ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TEFEKKÜR / İNSAN VE TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 2295
Yazar: Ahmed Selîm
İNANÇLARI YAŞAMA SALÂBETİ OLMADIĞINDAN...

 

Zor da olsa


Önce inanç buhranı, sonra inançlarını yaşayabil­mek salâbetinin yokluğu... İkisi birlikte mevcut olma­sa, bu durum böyle devam etmezdi. Nereye bakarsanız bakınız, aynı tesbiti müşahade edeceksiniz. Yeter ki bi­raz gayretli biraz dikkatli davranmak zahmetine kat­lanın. Her meselenin kökünde o var. Her meselenin menşeinde, o manevî muayyeniyet münâsebetinin aslî illetleri saklı.

Zaman zaman, bakış açılarını değiştiriyoruz ki; çeşitliliği renkliliği seven tembel idrâkleri hoş tutalım ve zâten zayıf olan alâkaları ürkütmeyelim! Binbir dereden su getirmemizin izahını burada arayınız. Müs­tesnâların sayısı, bizi dolaylı ifade eziyetlerinden müs­tağni kılacak kadar çok değil... Acı, ama gerçek. Ger­çekleri yok farz ederek bir yere varamayız.

Şahsiyet'ler, çürümüş; ufûnetli birikimler hâlinde içtimaî hayatın her bölgesine her tezâhür safhasına yayılmış... «Çürümüş şahsiyet» kokusunun yanında, Romen tankerinin zehirli dumanları hiç kalır.

Bir de fikir hayatımızın niçin bu kadar ufuksuz ve verimsiz olduğunu düşünür dururuz!.

Böyle ortamlarda tefekkür ihtiyacı duyulmaz ki!

Tefekkür, “arayış” demektir. Tefekkür, tekâmül demektir. Tefekkür «tamamlanma» demektir.

Apaçık münâsebetleri ve en müşahhas îcapları eli­nin tersiyle iten zihniyetin arayışı -tamamlanması- tekâmül'ü tasavvur olunabilir mi? Bildiği doğru'ları umursamayan adama yeni bilgiler sunmanın mânâsı ve faydaları var mıdır?

Bir büyük istikrar zelzelesine doğru gitmekteyiz... Bu istikâmet, inşaallah bir gün değişir. Ama şimdiki durum; yalnız bizim için değil de, bütün insanlık için, «ille de o olsun!» ısrarının menfî örnekleriyle dopdoludur.

Tarih, buhran dönemlerinin husûsiyetlerini bir bir anlatır. Benzerlikler ürkütücüdür. Teferruata girmek istemiyorum.

Îkaz, ihtar ve irşad gayretleri, şartlar ne kadar ağırlaşırsa ağırlaşsın, mutlaka sürdürülmelidir. Yoru­lacaksınız, hor görüleceksiniz, zulme uğrayacaksınız; fakat «benden bu kadar» demeyeceksiniz. Mü'min me­'yûs olmaz. Bu yolculukta; tahavvül var, inkıtâ yok.

Onuncu köy, kırkıncı kapı, yüzüncü vâsıta... Devam!

 

NOT: Vurgular bize âittir. (Doğruluş)




Yazar: Ahmed Selîm
17-08-09
E mail: ethem92@mynet.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İNANÇLARI YAŞAMA SALÂBETİ OLMADIĞINDAN...
Online Kişi: 27
Bu Gün: 419 || Bu Ay: 4.227 || Toplam Ziyaretçi: 2.234.042 || Toplam Tıklanma: 52.284.035