ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 3432
Yazar: C.Yakup Şimşek
MEDYA PAZARINDA DEFOLU TÜRKÇE – 2

(Dücane CÜNDİOĞLU - Doğan HIZLAN - Ertuğrul ÖZKÖK -
BİRGÜN - MİLLÎ GAZETE - Takvim - HABERTÜRK)


Türk medya pazarında defolu mamuller çoğalıp duruyor.
Bırakın muhabir ve editörleri, anlı şanlı köşe yazarları bile çırak işi, acemi, defolu sözlere imza atıyor; sonra da bunları halka satıyor.
İşte, marka imzalardan çıkan defolu sözlere birkaç örnek…

Dücane CÜNDİOĞLU
(22 Ocak 2011, yenisafak.com.tr)
“Rus komutanı esir kampını geziyor, herkes ictimada, sıraya girmiş... Aralarında bir tek koca Osmanlı âlimi yerde oturuyor, üstelik elinde bir çubuk toprağa umarsızca bir şeyler çiziktiriyor; güya amaç böylelikle salâbet-i diniyesine işaret etmek...”
Şu “umarsız” kelimesini başka kelimelerle karıştıran köşe muharriri az değil galiba: Engin Ardıç ve M. Aybike SİNAN’dan sonra Dücane CÜNDİOĞLU… “Hür Adam” filmi üstüne yazdığı tenkidinde geçen cümlesinde o da – M. Aybike SİNAN gibi - “umarsız” kelimesini “umursamak” ile irtibatlandırıp “umursamadan, aldırmaksızın” manasında kullanmış. Hâlbuki “umar” kelimesi “çare” demek olduğu gibi “umarsız” sözü de “çaresiz” demektir. Engin ARDIÇ da bir yazısında (27 Aralık 2008, SABAH) "umar" kelimesini “ummak” fiilinden geliyor sanmış ve “ümit, umut” yerinde kullanmıştı.
***
Dücane CÜNDİOĞLU
(22 Ocak 2011, yenisafak.com.tr)
“Sanatın özü dolayımdır. Göstermek, teşhir etmek değil, aksine îma ve işaret etmektir. En azından bu nezahet ve nezaketi gözetmektir.”
Aynı yazıda geçen “dolayım” kelimesini başka yerden duymadım, okumadım. TDK’den bile… Muharrir burada “dolaylılık, dolaylama” gibi bir şey demek istemiş; onu da zaten bir sonraki cümlesiyle açıklamıştır.
***
Doğan HIZLAN (19.01.2010, Hürriyet)
“Felsefe tarihinin, çağdaş felsefenin bütün önemli adlarına ayrılan özel sayılarda, Türk ve yabancı birçok felsefecinin, düşünce adamının incelemeleri yer alıyor bu özel sayılarda…”
Doğan HIZLAN
niye ihtiyaç duyduysa  “özel sayılarda” sözünü aynı cümlede “bu özel sayılarda” şeklinde tekrarlamış. İkincisi lüzumsuz:
“Felsefe tarihinin, çağdaş felsefenin bütün önemli adlarına ayrılan özel sayılarda, Türk ve yabancı birçok felsefecinin, düşünce adamının incelemeleri yer alıyor…”
***
Ertuğrul ÖZKÖK (13 Ocak 2011, Hürriyet)
“İçkiyi tüketiciye daha kolay ulaştıran aracılar devreye girer. Ben bunu da önlerimdiyen bir irade varsa, çok kısa zamanda önleyemeyeceğini öğrenecektir.
Cümlenin şu ibaresinde ta’kid var: “çok kısa zamanda önleyemeyeceğini öğrenecektir.”
ÖZKÖK
’ün bu ifadesine göre Ben bunu da önlerim.” diyenler neyi öğrenecektir?
A) İçkiyi tüketiciye ulaştıran aracıların devreye girmesine mâni olamayacağını
B) İçkiyi tüketiciye ulaştıran aracıların devreye girmesine kısa zamanda mâni olamayacağını
Cümlenin kuruluşuna göre ikisi de doğru olabilir.
Unsurları isabetli dizilmediği zaman cümleler böyle özürlerle malul olabilir.
***
BİRGÜN
(Haber Başlığı, 20.01.2010)
“İdareye sınırsız taktir yetkisi”
Burada “takdir” denecek yerde manayı tamamen değiştiren başka bir kelime kullanılmış: “Taktir” kelimesi bir kimya tabiri olup “imbikten geçirme” demektir.

Şapka(^)sız Haber Başlıkları
MİLLÎ GAZETE
(Haber Başlığı, 20.01.2010)
“YEŞİL HALA AKTİF”
Okuyanın “Kim bu Yeşil hala?” diyebileceği bir haber başlığı... Tabii ki haberin kendisi okunduğunda görülecektir ki mevzubahis olan kişi “Yeşil hala” değil meşhur “Yeşil dayı” dır. Bu haber başlığını görürse – ve eğer yaşıyorsa – Yeşil dayı gücenebilir.
MİLLÎ GAZETE,
nasıl ki şapka (^) işaretini kendi “ M İ L L Î ” ismine layık görüyorsa diğer hak edenlere de vermelidir:
“YEŞİL HÂLÂ AKTİF”
***
Takvim (Haber Başlığı, 20.01.2010)
“Apple’ın dahi çocuğu”
Şapkasızlıktan tanınmaz hâle gelmiş bir başlık… “Dâhi” ( zekâ ve kabiliyetin en üstün derecesinde olan kişi) kelimesi “dahi” diye yazılırsa “da / de, bile” manasında bağlama ve kuvvetlendirme edatı olur. O zaman Takvim’in haber başlığı “Apple’ın da çocuğu” gibi olur. Hâlbuki Takvim'in kastettiği şudur:
"Apple'ın dâhi çocuğu"
***
HABERTÜRK (Haber Başlığı, 23.01.2010)
Keyfi asıp kesemezsin”
Şapkasız hâliyle anlaşılması zorlaşabilecek bir diğer başlık... Başbakan Erdoğan’ın Batman’da yaptığı bir konuşmadan alınan bu cümle bozuk imlalanmış. Doğrusu “Keyfî asıp kesemezsin” olacaktı.
Medya organlarının muharrir, redaktör ve editörlerine hatırlatmak isterim:
Anlatmak istediğiniz şey(duygu, fikir, haber)in kendisi kadar kılık kıyafeti de mühim… Şapka dâhil…

Yazar: C.Yakup Şimşek
24-01-11
E mail: c.yakup_simsek@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 1
AHMET
KANEVİÇE
Tarih : 24-01-11

Kaneviçe gibi işlenmiş yazılar. Yanlışı bulunan cümleye bakıyorsunuz, hiç de hatalı gibi görünmüyor. Ama Yakup Bey'in dikkatinden kaçamıyor ve hem güzel hem net ifadeler neticesinde "Haa!" diyor, hatayı anlıyorsunuz. Sonra kendi yazdıklarınızda da ne kadar titizlenmek gerektiğini hissediyorsunuz. Teşekkürler Hocam!

 
MEDYA PAZARINDA DEFOLU TÜRKÇE – 2
Online Kişi: 12
Bu Gün: 50 || Bu Ay: 1.690 || Toplam Ziyaretçi: 2.228.789 || Toplam Tıklanma: 52.240.737