buyurmuştur: "Yedi helâk edici şeyden sakınınız. Bunlardan biri de haklı durumlar müstesna, Allah'ın haram kıldığı bir cana kıymaktır." (Buhârî, Vesâyâ, 23; Tıb, 48; Hudûd, 44)

İslam, savaşta barışta erdemi elden bırakmamayı, belirlediği savaş hukukuna riayet etmeyi İslam milletine emretmiştir. Savaş hâlinde, savaşa katılmayan kadın, çocuk, yaşlı, din adamı gibi kişilerin öldürülmesi yasaklanmıştır; İslam tarihinde yayılma döneminde İslam ordularının şehirleri ateşe vermesi, sivil halkı katliama tabi tutması, yağma ve tecavüz gibi felaketler yoktur.

Çağımızda insanlık dünyayı onlarca defa yok edecek nükleer dehşet dengesine mahkum olmuştur. Devletler, atom bombası yapma yarışına girmiştir. Bu kıyametten insanlığı kurtaracak tek güç İslam milletidir; dağınıklıktan kurtulabilirse nükleer silah yarışını sona erdirebilir.

Ayrıca İslam’da bir insanın başkasını öldürmesi yasaklandığı gibi kişinin intihar yoluyla kendisini öldürmesi de yasaklanmış ve en büyük günahlar içerisinde sayılmıştır. İntiharların, sapıklıkların ve zilletin yaygınlaştığı günümüzde İslam insanlığa onurlu, özgür ve barış içinde yaşamayı önermektedir.

2. DİN HAKKI: Her insan, bir dini tercih etme özgürlüğüne sahiptir. Kur’an- Kerimde “Dinde zorlama yoktur.” (Bakara Suresi; Ayet: 256) buyrulmaktadır.

Kur’an- Kerimde ayrıca “Sizin dinizin size benim dinim bana...” (Kafirun, 109/6) mealindeki ayetlerde din emniyeti ve özgürlüğü hususuna vurgu yapılmıştır.

İslam devletinin hakimiyetinde yaşayan gayri müslimlere, dinlerini yaşama hakkı verilmiştir. Tarih şahittir ki Osmanlının millet sistemi, Batı’nın laikliğinden çok daha fazla gelişmiş bir düzenlemedir.

Günümüzde Avrupa ülkelerinde düşünce özgürlüğü kılıfı içinde Kur’an- Kerim’e saldırı yapılmaktadır. Mabedlere saldırılmaktadır. İslam milleti, Haçlı katliamından kaç asırdır bir türlü kurtulamamaktadır; İslam ülkeleri Hıristiyanlar tarafından işgal edilmekte, kukla yönetimlerle ezilip sömürülmektedir.

3. AKLI KULLANMA HAKKI: Akıl, insanoğlunun alamet-i farikası, en üstün vasfıdır. Çünkü Allah'ın emânetleri, akıl sayesinde kabul edilir; insan, Allah'ın rızasını da yine akıl sayesinde elde edebilir.

İlmin kaynağı akıldır. Akla nispetle ilim, ağaca nispetle meyve, güneşe nispetle ışık gibidir. İnsanı kâinattaki diğer canlı-cansız varlıklardan ayıran ve ona üstünlük kazandıran akıldır. İslam, akıl ve irade şartıyla insana hitap etmektedir. İnsanın imtihanda oluş medenidir aklı.

Kur’an-ı Kerim’de akıl ve düşünmeye sevkeden “Düşününüz!”, “Hala düşünmez misiniz?”, “Onlar hiç düşünmezler mi?”, “Bakınız!”, “Bakmazlar mı?”, “Ey akıl sahipleri ibret alınız!” gibi ikazlar, akla verilen önemi göstermektedir.

Bediüzzaman aklı; zekanın tecrübe birikimi, şuurdan ve histen süzülmüş, şuurun bir özeti, insanın en kıymetli cihazı, nurânî bir cevher, kâinatın sırlarını açan bir anahtar, âlemde tecellî eden Allah’ın isim ve sıfatlarını inceleyen bir âlet, tabiattaki sırları çözen bir keşşaf, insanı sonsuz hayatın mutluluğuna hazırlayan Rabbânî bir mürşid ve yol gösterici, delil üzere giden, insana yüksek maksatlar ve bâkî meyveler gösteren hikmetli bir hediye, ‘zâtıyla maddeden mücerret (soyut), fiiliyle maddeyle ilgili bir cevher’ şeklinde tanımlar.

Akıl, nurdan bir küredir; yüzeyiyle meçhulle temas halindedir, büyüdükçe yüzeyi daha geniş bir cehalet alanıyla temasa geçeceğinden çok dinamiktir. Bu yüzden İslam Asrı Saadet’ten itibaren ilmi çalışmalara ve eğitime büyük önem vermiştir; Peygamber sallahu eleyhi vesellemin kurduğu Suffe Okulu, bugün, bütün bir İslam alemine yayılmış binlerce üniversite, milyonlarca okul, yüz milyonlarca öğretmen haline gelmiştir.

