ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 2621
Yazar: Mustafa Miyasoğlu
YENİ EĞİTİM DÖNEMİ

Her yıl Eylül'ün ilk yarısından sonra okur-yazar olan hemen herkes eğitim ve kültür konularına ait tartışmalara kulak verir. Çünkü okullar açılır, harçlar, ders programlarında değişiklikler bir şekilde tartışma gündemine girer. Bir yandan da bu ülkede okullar açılırken eğitim ve kültür politikası nasıl bir yol izliyor, onlar konuşulur. Daha sonra da Devlet ve Şehir Tiyatroları'nın nasıl bir repertuarla perdelerini açıyor, diye sorulur. Bu iki kurumdaki sürüp giden tartışmalar ne durumda, diye merak edilir. Sanki yaz boyu yapılan tatil telafi edilir.

Bu yıl ekstradan yeni meseleler de gündeme geldi. Öncelikle 4 4 4 sistemiyle 66 aylık çocukların ilkokula kaydıyla üniversitelere ödenen harçlar kaldırılırken, ikinci öğrenimin ücretinin aftan muaf tutulması tam bir kafa karışıklığına yol açan tartışmalara sebep olmuştur.

Öncelikle parasız devlet eğitimi sloganının popülist çözümlerle devlet bütçesine 1.350 milyar maliyet getirmesi dikkati çekmezken, ikinci öğrenimden alınmaya devam edecek toplam 350-400 bin liranın böyle gürültülere sebep olması akıl alır gibi değil. Özel okullara her türlü ödemeyi yaparken canı sıkılmayan öğrenci ve veliler devlet okullarına ödeme söz konusu olunca böyle büyük gürültülerle topluma yapay gündem oluşturmaları gerçekten tuhaf...

Öte yandan, 4 4 4 sistemiyle 66 aylık çocukların ilkokula kaydının zorunlu hale gelmesi, pek çok genç anneyi muhalif söylemlerin tuzağına düşürdü ve 5.5 yaşındaki çocuklarının kendini idareden âciz ve okul için yetersiz olduğu yolunda rapor alma modasına uymasına oymasına yol açtı. Bunu da anlamak mümkün değil.

EĞİTİM VE KÜLTÜR POLİTİKALARI

Bu yıl görüldüğü gibi henüz yeni eğitim döneminin muhtevasıyla ilgili bir tartışmanın daha başlamadığını görüyoruz. Halbuki 4 4 4 sistemiyle birlikte, geçen eğitim döneminin sonunda yapılan açık oturumlarda bile dünyadaki örnekler dikkate alınmadan hep yaş üzerinde duruldu. MEB'nın Talim Terbiye Kurulu tarafından bu eğitim takvimine göre oluşturulan yeni Müfredat Reformu hakkında bilgi sahibi olamadık. Halbuki benim gibi hayatının 40 yılını öğrenci ve öğretim görevlisi olarak okullarda geçirmiş birinin bile heyecanlandığı "Ezberci Eğitim" tartışmalarında söylenenlerden ne kastedildiği ilk defa somut örnekleriyle önceki Talim Terbiye Kurulu Başkanı'nın ağzından duyması bile sevindiriciydi. Arkası gelmedi...

Bütün dünyada ortaöğretim sonunda bilinmesi gereken 100 kadar soyut ve somut kavram, her kademede, basitten zora doğru, kendi çevresinden evrene kadar genişletilerek öğretilmektedir. Buna göre bir program yapılması gerekirken, biz yakın zamana kadar hemen hepsini ilk ve ortaokulla lisede tekrar tekrar öğretmeye çalıştığımız için, anlayamadıkları şeyleri çocuklarımıza zorla ezberletiyor ve pek çoğunu öğretemiyorduk... Bu arada güzel şiirler okutulmuyor, hayatla ilgili gerekli dersler ve dünyaya ait vazgeçilmez bilgiler de öğretilemiyordu.

Yeni bir zihniyetle reform yapmaya çalışan MEB'nın ezber bozma teşebbüslerine girmeye başladığına göre, 4 4 4 sistemiyle birlikte 100 önemli kavramı da öğrenci eksenli bir eğitimle kademe kademe her safhada öğretilmelidir. Elbette 5.5 yaşına gelen bazı öğrencilerin yetersiz olma ihtimali de dikkate alınarak, Ana Sınıfı da devlet okullarında yaygınlaştırılmalı!

Bu arada daha önce okutulması gerektiğini ilan ettiği Temel Eser kavramıyla ilgili okunması istenen kitap listelerinin de gerçekçi bir değerlendirme ile yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Böylece, gerek ders kitapları ve gerekse temel eğitim ile lise eğitiminde gençlerimizin öğrenmesi gereken şeyler öğretilmiş ve okuması gereken eserler okutulmuş olur.

Eski Talim Terbiye Kurulu Başkanı'nın yıllarca önce bir açık oturumda söylediği şu sözler de hem öğretmenler, hem de veliler için akılda tutulması gereken hususlardır:

1. Liseye kadar öğretilen şeylerin çoğunluğu ne ÖSS'de, ne de hayatta gerekli değil...

2. YÖK yönetimi bu Müfredat Reformu ile ilgili işbirliği yapmayı gerekli görmelidir!

3. Eğitimcilerin iğneyle kuyu kazarcasına öğrettiği şeyleri, medya organları kepçe ve buldozerle bir gecede yok edebiliyorlar. Müfredat Reformu herkesi ilgilendirmelidir.

Ayrıca, bir açık oturumda bir vakıf başkanı sıfatıyla bulunan, Kültür eski Bakanlarından Tınaz Titiz'in yaptığı şu açıklama da önemli: Öğrencilerin lise bitinceye kadar okulda geçen zamanları, toplam zamanlarının ancak % 5'idir... Demek ki velilerle yerel yönetim ve medya da bu konuda sorumludur. Her fırsatta kar ve bayram tatilini uzatan yöneticiler de öyle...

