ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 1803
Yazar: Yaşar Taşkın Koç
DERSHANE İKTİDARI

Tartışma önceki akşam Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarıyla fiilen bitti.

Dershaneler kapanıyor, yerine okul eğitimini temel alan bir sistem geliyor.

Bundan sonra söylenecek sözün sonuca bir etkisi olmayacak.

Başbakanın açıklamalarında en dikkat çekici bölüm dershanelerin eşitliği ve adaleti sağlamadığıydı.

Rakamlar da bu durumu teyit ediyor.

Ortaokullar ortalamasına bakılınca, sadece yüzde 10'unun dershaneye gittiği görülüyor.

Yani, 5 milyon 180 bin öğrenciden sadece 537 bini bu ek imkanı kullanıyor. Kalan 4 buçuk milyon ise dershaneye gidemiyor...

İstatistiklere göre dershaneye gidebilenler arasında en yüksek oran özel okullarda; bu okullarda üç öğrenciden biri dershaneye gidiyor.

Yani zaten gelir düzeyleri yüksek ailelerin parayla okuttukları çocukları dershaneye gitme konusunda da diğer grupların önünde.

Liselerde de durum benzer.

4 milyon lise öğrencisinin sadece yüzde 15'i dershaneye gidiyor. Bunların da kendi aralarında büyük dengesizlik var; Fen ve Anadolu lisesi öğrencilerinin dershaneye gitme oranı diğerlerinden çok yüksek. Ama sonuçta burada da 580 bin öğrenci bu imkandan yararlanırken aynı durumdaki 3 milyon 300 bin öğrenci dershane kapısından bile geçemiyor... hele mesleki ve teknik liselere gidenlerin neredeyse yüksek öğretimden umudu kalmamış gibi; oranları sadece yüzde 4.5...

Üstelik bu tablo her yıl katlanarak artıyor; son 20 yılda özel dershane sayısı 3 katına çıkarken, öğrenci sayıları da 4 kat artmış...

Sisteme müdahale edilmezse bu artışın süreceği ortada.

Sadece bu rakamlar bile dershaneye gidebilen-gidemeyen arasındaki uçurumu resmetmeye yetiyor.

Bunun ekonomik maliyeti, öğrencilerin harcadığı saat, verdiği emek, dershanelerin yüzde 56'sının kendi binası olmaması, dershane çalışan ve öğretmenlerinin sosyo-ekonomik durumu ve hakları; dershanelerin kalite farkları... gibi ek ciddi sorunlar bir tarafa...

İstatistiklerin söylemedikleri de cabası. Aylık 500 liralık da var 5 bin liralık da... sorsanız, ikisi de dershaneye gidiyor?

Ve üstelik bu aşırı adaletsiz, eşitsiz dershane sistemi bütün sınavları ve dolayısıyla çocukların geleceğini belirliyor.

HÜKÜMET-CEMAAT TARTIŞMASI

Bu tablonun devam etmesini savunabilecek kimse olmadığına göre neyi tartışıyoruz?

Başbakan Erdoğan'ın bütün Milli Eğitim Bakanlarıyla bu konuyu konuştuğunu ve bir çözüm bulunmasını istediğini biliyorduk, önceki akşam kendisi de bunu açıkladı.

Dolayısıyla bu tartışmayı bir Hükümet-Cemaat tartışması olarak göstermek tarihsel olarak doğru değil(di).

Ama özellikle son dönemde dershane gibi neresinden tutsanız elinizde kalan bir sorunu siyasal iktidara karşı bir siyasal çıkış haline getirme çabası içinde olanlar, evet, bunun aynı zamanda bir Hükümet-Cemaat meselesi haline gelmesine de neden oldu.

Değişmesinin, dönüşmesinin şart olduğu bu kadar açık olan bir konuda bu kadar sert bir karşı duruşun başka nasıl anlaşılması gerekir?

Oysa bunu yaparken, Cemaat adına konuşan, yazan, twit atan, gazete hazırlayan, demeç verenler birden fazla önemli noktayı göremediler.

Birincisi, bu gerçekten sosyal ve ekonomik adaletsizliğin hüküm sürmesine neden olan bir uygulama. Bunun sürmesi için bulabilecekleri destek sandıklarının çok çok altında olacak, ki öyle oluyor.

İkincisi, bu, kimsenin içine sinmeyen bir eğitim sisteminin hale yola koyulması için atılması zorunlu belli başlı adımlardan biriydi. Böyle bir büyük adıma destek olacak olanlar karşı çıkacak azınlıktan kat be kat yüksektir.

Bunu eğitim ve ekonomik alandan siyasal bir çatışmaya, meydan okumaya çevirmek Cemaat adına büyük hataydı. Bu hatayı 7 Şubat MİT Krizi'nden sonra yapmamaları gerektiğini anlamış olmalarını umardım. Anlamamışlar...

Türkiye'de de dünyanın her yerinde de devlet dönüşür ama temel nitelikleri değişmez.

Devlet, iktidar, geleneklere ilişkin dünyanın her yerinde değişmez karakterler, doğalar, yasalar vardır.

İktidarlar asla ortak kabul etmez. Kısıtlama kabul etmez. Kendi iradesinin sınırlanmasını kabul edemez.

Bunu yaptığı an, artık o 'iktidar' değildir çünkü.

Bu kadar açık ve bilinen bir gerçeğe karşı dershaneler aracılığıyla iktidara dayatmada bulunmak, iradesini sınırlamaya kalkmak vahim bir hataydı.

Kolaylıkla tahmin edilebileceği gibi geri tepti.

Üstelik, çıkarılan bütün gürültüye rağmen dershaneler konusunda, tıpkı 7 Şubat veya Şike Yasası'nda olduğu gibi Cemaat adına konuşanların öne sürdüğü tezlerin hemen tamamı temelsiz ve haksız.

Bu iş bitti.

Sonuç olarak, birisi hasar kontrolü yapacaksa, 'ne oluyor, ne oluyoruz' diyecekse, o taraf iktidar tarafı değil.

Umarım, bari bu sefer bu özeleştiriyi, bu değerlendirmeyi sağlıklı ve sükunetle yaparlar.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız

Yazar: Yaşar Taşkın Koç
23-11-13
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DERSHANE İKTİDARI
Online Kişi: 15
Bu Gün: 82 || Bu Ay: 7.894 || Toplam Ziyaretçi: 2.240.395 || Toplam Tıklanma: 52.356.052