Böyle önemli ve değerli bir cevher olarak aklın korunması için İslam dini sarhoşluk veren alkollü içkileri haram kılmış ve bu harama riayet etmeyenler için cezalar koymuştur. İslâm hukukunda alkollü içkiler yanında insanları uyuşturup akıl ve muhakeme kabiliyetlerini yok eden diğer bütün maddelerin kullanımı da haram kabul edilmiş ve şiddetle yasaklanmıştır.

4. MAL EDİNME VE KULLANMA HAKKI: İslam dini mülk edinme hakkını teminat altına almıştır. İslam, yeryüzünün halifesi olan insanın, dünya imtihanında güçlü olmasını, insanlık onuruna yakışır bir hayat sürmesini istemektedir. İslam zenginliğe karşı değildir. Zenginliğin belli bir kesim arasında dolaşan bir güç olmamasını, servetin davranışları belirleyen din haline gelmesini ve sınıf oluşturmasını yasaklamaktadır; servetin fertler arasında yaygınlaşmasını öngörmektedir.

İslam, insanların canlarına kastetmeyi büyük günahlardan saydığı gibi, mallarını gasbedip çalmayı da büyük bir günah saymış, hatta hırsızlık suçuna karşılık el kesme gibi ağır bir müeyyide getirilmiştir.

İslam milleti, adaletle yönetilen devletten ne baskı görür, ne de sömürüye maruz kalır. İslam devleti, kamunun hukukunu korur ve kapitalizmde olduğu gibi zenginlerin yağmalamasına müsaade etmez. İslamda mal emanettir, imtihan aracıdır. İslam insandan çok çalışıp çok kazanmasını, ihtiyaçlarını kısıtlayıp kazancını kardeşlerine dağıtmasını, cemaat hayatını teklif eder. Mala bağlanmak, mal istifçiliği, karaborsa gibi fırsatçılıkları birey için akıl ve ruh hastalığı görür.

5. NESLİ KORUMA HAKKI: Neslin devamı ve gelişebilmesi için, evlilik müessesesine ihtiyaç vardır. İnsan neslinin devamı, nesebin muhafazası, toplumu meydana getiren ve toplumun temel taşı olan aile müessesesinin kurulması nikahla mümkün olur. Nikâh akdine dayanan evlilik müessesesi, İslam toplumunun esasını oluşturmaktadır.

İslâm toplumunun güçlü olmasına önem veren dinimiz, çocuk ve neslin çoğalmasını benimsemiş ve bunu teşvik etmiştir. Peygamber sallahu aleyhi vesellem "Çok doğuran sevimli kadınla evlenin, zira ben (kıyamet gününde) sayınızın çokluğuyla (diğer) ümmetlere iftihar ederim." (Ahmed b. Hanbel, I/412). buyurmuştur.

Zekeriyya aleyhisselam neslinin devamı için Allah (c.c.)`a şu duada bulunmuştur: "Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olanlardan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir veli (oğul) ver ki, bana varis olsun. Rabbim, onu rızana lâyık kıl!" (Meryem Suresi; Ayet: 5-6)

Islâm'da çocuk sahibi olma ve neslin devamını sağlama, ibadet kabul edilmiştir. Bu, önemine binâen ona herhangi bir sebeple zarar verme, rahme düşmüş çocuğu düşürme, zâyi etme; doğan bir çocuğu öldürme gibi kabul edilmiştir. Özellikle anne karnında şekillenmiş, uzuvları belirmiş çocuğun düşürülmesi haramdır: Çünkü Rasûlullah sallahu aleyhi vesellem kadınlardan biat alırken, onlara: "Çocuklarını herhangi bir şekilde öldürmemeleri" şartını koşmuştur. Bu şart çok önemlidir. Çocuk, doğmadan evvel ananın tasarrufu altındadır. Ama doğduktan sonra artık ana değil baba çocuğundan sorumludur. Öyle ise "çocuklarını herhangi bir sebeple öldürmeme" şartı, rahimlerde bulunan ve henüz cenin olan çocukları öldürmeme şartıdır:

"Ey Peygamber, inanmış kadınlar sana gelip Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup gelmemeleri, iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana biat ederlerse, onlardan biatlarını al ve onlar için Allah'tan mağfiret dile..." (Mümtehine Suresi; Ayet: 12).

İslam medeniyetinde sosyal, ekonomik ve siyasal hayatın amacı bu beş temel değeri korumaktır. İslam hukukunda bu değerler Makasıd-ı Şeria olarak kavramlaştırılır; yasa çalışmalarının amacını oluşturur. İslam devletinde amaç olarak belirlenen adalet, bu temel değerlerin korunmasıyla sağlanır. İnsan, dünya gurbetine, ebedi hayatı için çalışmaya gelmiştir; bu yüzden İslam medeniyetinde israf ekonomisi değil, infak ekonomisi vardır.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Yürekli
30-09-23
E mail: haber7.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İSLÂM'IN KORUDUĞU TEMEL DEĞERLER
Online Kişi: 21
Bu Gün: 199 || Bu Ay: 9.861 || Toplam Ziyaretçi: 2.222.390 || Toplam Tıklanma: 52.176.118