ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MÜLÂKÂT
Okunma Sayısı: 2462
Yazar: Yusuf Kaplan'la mülâkât
Y. KAPLAN: CEMAAT İSLÂM'I PROTESTANLAŞTIRIYOR

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Yusuf Kaplan, 17 Aralık operasyonuyla ilgili olarak; operasyon başarıya ulaşır ve Erdoğan devrilirse, Cemaatin İslâm’ı protestanlaştıracağını ve bitireceğini söyledi.

Kirli 17 Aralık operasyonunun hedefinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğu iyice açığa çıktı. Bu konuyla ilgili konuşan Yeni Şafak gazetesi Yazarı Yusuf Kaplan, Türkiye’nin her şeye rağmen başlattığı bu bağımsızlaşma yolculuğunu nihayete erdirecek dirayeti, iradeyi, direnci gösterebilecek ikinci bir lider olmadığını söyledi. Başbakan Erdoğan’ın desteklenmesi gerektiğini belirten Yusuf Kaplan ile 17 Aralık operasyonunu, bunun amacını ve Cemaatin operasyondaki konumunu konuştuk...

Öncelikle 17 Aralık operasyonundan ne anlamamız gerekiyor?

- Bu operasyon; siyasi, iktisadi, uluslararası ilişkiler düzleminde yaşanan bir sürecin ürünüdür. Küreselleşme çağının doruk noktasında yaşıyoruz. Bu süreçte iç sorunlarla dış sorunlar iç içe geçti. İç sorun diye gördüğümüz bir şey kesinlikle sadece iç dinamiklerle açıklanamaz. Bu yüzden 17 Aralık’taki operasyon, sadece 17 Aralık hikâyesinden ibaret değil, 7 Şubat MİT krizinden itibaren yaşanan bir süreçtir. Bir de Cemaat ile Hükümet arasındaki ittifakın bozulması söz konusudur.

Cemaat ile AK Parti Hükümeti arasındaki ittifakın bozulmasının sebebi nedir?

- Çok belirgin olarak bu bir iktidar kavgasıdır. Cemaat resmen Türkiye’de iktidar kavgası veriyor.

Peki İslâmî jargonla yola çıkan bir Cemaatin böyle iktidar kavgası vermesi doğru mu?

- Hayır. Bu durum zaten baştan yanlış... Müslümanlar, meselelerini iktidar meselesi üzerine bina ederlerse, o bina çöker. O binanın altında sadece İslâmî kesim kalmaz, o toplumda yaşayan herkes kalır. Müslümanların derdi hiçbir zaman “dünyevi gücü ve iktidarı ele geçirmek” olamaz ama bu “Müslümanlar kendi ülkelerinin yönetimini bir şekilde başkalarına bırakacaklar, dolayısıyla kendi ülkelerinin nasıl yönetildiği ile ilgilenmeyecekler, hangi dış, iç aktörlerin ülkenin kaderini belirlediğine bir şekilde müdahale etmeyecekler” demek değildir. Böyle bir şey söz konusu olamaz ama sonuçta İslâmî oluşum, cemaat dediğimiz bütün şekillenmeler, kendilerini kesinlikle bir güç elde etme kaygısı, çabası içine sokamazlar. Sokarlarsa, o şeyin içerisinden çıkamazlar. Yani bu durum bütün hayallerinizi, iddialarınızı mahveder, kendi elinizle kendinizi bitirmenize yol açar. Bu intihardır. İlkelerinizi ayaklar altına almanız demektir. Sorun da buradan kaynaklanıyor.

‘TÜRKİYE’NİN İSLÂM’DAN UZAKLAŞTIRILMA PROJESİ İŞLİYOR’

AK Parti ile Cemaat bugüne kadar uzlaşı içinde hareket ederken, ne oldu da bugün bu şekilde bir kavga var?

- İşin başlangıcında küresel sistemle AK Parti de, Cemaat de anlaştı. Buluştukları yer orasıydı. İttifaka götüren nokta orasıdır. Fakat biz siyaseten geriye dönüp baktığımızda, Adnan Menderes ve Turgut Özal da küresel sistemle anlaşmıştı. Fakat Menderes ve Özal sonuç itibariyle küresel sistem tarafından kullanılmaktan çok, küresel sistemi kullanacak bir performans ortaya koydu.

