ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MÜLÂKÂT
Okunma Sayısı: 2737
Yazar: Enver Çapar
TÜRKÜ MİLLETİN GÖNLÜDÜR!
Türkü milletin  gönlüdür!

Kahramanmaraş  valiliği tarafından açılan Kıraathanede Çarşamba sohbetleri devam ediyor. Bu haftanın konuğu yazar Ahmet Doğan İlbey idi. Şair Duran Boz’la birlikte gerçekleştirilen söyleşinin konusu Maraş türküleriydi. Kahramanmaraş valisinin de katıldığı programda salon tamamen doluydu.  

Bugün Maraş türkülerini konuşalım istedik. Türkülerden bir nefesle içimizi serinletelim dedik. Yine Yemen türkülerinden içimize çöreklenen acılarla yol alalım dedik. Hüznü katık edelim hayatımıza. Çünkü İlhami Çiçek’in söyleyişiyle ‘Yalnız hüznü vardır kalbi olanın’. Öyleyse Yemen Maraş’ın neresine düşer?

Bu türkü ve bu millet, et-tırnak misâli, yürek dili bakımından birbirinin ayrılmaz parçaları, birbirine hüzün ve sayha ile bağlılığının aynası olmuşlardır: “Kışlanın önünde redif sesi var / Bakın çantasında acep nesi var / Bir çift potini ile bir de fesi var.”

Yemen, Maraş’tan da çok şehit almıştı inkıraz ve hüzün  çeken toprağına. Yemen’de ölen oğlu için ağıt yakan bir Maraşlı ananın türkülerin en acılısı olan sayhasına kulak verelim: “Anam gel yanıma otur / Elini yarama yatır / El kızına bel bağlama / Yavruyu yanına yatır.”

Şehidin söyledikleri daha yakıcı. Sılada yetim kalan yavrusunu dul kalan eşine dahi güvenmeyip, anasına: “El kızına bel bağlama / Yavruyu yanına yatır” diyor. Arkası var ağıdın: “Evimizin önü arpa / Biçemedim sele sepe / Tez gel Mehmed’im tez gel / Gelinin arkanda körpe.” Maraşlı Yemen şehidinin anası, evdeki işlerin erkeksiz, ağasız olamayacağına yanıp yakılıyor. Bir umutla: “Tez gel Mehmed’im tez gel” diye dua ve temenni ediyor. Ana, oğlunun Yemen’e gidişini de tasvir eder: “Küçük Maraş büyük Maraş / Ulaş mavi donlum ulaş / Ağzı başa davul mu tutar / Yemen’de tutuldu güreş.”

Âh, Yemen’de, askerlik gurbetlerinde evlâtlarını şehit veren Maraşlı analar!

Türkü  aslında insanın milletiyle rabıta kurmasıdır bir yerde. İnsanın aradığı şeyleri türkülerde bulur. Bu anlamda Maraş  Yemenin ta kendisidir.

Maraş  bölgesi ağıt ve türkü kültürü yönünden oldukça zengindir. Özellikle coğrafyanın doğurduğu şartlar bölgede yaşayan insanların bin bir güçlükle cebelleşmeleri sonucunu doğururken yaşama şartlarının ağırlığı da insan yüreğini yaralayarak derin izler bırakmıştır. Maraş insanı bu zorlu şartlara karşı dik durabilmek için kimileyin ağıt yakmış, kimileyin de halay çekip sinsin oynamıştır. Kısacası kendine yetebilirliğin, derdine çözüm üretebilmenin yöntemini sözün ağırlığında, dahası sözün bittiği yerde aramıştır. Ne ki bunca zengin birikim, zamanında alan taramaları yapılmadığından unutkanlığa mahkûm hâle gelmiştir. Sayın Valimiz Mehmet Niyazi Tanılır’ın özverili gayretleri sonunda Kahramanmaraş Türküleri’nden bazıları bir albümde toplandı.

Özetle bize Maraş türkülerindeki söz dokusundan bahsederek bu söz dokusunu derinlemesine kavramanın yöntemlerini açıklar mısınız?


Türkü, milletimizin dili ve gönlüdür. Abide şahsiyetleri ve kahramanlarına dair sevinçlerini, hasretini gönüllerde yaşatacak en anlamlı bir musıki tarzıdır. Türkü çağırmak, türkü yakmak asırlardır dilimizin ifade kalıpları arasında yaşayıp gelen sözlü kültür değerlerimizdendir. Maraşlı atalarımızın karakter ve deruni hayat köklerinde bir baştan bir başa türkülerle meczolmuş değerlerin de bulunduğunu tasvir etmiş oldum böylece. Cumhuriyetten önce dağ ve ova köylerinde yaşayan Maraşlılar için Maraş bir “ Büyük Maraş” bir “Koca Maraş” tır. Göçebe ve köylü atalarımız hastalarına doktor bulmak için Maraş‘a yetişeceklerdir hep. Maraş türkülerinin birçoğu diğer yerlerde olduğu gibi çevre illerden uyarlanmıştır. Maraş türkülerinin birçoğu Maraş Maraş derler… diye başlar. Bu, Maraş merkez olduğu içindir. İlk akla gelen Maraş türküleri: Garbi Yeli, Ayşe Gelin, Atımı Bağladım Delikli Taşa, Bilalım, Maraş’tan Bir Haber Geldi, Zeynebim... Bu türküleri bilmeyenler Maraşlı olamaz.

Maraşlıların yüreğinde saklaması gereken, söyleyiş, belagat ve fikir bakımından kuvvetli bir ifadeye sahip olan Orhan Şaik Gökyay’ın “Maraş Türküsü” adlı şiir bir an önce bestelenip türkü olarak Maraş’ın kalp kulağından yürek damarlarına doğru yürürlüğe sokulmalıdır.

Atalarımız türkü söyledikçe yürekleri büyüdü, bahtları ve kalplerindeki perdeler açıldı, gönülleri genişledi. Kondukları her mekana türkülerle girdiler,yeni yurtlarında yeni türküler yaktılar. Türkü yüreklerinin yani hayatlarının aynasıydı.

Türküler dolaşmalı Maraş’ın semalarında. Maraş, türkülerine angaje olmalı. Türkülerine, yani tarihine ve gönlüne yaslanmalı. Dil gücünü türkülerden almalı.  

Ayşe Gelin’ ve ‘Maraş’tan Bir Haber Geldi’ ağıtlarının toplumsal mahrumiyetlerle ilişkisi var mıdır?  

 

Ağıt ölen kişinin ardından nağme ile söylenen şiirler,türkülerdir. Ağlama manasına gelir. Maraş tarihine kalp  kulağınızı verdiğinizde önce ağıtları duyarsınız. Özellikle Andırın, Elbistan ve Afşin yöresi ağıtların yoğun olduğu bölgelerdir. Çok sayıda ağıt yakılmıştır bu yörelerde. Maalesef bunların çoğu yazıya geçirilmediği için kaybolup gitmiştir. Meyrik ,  sembol bir ağıt türküsüdür denebilir. Türküler toplumun aynasıdır. Elbette toplumdaki çaresizlik, yoksulluk, mahrumiyet ağıtların oluşmasında etkendir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Enver Çapar
15-05-10
E mail: Haberkültür.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
TÜRKÜ MİLLETİN GÖNLÜDÜR!
Online Kişi: 36
Bu Gün: 115 || Bu Ay: 1.063 || Toplam Ziyaretçi: 2.227.164 || Toplam Tıklanma: 52.224.201