ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 3951
Yazar: Ahmet Selim
İBADETE MUHTAÇ OLAN BİZİZ

İbadetlerimiz Allah içindir, Allah rızası içindir. Ama bu şuurla yapılan ibadetler aynı zamanda (dünya-ahiret) saadetimiz içindir. Yani biz ibadetlerimizi yaparken, fedakârlık edip de bir şeylerden vazgeçip veriyor ve bazı eksikliklerin oluşmasına katlanıyor değiliz. Din bizim iki cihanda mutlu olmamız içindir. Allah'ın bizim ibadetlerimize ihtiyacı yoktur, muhtaç olan biziz. İbadetlerimizi Allah rızası için yapmak da bizim ihtiyacımızdır. Bu dünyadaki saadetimiz için de ihtiyacımızdır.

Dinin bir açıdan amacı anlatılırken, "aklı, canı, nesli, malı..." korumak üzerinde durulması da aynı manayı ifade eder.

İnsan itidal üzere ibadet ederken sıkılıyorsa, kıvam oluşmadığı içindir; kıvam oluşunca sıkılmaz, tam tersine ibadetlerden uzaklaşırsa sıkılır.

İbadetlere yalnızca bir borç ödeme gibi, mükellefiyetten kurtulma gibi bakmak, tek taraflı ve eksik, binnetice yanlış bir bakıştır.

Mesela vakit alametlerinin görülemediği yerlerde farz olmasa bile, ya takdiren, ya ihtiyaten, ya tatavvuan, hangi tercihle olursa olsun, ben namazdan mahrum kalmak istemem. Öyle bir mahrumiyet yerinde bir de namazdan mı mahrum kalayım? Mükellefiyet belki sakıt olmuştur fakat ibadet, hem bir mükellefiyet, hem bir ihtiyaç konusudur.

Babam ilk hastalandığında doktor oruç tutmaması gerektiğini söylemişti. Öyle yaptık ama daha çok hastalandı, tansiyonu yirmiyi geçti. Ruhi ve güçlü bir ihtiyaç vardı, sıhhati tersten etkileniyor idi. Çok sonra dengelendi.

İnsanların aç kalmaya ihtiyaçları yok, ama oruç tutmaya ihtiyaçları var. Aç kalırsanız sıhhat bulmazsınız, oruç tutarsanız sıhhat bulursunuz. Oruç insana, ruhi ve kalbi sebeplerle başka bir denge kazandırır. Bu olayı biyolojiyle izaha kalkışmak doğru değildir. Bunları söylerken zaruretleri reddediyor değilim, dikkatli olunması gereğini hatırlatmak istiyorum.

Mizaca, meşrebe göre de farklılıklarımız olur. Benim en büyük manevi zevklerimden biri tefsir hatmi yapıp yeniden notlar almaktır. Hiç yorulmam. On binlerce tesbihatta bulunmak yerine ben bunu tercih ediyorum. İçim öyle istiyor. Yaradan böyle yaratmış. Görüşüm odur ki, tercihe bağlı ibadetlerde; vücudun özellikleri, "huşu" halini zedeleyici dürtüler yapacak yorgunluk sinyalleri vermemeli. Katlanmaya katlanırsın ama, bu ayrı bir meşguliyet konusu teşkil eder ve verim düşer. Huzur ve huşu ile ilgili ihtiyaçlarımız kemiyetle değil, keyfiyetle ilgilidir; ruhidir, kalbidir ve bu aynı zamanda ibadetin hikmetine daha uygundur.

Namazın sadece farzları, vacipleri, sünnetleri ve terkinin cezaları değil, namazın faziletleri de anlatılmalı. Namaz kılmaya ihtiyacımız olduğu da izah edilmeli. Burada da bir eksiğimiz olduğu kanaatindeyim. Namaz sadece ahiret için yapılan ve karşılığı ahirette görülecek olan bir borç değildir, bu dünya için de çok büyük bir nimettir.

Peygamberimiz (s.a.v) bir sahabiye "Rabbim seni namaz mükellefiyetinden vareste kıldı" deseydi o sahabi bayram mı yapardı?!.

Peygamber Efendimiz, (s.a.v) sık sık tövbe ederdi. Günahı olduğu için mi? Hayır, manevi-ruhi ihtiyacı olduğu için, öyle yapmasının doğru olduğuna inandığı için, bize örnek teşkil etmesi için.

İtidalin geçerli olmadığı konu yok. İbadette de itidal lazım. Hızlı namaz, uzun namaz diye bir şey olmaz; sünnete uygun namaz olur. Kimse kestirme yol aramamalı, kimse de Şeyh Sadi'nin dediği gibi Resulullah'tan (s.a.v) daha fazla Müslüman olmaya çalışmamalı. Dinde aşırılığı yasaklayan bir din yoktur, İslam'dan başka.

Şuur ve idrak, itidal ile basiret kapıları açılınca canlanır. İfratlar ve tefritler ise gaflete götürür. Doğru yolda bulunmak yetmez, doğru yolda doğru yürümek gerekir. Bu hakikatleri de en iyi İslam öğretir, bir bütünlük kimyası halinde öğretir. Bunlar ilmihalde yazmayabilir, ama orada yazılanlara dayanır.

... İçe seslenirken sadece aklı, sadece kalbi değil, ikisini birden muhatap alan birleştirici ve bütünleştirici bir üslup kullanmalıyız. Fıtri, kalbi, akli ihtiyaçlarımıza uygunluk; itidal müessiriyetinin önemli şartlarından biridir. Bunları bilirsek insanlara ihtiyaçlarını hissettirerek ve düşündürerek hitap etmeyi de başarabiliriz. Güzel ahlakın ahirette karşılığı görülür, ama dünyada yaşanan sonuçları da unutulmamalı ve hatırlatılmalı.

 

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ahmet Selim
18-08-11
E mail: zaman. com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İBADETE MUHTAÇ OLAN BİZİZ
Online Kişi: 14
Bu Gün: 243 || Bu Ay: 5.156 || Toplam Ziyaretçi: 2.235.468 || Toplam Tıklanma: 52.295.071