Nasıl yani; biraz açar mısınız?

- Avrupa dünya düzeni kurulduktan sonra Osmanlı’nın çökmesi için üzerimize geldiler. Biz, bu meydan okuma karşısında uzun süre direndik ama sonuçta ağır bir darbe yedik. İçerideki entelijansiyanın da burada çok belirleyici rolü var. Abdülhamid’in düşmesi, bunun en önemli göstergesidir. Türkiye, 100 yıl içinde bir tane durdurma, iki tane de kuşatma operasyonu yaşadı. Durdurma operasyonu, Osmanlı’nın durdurulmasıydı. Kuşatma operasyonları ise Türkiye’nin dışarıdan ve içeriden kuşatılmasıdır. Buna mukabil bir de yarma hareketleri yaşıyoruz. Dışarıdan Türkiye’ye “kesinlikle kendi haline bırakılmaması” dayatılıyor. Diğer taraftan içeriden de bir şekilde yabancılaşmış, Batılılaşmış, sekülerleşmiş, ipleri ele geçiren aktörler tarafından Türkiye’nin İslâm’dan uzaklaştırılma projesi var. Şimdi Türkiye rotasını kaybetmişti. Menderes ile birlikte rotasını buldu. Bir şekilde bu yarma harekâtlarına girişen aktörlerin hepsi temizlendi. Menderes idam edildi. Özal şaibeli bir cinayete kurban gitti. Erbakan hükümetten alaşağı edildi. Tayyip Erdoğan da darbe üstüne darbe yiyor.

Erdoğan neden darbe üstüne darbe yiyor?

- Şu anda Türkiye bir şekilde kendine geliyor, toparlanıyor. Türkiye her şeye rağmen yeniden toparlanıp, bölgeyi toparlayabilecek, bölgenin kendi kaderini belirlemesi sağlanabilecek, kendi kaynaklarını bölge halklarının kullanmasını sağlayabilecek bir yolculuğu başlatabiliyor. Nitekim bunun için de özellikle bir şekilde ekonomik, teknolojik, stratejik belli bir siyasi güce ulaşılması gerekiyor. Erdoğan da Türkiye’de böyle bir projeyi uyguluyordu. Özellikle son üç yıldan itibaren Amerika ile bir şekilde yapılan o anlaşma feshedildi. Cemaat ise bunu feshetmedi. Cemaat tam tersine Amerika’ya, küresel sisteme bağımlılığını iyice pekiştirdi. AK Parti ile Cemaat arasındaki ayrışmanın en önemli nedenlerinden birisi budur. Erdoğan, Türkiye’nin ekonomik olarak büyüdüğünü, stratejik manevra alanlarının ve imkânlarının genişlediğini gösterdi ve İslâm dünyasında bir sembol şahsiyet katına yükseldi.

Sembol şahsiyetten kastınız nedir?

- Son yüzyılda çıkardığımız üç büyük sembol şahsiyet var. Birincisi; Abdülhamid. İkincisi; Erbakan. Üçüncüsü ise Tayyip Erdoğan... Sembol şahsiyetler tarihin akışını değiştirirler. Şimdi her sembol şahsiyet karizmatik şahsiyettir. Her karizmatik şahsiyet ise sembol şahsiyet değildir. Sembol şahsiyetlerin bir başka özelliği ise bu kişiler bu dünyada yaşamazlar. Bizim gibi yaşamazlar, kendilerini hedefe kilitlemişlerdir. Dolayısıyla ilkeleri için yaşarlar, ilkelerin ülkülere dönüşmesi için yaşarlar, ülkülerin bir şekilde ülkesini kurabilmesi için, dünyasını kurabilmesi için yaşarlar. Tayyip Erdoğan da kesinlikle böyle birisidir. Bu durum İslâm dünyasında da böyle algılanıyor. Yaklaşık dört ay önce Sri Lanka’ya gittiğimde bir dağ köyünde 12 yaşındaki engelli bir çocuk bana Tayyip Erdoğan’ın sağlığını sordu. Balkanlar’da, Güney Afrika’da da durum böyledir. Güney Afrika’da bir üniversitenin rektörü, “Biz Türkiye için nefes alıp veriyoruz. Tayyip Erdoğan için gece-gündüz dua ediyoruz” dedi. İslâm dünyası böyle düşünüyor; çünkü İslâm dünyasını toparlayacak başka güç yok.
...


