ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 1899
Yazar: C.Yakup Şimşek
MEDYA PAZARINDA DEFOLU TÜRKÇE - 43

(Rıza ZELYUT Selim İLERİ)

Rıza ZELYUT (GÜNEŞ – 22 Mayıs 2011)

“Nasıl oluyor da isyan elebaşınının ailesi bile hayatta kaldığı halde; nasıl oluyor da 50 bin, 100 bin insanın katledildiği söylenebiliyor?”

Rıza ZELYUT “nasıl oluyor da” lafını hem “isyan elebaşının ailesi(nin) bile hayatta” kaldığı bilgisi hem de “50 bin, 100 bin insanın katledildiği” rivayeti hakkında kullanmış… Bu sualiyle acaba her iki kaziye (postulat) için mi, yoksa yalnızca ikincisi(50 bin, 100 bin insanın katledildiği)ne dair mi şüphe duyuyor?..
Muhtemelen yalnızca ikincisi hakkında… O hâlde cümlesinin başındaki “nasıl oluyor da” ne demek oluyor, neyi soruyor?
Sanırım ki ZELYUT bu satırları yazarken biraz heyecanlıydı. Nitekim sadece “nasıl oluyor da” tabirini değil, “elebaşı” nın sonuna getireceği eki de tekrarlamış: “elebaşı-n-ın-ın…”  


***

Selim İLERİ
(ZAMAN 22 Mayıs 2011)

“Olası mı? Bence olasız.”

İLERİ
’nin bu “ileri” sözlerini anlamak için ne hakkında kullandığını hatırlatayım. Romancı M. Turhan TAN (1885 – 1939) Yedigün mecmuasında 1938’de tefrikasına başlanan Lâle Devri isimli romanı hakkında kendisiyle yapılmış olan bir sohbette şunları söylemiş (Selim İLERİ’den naklen):

“Hiçbir eserimde tarihe tahmil olunmuş (yükletilmiş) muhayyel vaka yoktur. Bütün şahıslar, bütün vakalar tarihîdir. Ya vakaları birbirine rapteden bağlar, eşhası aynı manzume içine sokan sebepler veya âmiller tarihî roman tarzının istilzam ettiği (gerekli gördüğü) ve mâzur gösterdiği suretlerle muhayyileden alınmıştır.”

İşte, M. Turhan TAN’ın yukarıda ileri sürdüğü fikirler hakkında İLERİ en baştaki kısa suali sormuş, cevabı da vermiş:

“Olası mı? Bence olasız.

İLERİ buöz Türkçe” kelimelerle aşağıdakilerden hangisini söylemektedir?
A)
Mümkün mü? Bence imkânsız.
B) Muhtemel mi? Bence hayır.
C) Böyle bir şeye imkân ve ihtimal var mı? Bence yok.
İstediğinizi işaretleyin ama cevabınızın doğruluğundan emin olmayın. Çünkü “olası” kelimesini günümüz TDK lügatlerinde bulabilirsiniz; gelgelelim “olasız” garabetini bulamazsınız…
Bu garabet 1978’in Özleştirme Kılavuzu’nda dahi yok.
"El’an bir ihtimâl kaldı:” 1935’in Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu’nda olabilirdi. Evet, tahminimiz doğru çıktı, TDK o kılavuzda “muhtemel” kelimesine karşılık olarak “olası” dedikten sonra “gayrımuhtemel” sözünü de “olasız” ile karşılamış.
(TDK bu 1935 doğumlu “olasız” yavrusunu sanırım birkaç yıl sahiplendi; sonra çark ve terk etti… Niçin? Çirkin mi buldu acaba? Kim bilir?..)
Kimsenin lügatlerde dahi bulamayacağı bu kelimeyi İLERİ’nin niye kullandığına gelince…
Ben bilmiyorum. Kim bilir?..
Ama şunu biliyorum:
İLERİ “Olası mı? Bence olasız.”
demek yerine aşağıdaki sözlerden birini tercih etseydi daha kolay anlaşılırdı:
Mümkün mü? Bence imkânsız...
Muhtemel mi? Bence hayır…
Böyle bir şeye imkân ve ihtimal var mı? Bence yok...
Farz edelim ki
İLERİ bunların az çok "Osmanlıca" olduğunu düşünüyor. O hâlde “olasız” diyeceğine bari “olası değil” gibi Türkçe bir sözü hatırlasaydı…
Yunus’un dediği gibi:
“Hak’dan nasîb olmasa nasîb olası değil…”

Yazar: C.Yakup Şimşek
22-05-11
E mail: c.yakup_simsek@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MEDYA PAZARINDA DEFOLU TÜRKÇE - 43
Online Kişi: 13
Bu Gün: 239 || Bu Ay: 10.486 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.950 || Toplam Tıklanma: 52.196.302