ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 5218
Yazar: U.Salih Özdemir
VE DAHA FIRÇA BİLE TUTAMIYOR ELLERİ

 

Ne çok acı var söylenmemiş…


 

Hükümet konağının yanında biri
Bir kemik kalmış bir deri...
'Boya cila yimbeş, boya cila yimbeş' diye ağlıyor
Ve daha fırça bile tutamıyor elleri. (Y.B.Bakiler)

O rüzgarda kıvrık  kıvrık  saçları öyle bir salınıyordu ki , sanki kıvrılan saçları değil hayatı idi. Boya sandığı ile arkadaşlığı daha dokuz  yaşında başlamıştı. Halbuki annesi ona kıyamazdı. Ama dedesi ısrarcıydı. Bu tahta boya sandığı, bedenine ve ruhuna ağır geliyordu. Annesinin de isteğini kırmadı. Kara çocuk, evlerinin kat kat olan bahçelerinin  alt kısmından  annesi tarafından uğurlandı.Ön yoldan gitmedi,gidemedi .Kendine göre bir gururu vardı .Arka bahçeden giderse arkadaşları görmez ve onunla dalga geçemezdi.Bahçeliklerin arasından, patikalardan geçerek ana yola çıktı. Parkta  Mardinli , Batmanlı,Diyarbakırlı, Çiçekdağlı, Mucurlu, Artvinli  kendine göre  daha iri ve cin gibi ayakkabı boyacılarının yanına vardığında acemiliği  her halinden belliydi.Zaten boya sandığının  kemeri  omuzlarına derin bir  iz yapmıştı.

Çalışmalıydı, sandığını açıp  baktı. Siyah bir ayakkabı boyası ve kadifeden başka bir şey yoktu. Önce parka baktı, sonra da insanlara...Derin düşüncelere daldı. Akranları mahallede oyun oynarken o şimdiden hayat mücadelesine başlamıştı. Ama yılmadı ,yılamazdı.Mücadele etmeliydi.

Birden ağzından sanki daha önce bir çok kez söylemişçesine yarı utangaç bir sesle:

"Boyyaliiiimmm!!.... Boyyyyalimmmm.!!...’’ sesi yükseldi.

Gizliden gizliye mağrur bir komutan edasıyla sesini biraz daha yükseltti. Evet oluyordu galiba...kendine güveni  yavaş  yavaş  gelmişti. Bu duygular karmaşasında debelenirken iri yarı bir adam yanına gelip "kaça boyuyorsun?" dedi: "Abi,  100 kuruş..." dedi kara oğlan. "50 kuruş olmaz mı?" " Olur, abi" dedi. 10 kuruş bile olsa kabul edecekti. Temiz ellerini, siyah ayakkabı boyasına sürdü. Süngere sürdüğü siyah boyayı  ayakkabıya sürdükçe sevinçten ölüyordu. Artık para kazanıyordu. Tam bu sırada adam, "cilan yok mu?" dedi. Adamın yüzüne umutsuzca  baktı. "Yok  abi" dedi. Neyse ki yandaki boyacı yardımına koştu.

Öğle yaklaşıyordu karnı acıkmıştı. Boyacı  arkadaşlarının çoğu; tavuk döner, kıymalı pide yiyordu. Kimi de evden azıklarını getirmişti. Fakat  onun parası ne dönere ne de kıymalı pideye yetiyordu. Zaten  elinde on kuruşu vardı. Arkadaşlarından biri O'na acıdı. Caminin yanındaki Bakkal Naci Amca'nın 10 kuruşa yarım ekmek yumurta sattığını söyleyince sevinçle oraya yöneldi.

Elindeki ilk ve tek parayı bakkala vererek yumurta ekmeği aldı. Çocuk, boyadan kararan elleri ile yumurtayı soydu.Yumurtanın üzerine bulaşan simsiyah lekelere gülerek baktı. İçini, tarif edilemez bir mutluluk kaplamıştı. Göz yaşlarının aktığını hissetti. Evde nazlanarak yediği yumurtayı  daha önceden görmemişcesine yiyordu.Yerken de düsünüyordu...

Hayat neydi?

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: U.Salih Özdemir
24-06-11
E mail: haberkültür.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
VE DAHA FIRÇA BİLE TUTAMIYOR ELLERİ
Online Kişi: 9
Bu Gün: 52 || Bu Ay: 8.622 || Toplam Ziyaretçi: 2.241.697 || Toplam Tıklanma: 52.367.746