Peki, bu projede Cemaat olayın neresinde yer alıyor?

- Cemaatin bir şekilde Türkiye’de toplumun gövdesini koruyan bir konumu var. Türkiye’nin ekonomisi 17 Aralık operasyonu ile birlikte yüzde 10 küçüldü. Bunun sonucu yüzde 50 olarak yansıyacak. Özellikle de bu durum fakir-fukaraya yansıyacak. Cemaat bunun hesabını veremez, hiçbir şekilde izah edemez. Şimdi burada “İktidarı ele geçireceğiz” denilerek, lâikçi şebeke bir şekilde temizlenecek. Sonra Amerikalılar, İngilizler bu ülkenin bürokrasisine derinlemesine nüfuz edecekler. Amerika, önceden lâikçi şebeke ile çalışıyordu, şimdi ise Cemaatçi şebeke ile çalışacak. Diğer taraftan ise bu süreçte bugüne kadar tırnaklarımızla kazıyarak, inanılmaz bir mücadele verilerek, Türkiye’nin elde ettiği kazanımlar buharlaşacak.

Cemaat bunu göremiyor mu?

- Türkiye’nin yürüyüşünün durdurulması ve büyümesinin önüne geçilmesini görüyoruz ve fiilen de gerçekleşiyor. Cemaat, bu durumu görmez olur mu? Yani bunu bile bile, göre göre böyle bir operasyona destek veriyor olmasını kınıyorum. Bir de bu durumu yalanlıyorlar. 17 Aralık operasyonu yolsuzluk operasyonu değil, kimseyi kandırmasınlar. Bu resmen Tayyip Erdoğan’ın devre dışı bırakılması, Türkiye’nin yürüyüşünün bir şekilde durdurulmasıdır. Burada Amerikalıların, İsraillilerin doğrudan belirleyici rolleri var. Bunu gözardı edemeyiz. Türkiye’nin yürüyüşünün önüne set çekilmesi, ket vurulması projesi var. Cemaat de bu projeyi destekliyor. Ben bizzat çalıştığım kurumlarda hırsızlık, yolsuzluk yaptığını duyduğum, öğrendiğim Cemaatin adamlarını, milletin içinde kafasını duvarlara vurmuş birisiyim.

‘BİZANTİNİZM, YANİ ILIMLI İSLÂM’

Fethullah Gülen’in cunta yönetimlerine karşı hoşgörülü, AK Parti Hükümeti’ne karşı ise öfkeli oluşunu nasıl görüyorsunuz?

- Fethullah Gülen grubu kadar büyümüş bir hareket kontrol edilir. 160 ülkede yaygınlaşmış bir hareket küresel sistemden habersiz bu kadar büyüyemez. Bu harekete sirayet edilir, dolayısıyla yönlendirilir. Bu çok net bir şey. Burada asıl tehlikeli proje şu: Amerikalıların İslâm dünyasında adım adım uyguladığı bir proje var. Bizantinizm, İslâm’ın protestanlaştırılması projesi, yani ılımlı İslâm projesi. Cemaat de bu projenin birincil aktörüdür. Tıpkı Bizans’ın Hıristiyanlığı kendi egemenliğini pekiştirme ve meşrulaştırmada kullanması ve Hıristiyanlığı bitirmesi, paçavraya çevirmesi gibi, Amerika da, ılımlı İslâm projesini Cemaat üzerinden sadece Türkiye’de değil, bütün İslâm dünyasında uygulamak istiyor. Cemaatin yaklaşımı, meşrebi, algılaması, İslâm’ı yorumlama biçimi böyle bir şey. Amerika; İslâm’ı kendi çıkarları doğrultusunda Gülen cemaati üzerinden kullanacak. Yani İslâm’ı dönüştürecek. Bu durum; küresel sisteme itiraz etmeyecek, küresel sistemin bütün haksızlıklarına, zorbalıklarına göz yumacak bir İslâm algısıdır. Böyle bir şey olmaz. O yüzden İslâm’ın protestanlaştırılma projesi, yani ılımlı İslâm projesi, İslâm’ı dönüştürmeye, bitirmeye dönük bir projedir. Bu çok tehlikeli bir şey.

