ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 2171
Yazar: Ali Karahasanoğlu
DANIŞTAY CİNAYETİ İLE ULUDERE'NİN BENZERLİĞİ

Danıştay cinayetinin 2011 versiyonu: Uludere...

Uludere'de 34 çocuk öldü..

Ölenler seçilmiş miydi?

Yani "Mehmet Encü, Nevzat Encü, Hamza Encü... Toplam 34 kürt ölsün.. Sakın başka birisine bir şey olmasın.." şeklinde bir plan var mıydı?

Yoktu..

Maksat, kürtlerin yoğun olduğu bir bölgede, hükümeti zor duruma düşürecek bir olay çıkarmaktı..

Aynen, Danıştay cinayetinde olduğu gibi..

Danıştay'da 17 Mayıs 2006'da, 2. Daire Üyesi Mustafa Özbilgin öldürüldü.

O hakimin kimliği önemli miydi?

Hayır.

Önemli olan, Danıştay'da, başörtü yasağı gerekçesi ile bir yüksek hakimin öldürüldüğü görüntüsünün verilmesi idi.

Uludere'de, Türk devletinin, 34 kürt çocuğunu öldürdüğü görüntüsü verilmek istenmesindeki gibi..

Evet Danıştay'da gerçekten bir hakim öldürüldü..

Evet, Uludere'de gerçekten 34 çocuk öldürüldü..

Ama Danıştay'daki cinayetin sebebi türban değildi..

Uludere'deki cinayetlerin sebebi de, mevcut hükümetin o bölgede yaşayan kürtleri zulme uğratmak istemesi değildi. Mevcut hükümetin, Kürtleri insan yerine koymaması değildi..

Evet, ilk planda Danıştay'daki olay; hemen herkes tarafından "Türban yasağı yüzünden, hakimi cezalandırmak için gerçekleştirilmiş bir cinayet" olarak kabul edildi.. Öyle gösterildi..

Bugün Uludere cinayetlerinin, "kürtlerin insan hakkına değer verilmediği için gerçekleştirilmiş bir katliam" olarak gösterilmek istenmesindeki gibi..

Danıştay'da, aylar sonra gerçek ortaya çıktı..

Katilin bağlantıları, suçlanan hükümette değil, derin devlette çıktı..

Uludere'nin faillerinin bağlantılarının da, bugün suçlanan hükümette değil, yine derin devlette çıkacağı kesin...

Ama biraz sabır..

"Yok biz sabır gösteremeyiz. Orda insanlar öldü. Sizde hiç vicdan yok mu?" derseniz..

Flu görüntülerle faili tesbit etmeye çalışırsanız. Acele ederseniz..

Yanılırsınız.. Faili yanlış yerde bulursunuz.

Gerçek faillerin de amacı, zaten bu!

Bana inanmıyor musunuz..

Yaşadığımız Danıştay cinayetinden örnek alın.. Danıştay cinayetinde de aynı propaganda yapılıyordu. Hükümet yetkilileri, "Bu işin arkasından başka şeyler çıkabilir" dediğinde, medyadaki tüm borazanlar, "Ne çıkacakmış. İşte katil orda. Türban sebebi ile hakimi öldürdüğünü itiraf ediyor. Elinde de Vakit gazetesinin kupürü var. Kupürden hakimleri teşhis edip, öyle vurmuş. Daha ne çıkacak bunun altından? Hükümetin türbancılara verdiği destek, ülkeyi kan gölüne çevirecek" diyorlardı..

Ne oldu?

Onların dediği gibi mi çıktı? Hayır..

Gerçeğin ortaya çıkması için biraz zaman geçtiği doğru..

Ama ortaya çıktı işte.. Danıştay cinayetinde, hükümetin hiçbir sorumluluğu yok.. Tam aksine, cinayette hedef; hükümetin ta kendisi!

Aynı gerçekler, Uludere'de de yaşanıyor.

Hükümeti suçluyorlar.. "Failleri bulamadınız. Bulun, hemen cezalandırın" diyorlar.

Flu görüntülerle, hemen failin bulunmasını ve cezalandırılmasını istiyorlar.. Hükümeti sorumsuzlukla, işi geciktirmekle suçluyorlar..

Yani, yanlış karar verilmesini istiyorlar..

Oysa biraz beklense, flu görüntüler netleşecek. Aynen Danıştay cinayetindeki gibi.

Ama "Olmaz" diyorlar, "Hemen şimdi."

İyi de kardeş, hemen faili bul dersen, Danıştay cinayetinde ilk ay, nasıl ki sadece Alparslan Arslan bulunabildiyse, nasıl ki sebebin sadece türban yasağı olduğu sanıldı ise..

Ve herkes yanıldı ise..

Şimdi de Uludere'deki failleri bu flu görüntü ile "tesbit ettim" dersen, yanlış faillere işaret edersin. Yanlış gerekçeleri gösterirsin.

Birazcık beklemesini öğrenin..

Kürtlerin canı değersiz olduğu için değil.

Hakim Mustafa Özbilgin'in canı değersiz olduğu için değil, net bilgiler elde edilemediği için; aylarca beklendiği gibi..

Evet o zaman da ter ter tepinenler vardı: "Hükümetin aymazlığı yüzünden bu cinayet işlendi. Vakit hedef gösterdi, yobaz avukat da öldürdü" diyorlardı..

Şimdi de Uludere'de sürekli itiraz edenler var: "Neyi bekliyorsunuz.. Failleri niçin bulup çıkartmıyorsunuz? Niye cezalandırmıyorsunuz?"

Hiç düşünmüyorlar..

Mustafa Özbilgin gibi, Danıştay'da o tarihte 85 hakim vardı. O koltuğa oturabilecek, Türkiye'de binlerce hakim vardı.. Mustafa Özbilgin'in ölmesi ile, Danıştay'a bir şey olmaz. Türban yasağı ortadan kalkmazdı...

Ama bir hakimin öldürülmesi, türban yasağının yıllarca sürdürülmesi için, çok büyük bir propaganda malzemesi olacaktı..

Uludere'de de aynı plan sözkonusu..

34 çocuğun öldürülmesi ile, Güneydoğu'da kürt nüfusu azınlığa düşmez.. Kürtlere hiçbir şey olmaz.. Ama 34 çocuğun öldürülmesi ile, yıllarca sürecek kirli propagandalara çok büyük bir malzeme sağlanmış olur..

Bilmem, anlatabildim mi?

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Karahasanoğlu
26-05-12
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DANIŞTAY CİNAYETİ İLE ULUDERE'NİN BENZERLİĞİ
Online Kişi: 22
Bu Gün: 273 || Bu Ay: 6.829 || Toplam Ziyaretçi: 2.238.310 || Toplam Tıklanma: 52.323.498