ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 2402
Yazar: Faruk Beşer
YARATAN BİLMEZ OLUR MU?

Bir önceki yazımızda tanrıların geleceği bilemeyeceğini gördük.

Allah da bilemez mi? Bu gelecek ister insanların fiilleri, ister kevnî oluşlar olsun…

Aslında vicdanının sesine azıcık kulak veren her mümin, kendi yapacaklarını bilemeyen bir tanrının Allah olamayacağını anlar. İnsan sadece akılla bilmez. Vicdanı vardır, duyguları vardır, gönlü vardır… Ve insan hepsiyle birlikte insandır. İnsanın öyle bir tanrıya boyun eğesi gelmez, onu eksik hisseder. O olsa olsa tanrı olur, Allah olmaz.

Eskiden de bunları dillendirenler olmuş. Felasife böylelerinin öncüleridirler. Rafızilerin önde gelenlerinden Hişam bin Hakem (v. 230) Allah'ın eşyayı yaratmadan önce sadece küllileri bilebileceğini, cüz'ileri ve insanların gelecekte neler yapacaklarını bilemeyeceğini söylemiş. Allah'ın da insanlar gibi etten kemikten oluştuğunu, boyunun kendi karışıyla yedi karış olduğunu vehmetmiş. Yani bir bakıma o da tanrısını kendi yaratmış. Bunları söylerken de Kuranı Kerim'deki 'Biz sizi imtihan edeceğiz, hanginiz cihat ediyor, hanginiz sabrediyor bilelim diye…' (47/31, 11/7) gibi ayetlerden hareket etmiş. Razî gibi dirayetli müfessirler de böylelerine hak ettikleri cevabı vermişler.

Bunlara benzer ayeti kerimeler pek çoktur ve hepsini böyle bir yazıda ele almamız mümkün değildir. Söylenebilecek şeylerden bazıları şunlar olabilir:

'Bilelim diye...' ifadesi, önceden bilmiyorduk anlamına gelmez. Bir şeyi önceden ilim olarak bilmek ile vaki olarak bilmek ayrı şeylerdir. Bu itibarla bu, vakide görelim demektir. Ya da biz biliyorduk ama siz de görün ve hep beraber bilmiş olalım demek olur.

Eğer Allah'ın olmuş olacak her şeyi bildiğine dair başka deliller olmasaydı bu kabil ayetlerde böyle bir ihtimal bulunurdu. Ama bu sadece lisanî bir ihtimaldir ve bu ihtimali tercih etmek de bir içtihattan ibarettir. İçtihat ise zannî bir delildir. Allah hakkındaki bilgilerimiz zannî delillerden oluşamaz.

Kaldı ki, Allah'ın (cc) kesin olarak her şeyi bildiğini söyleyen ayetler varken böyle zannî bir delile tutunmak akıl kârı olmaz. 'O her şeyi bilir, O her şeye kadirdir' anlamında onlarca ayeti kerime vardır. Bizim yapıp edeceklerimiz de bir şey ise onlar da bu 'her şey'in içinde değil midir?

Ma'dum (olmamış bir şey) şey değildir, o halde bu ayetler onu kapsamaz demek de, ma'dumun şey olmayacağı görüşünü tercih eden bir yorumdan ibarettir ve o da zannidir. Kaldı ki, 'O bir şeyi dilediğinde ona ol der, o da hemen oluverir' ayetinde Allah olmayan bir şeye de 'şey' demektedir.

Keza, Kuranı Kerim'de Allah'ın her çeşidiyle gaybı bildiğinin de bir sürü delili vardır ve yapacaklarımızın 'gayb' olmayacağını söylemek de 'şeyden' daha zayıf ve daha tutarsız bir yorumdur.

'Yeryüzünde ya da kendi içinizde size isabet eden bir şey yoktur ki, biz onu yaratmadan önce o bir kitapta yazılı olmasın' (57/22). Bu kitabı ister Allah'ın ezeli ilmi olarak alın, ister bizim mahiyetini bilemeyeceğimiz ana hafıza gibi düşünün, orada bizim fiillerimiz de vardır.

Aslında 'Allah cüziyyatı bilmez' diyen ve bu konuda insanın fiillerini ve diğer cüziyyatı birbirinden ayırmayan felâsife bu yorumlarında; 'Allah sadece insanın yapacaklarını bilemez' diyen mütefelsifeden daha tutarlıdır. Buna rağmen Gazzalî'nin felasifeyi tekfir etmesinin üç sebebinden birisi bu kanaatleridir.

Çünkü bizim fiillerimizin dışında oluşacak pek çok şeyin sebebi aslında bizim fiillerimizdir. Bizim fiillerimizi bilemeyen bir tanrı, bu fillerin sebep olacağı oluşları nasıl bilecektir?

Bu kabil hataların iki temel sebebi vardır:

Aklının her şeyi kesmeyeceğini akledememek ve akla fazla güvenmek, bununla beraber 'sübhaneke la ilme lena…' demeyi unutmak ya da gururuna yedirememek.

İkincisi, zaman konusundaki eksik bilgimiz. Zaman, bize göre var olan bir şeydir, Allah için geçmiş-gelecek diye bir şey yoktur. Onun için her şey andır.
...

Yazının devamı için tıklayınız.

Yazar: Faruk Beşer
15-09-13
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
YARATAN BİLMEZ OLUR MU?
Online Kişi: 18
Bu Gün: 138 || Bu Ay: 7.181 || Toplam Ziyaretçi: 2.238.974 || Toplam Tıklanma: 52.331.788