‘AMERİKA, CEMAATİ KULLANIYOR!’

Cemaat, ABD tarafından kullanılıyor mu?

- Amerika, Cemaati kullanıyor. Yani eğer bunun farkında değillerse “Yazık!” Ülkeye bu kadar zarar verilmez. Tayyip Erdoğan gittiğinde, Menderes öncesi döneme döneceğiz. Türkiye 50-60 sene öncesine geri gider. Her şeyin silindiği, her şeyin bittiği, bu toplumun varlık nedeni olan İslâm’ın bir şekilde ortadan kalktığı döneme gideriz. Dolayısıyla İslâm’ın etkisinin sıfırlandığı, bir terör havasının estiği, acayip bir şekilde her bakımdan İslâm’ı hayattan uzaklaştırmak için geliştirilen projeyi bir düşünün... Batılıların asla yapamadıkları, “kendi kendini sömürgeleştirme projesi” uygulanıyor. Bir de Cemaat çok feci bir intikam alacaktır.

‘İSLÂMÎ CEMAATLER TEHLİKEDE’

Gülen grubu, eğer Erdoğan’ı devirirse, yani bu operasyon başarıya ulaşırsa, sonraki süreçte İslâmî cemaatleri de bir tehlike bekliyor mu?

- Tabiî ki. Çok feci bir şekilde intikam alacaklar. Bunu unutmayalım. Onun için de zaten ekonomi, medya, kültür dünyası adamların ellerinde. Perişan edecekler bizi. Buna izin verilemez. Böyle bir şeye göz yumulamaz. Böylesi bir şeye alet olmak, hıyanettir. Son iki haftadır Anadolu’yu geziyorum. Siirt, Diyarbakır, Batman, Isparta ve Kütahya’yı dolaştım. İnsanlar resmen Cemaate ateş püskürüyor.

‘İSLÂM DÜNYASINA DUYARSIZLAR’

Fethullah Gülen, Mavi Marmara olayında İsrail’i otorite olarak gördü. Bunu nasıl değerlendirmeliyiz?

- Cemaat, İslâm dünyasının sorunlarına ilgi göstermedi. Bir şekilde küresel sistemin çıkarlarını korumak için Müslümanların çektiği çileyi, ızdırabı, gördükleri işkenceyi çok rahat şekilde gözardı ediyor. Türkiye’deki İslâmî kesimlerin başından itibaren karşı karşıya kaldıkları bütün sorunlarda bu İslâmî kesimlerin hepsini yalnız bıraktı. Zaman zaman sabote etti. Benim bu konuda bizzat yaşadığım olaylar da var. Bunlar insanın tepesini attırıyor, midesini bulandırıyor.

‘CEMAAT İKİYÜZLÜ DAVRANIYOR’

Cemaat, Gezi Parkı olaylarını destekledi mi?

- Destekledi. Desteklemez olur mu? Zaten çok net bir şekilde ortaya çıktı. Oradaki tavır ikiyüzlü bir tavırdı. Şu anki operasyonda da bu ikiyüzlü tavrı hâlâ sürdürüyorlar. Bir taraftan televizyonlara tetikçilerini çıkartıyorlar, operasyonun Cemaat ile ilgisinin olmadığını söylüyorlar; diğer taraftan ise Fethullah Gülen bildiri yayınlıyor, avukatı aracılığıyla açıklama yapıyor. “Bizim operasyonla ilişkimiz yok ama bu yapılan şeyler yolsuzluk operasyonunu karartmaya yöneliktir” diyor. Bu ikiyüzlü bir tavırdır.