Bu sorumluluk yalnız MEB'nın değil, her fırsatta Anadolu Liseleri'nin sayılarını artıran ve bunu imkânları dikkate almadan yaparak bedava ders kitabı dağıtan hükümet üyelerinin de yapılan işlerin sonuçlarıyla ilgilenmesi gerekir. Yabancı dil öğreniminin aksadığı görüldüğü halde, Anadolu Liseleri'nin seviye kaybetmesi dikkate alınmıyor ve liseyi bitirenlerin istedikleri halde bir yabancı öğrenememesi mantıklı değil. Demek ki reformların içi doldurulamıyor!

Böylesine kaotik bir ortamda Şehir Tiyatroları ile Devlet Tiyatroları'ndaki yönetmelik krizlerini çözülmesini ve bankamatik yolla maaş alıp tiyatroya uğramayan, oyunlarda rol almayan oyuncuların sosyal sorumluluklarını hatırlamasını ve görevlerine dönmelerini beklememeli. Öte yandan, mafia veya senaryosu ithal tv.dizilerinde oynarken kendilerini dokunulmaz birer sanat otoritesi gören tiyatroculardan ciddi bir sosyal sorumluluk da beklenmemeli!

Bu ülkede kitap okumayan akademisyenlerle gazetecilerin kendilerini aydın, oyuncuların da sanatçı sandığı için, bütün hükümetler sıkıntılı. Sağ ve muhafazakâr daha zor durumda.

66 AYLIK ÇOCUKLAR OKULA BAŞLAMALI

Bu arada, Emre Kongar gibi "AK Parti ne yaparsa kötü yapar!" mantığına mahkûm olanların her fırsatta ucuz muhalefet yaparak bu ülkenin eğitim çağındaki çocuklarıyla gençlerini bir hiç uğruna heba etmeleri de anlaşılmaz bir Dinozorluk örneği...

Basın mensuplarıyla yaptığı toplantıda Başbakan Erdoğan'a sorulan 4 4 4 sistemiyle 66 aylık çocukların okula kaydı konusundaki rapor tartışmalarına dair gelişmelerin hatırlatılması üzerine ise, bu işin "karşı kampanya" olduğunu söylemesi haklı bir savunma görünüyor:

"Bu 66 ay meselesinde gidip rapor alanları ben evlatlarına ihanetle vasıflandırıyorum. Niye? 'Benim evladım geri zekalıdır' diyor. Yani iki ay mı senin evladını iyi noktaya getirecek? Ne demek ya? Ben de babayım. Biz de çocuklarımızı yaşları daha gelmeden okula başlattık. Hatta okul öncesi eğitim de aldıkları için, mesela benim bir çocuğum birinci değil ikinci sınıftan başladı. Şimdi burada da bırakalım çocuklarımızı şöyle rahatlıkla gitsin, okula başlasın. Niye bundan dolayı güceniyoruz? Biz bu 66 ayı söylerken rastgele atmadık ki. Bunun da biz incelemesini yaptırdık. Dünyadaki uygulamalar önümüzde. Bizim kendi ailelerimizde yaşadıklarımız elimizde. Biz istiyoruz ki bir an önce yavrularımız okullarına başlasınlar, bir an önce de hayata girsinler. Mesela bizim şimdi okul öncesi eğitimi kaldırdığımız söyleniyor. Biz okul öncesi eğitimi kaldırmadık, nereden çıktı bu? Öyle bir şey yok."

Evet, ben de yurtdışında görev yaparken benzeri bir durumla karşılaştım ve en küçük oğlumu beş yaşında ilkokula başlattık, hiçbir sorun yaşamadık. Çünkü onun yaşındakiler Pakistan'da bile eğitime başlıyordu ve ilk sınıfın öncesinde kısa bir süre Ana Sınıf'ında okudu.

Okul öncesi eğitimde bizim ülkemizin ne kadar geri kaldığını bu yurtdışı tecrübesinde daha iyi anladım. Her konuda Batı Avrupa taklitçiliğini savunan CHP zihniyeti hiçbir dönemde bu engeli aşarak çocukları okul öncesinden başlayan bir tempo içinde yetiştirmeyi düşünmemiştir. Özel okula çocuklarını gönderebilenler bu meseleyi kökten hallettiklerinden,  halkın çocukları için devlet okullarındaki eğitime boş vermeyi her zaman ilke edinmişlerdir.

Bu ülke eğitiminin üç büyük meselesi var:

1. İyi yetişmiş yeterli öğretmen, 2. Derslik sayılarının ihtiyacı karşılaması ve 3. Doğrudan ülke şartlarında yetişen çocuklara yönelik programlarla doğru Müfredat yapılması...

Bu noktalarda ciddi bir gelişme yaşadığımız ortada. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasına bir yıl da Ana Sınıfı ilave edilerek bu eğitim sistemini oturtmak bu şartlarda belki bir veya iki seneyi alabilir. Ama bunun olumlu çalışmalar ve esnek bir tutumla yapılması gerekir.

Öte yandan, Açık Lise ile birlikte 12 yıllık eğitimin çeşitli alternatiflere açık olması iyidir ve bu seviyede okulunu bitirenlerin üniversiteye girmesi gerektiği de dikkate alınmalıdır.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Miyasoğlu
02-09-12
E mail: milligazete.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
YENİ EĞİTİM DÖNEMİ
Online Kişi: 38
Bu Gün: 325 || Bu Ay: 1.273 || Toplam Ziyaretçi: 2.227.529 || Toplam Tıklanma: 52.228.450