‘BUNLARA HER YOL MÜBAH’

Cemaatin yerel seçimlerde CHP’yi desteleyeceği söyleniyor. Sizce Cemaat CHP’yi destekliyor mu?

- Destekliyor. Bu konuda da kesinlikle yalan söyleyecekler, kamuoyunu aldatacaklar. Cemaatin yalan söylemelerini, kamuoyunu yanıltmalarını bizzat yaşadım.Sömürgeleştirilmeyen Türkiye, kendi kendini sömürgeleştiriyor. Bin yıldır Haçlıların yapamadığı şeyi biz kendi kendimize yaptık” şeklinde yazıyorum ama Cemaat medyası bu cümlemi; “Tayyip Erdoğan, Haçlıların bin yıldır yapamadığını yaptı” şeklinde çevirerek, altına benim imzamı atıyor. Böyle ahlâksızlık olur mu? Sapık mısınız siz? Fıttırdım, kafayı yedim. Amaca ulaşmak için bunlara her yol mûbahtır. Ben buna kesin kanaat getirdim. Korktum. Bu Cemaatten korktum. Bu Cemaatin hâkim olduğu bir dünyada ben kendimi emniyette hissetmiyorum. Bu çok açıktır.

‘ÇİRKEFÇE YAYIN YAPIYORLAR’

Cemaatin yayın organları olan Zaman, Bugün, Taraf gazeteleri ve Samanyolu televizyon grubunun son günlerdeki yayınlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Bu yayınlar çok çirkef. Bugün gazetesi tetikçilik yapıyor. Fatma Şahin ile Tayyip Erdoğan’ı bu kadar çirkef bir şekilde el ele tutuşmuş şekilde fotoğrafını basıyor. Özürleri de kabahatinden büyük. Sen o fotoğrafı koyarken hiç mi yüreğin sızlamadı? Hiç mi Allah korkusu zihninin bir tarafından geçmedi? Bu ahlâksızlığı nasıl yapabilirsiniz?

‘İslami eğitim modeli geliştirmiyorlar’

Siz de Pensilvanya’ya gitmiştiniz. Size Fethullah Gülen ile özel bir görüşme yapma sözü verilse de bu sözlerinde durmadılar. Peki, siz Gülen’e özel olarak ne sormak isterdiniz?

- Cemaatin bir takiyye projesi var. Bu takiyye psikolojisi aslında azınlık psikolojisinin ürünüdür. Müslüman’ca bir tavır değil. Bu azınlık psikolojisi, Yahudi mantığına özgü bir şeydir. Yahudiler’de böyle bir şey vardır. Cemaat maalesef böyle bir azınlık psikolojisiyle hareket ediyor. Gücü ele geçirinceye kadar güce boyun eğiyor, gücü ele geçirdikten sonra da herkesi kendisine boyun eğdirmeye çalışıyor. Bu süreçte amaca giden bütün yollar mûbah mantığındalar. İnsanları kendi çıkarları doğrultusunda nereye kadar kullanabileceklerse kullanıyorlar, ondan sonra kaldırıp atıyorlar. Şimdi, Cemaat diyalog, hoşgörü diye bir proje üzerinden gidiyor. Peki, İslâm dünyasındaki İslâmî cemaatlerle bu diyaloğu, hoşgörü anlayışını neden sürdürmüyor? İkinci olarak, Cemaat eğitim konusunda bu kadar yoğunlaştı, neden bizim ihtiyacımız olan İslâmî bir eğitim modeli gerçekleştirmiyor?

Yeni Akit

Mülâkâtın kaynağına ulaşmak için tıklayınız .

Yazar: Yusuf Kaplan'la mülâkât
06-01-14
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Y. KAPLAN: CEMAAT İSLÂM'I PROTESTANLAŞTIRIYOR
Online Kişi: 32
Bu Gün: 574 || Bu Ay: 9.178 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.731 || Toplam Tıklanma: 51.938.925