ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 2322
Yazar: Ayhan Demir
İNGİLİZ TAKTİĞİ: KIMILDATMAMAK!

KÜFÜR TEK MİLLETTİR!Az kaldı!..

Anadolu’yu yurt edineli, neredeyse bin sene oldu. Bin yıl, oldukça uzun bir zaman. Buna rağmen hâlâ bu toprakların, bizim kalacağından endişe duyuyoruz.

Sürekli bir kaybetme korkusu içerisindeyiz. Bölünme tehlikesinden sıkça bahsediyoruz. Ardından şunu da ekliyoruz: “Türkiye’yi parçalamaya kimsenin gücü yetmez!”

Anadolu coğrafyası, üzerinde yaşayan halkları eritip, yok etmesiyle meşhurdur. Almanlar, Yunanlılar, Fransızlar, binlerce yıldır aynı topraklarda yaşıyorlar. Fakat Anadolu, aynı zaman diliminde, birçok milleti tarihin tozlu sayfalarına göndermiştir.

Bazıları, “Trabzon’u Rum, Van’ı Ermeni ve İstanbul’u Yunan şehri yapmaya kimin gücü yetebilir?” diye düşünüyor olabilirler. Bunu düşünenler, şunu da düşünmeliler: Yirminci yüzyılın başlarına kadar Üsküp’ü Makedon, Filibe’yi Bulgar, Selanik’i Yunan şehri yapmaya kimin gücü yetebilirdi?

Bugün “şu Lidyalıdır” ya da “bu Hititlidir” diyebileceğimiz kimse kalmadı. Frigyalıların ya da Urartuların başına gelenlerin, Türk milletinin başına gelmeyeceğini kim garanti edebilir?

Türkler, bu topraklarda eriyip gitmemişse, bunu İslam çatısına borçludurlar. İslam’ın koruyucu ve canlı tutucu özelliğine...

İsmet Özel’den ilhamla: Bu topraklarda zamanı beş vakit ezan temsil ettiği sürece, Türkiye ve Türkler de var olmaya devam edecektir.

Başa dönelim...

Endişelerimizi yersiz kılmanın yegane yolu, kendimizi yerli ve milli tutmaktır. Bölünmemeye çalışmak yerine, büyümeye gayret etmektir.

Kaybetme psikolojisinden kurtulmanın çaresi ise talepkâr bir politika izlemektir.

Halep, Musul ve Kerkük’ten bahsedersek, “Büyük Ermenistan”dan; Selanik, Kavala ve Gümülcine’den bahsedersek Bizans’tan; Batum ve Gümrü’den bahsedersek, Pontus’tan bahsedemezler. Gözü topraklarımızda olanlar, kendi topraklarında göz görmüş olurlar.

¥

İstiklâl şairimiz Mehmet Akif’in Mısır seyahatinde karşılaştığı bir hadise, dış güçlerin Osmanlı’yı yıkmak için nasıl çalıştıklarını göstermesinin yanında, aradan bir asra yakın zaman geçmesine rağmen, Türkiye’de çıkarılmak istenen kargaşada kimlerin parmağı olabileceğine de ışık tutmaktadır.

Mehmet Akif, söz konusu hatırasını şöyle anlatır: “Mısır’da dolaşıyordum. Orada aklı başında bir Müslümanla görüştüm. Dedim ki:

– Şaşıyorum. On beş milyonluk koca Mısır’da İngiliz askeri olarak pek az kuvvet gördüm. Nasıl oluyor da, bu kadar az bir kuvvetle koca bir bölgeyi muhafaza edebiliyorlar?
Bu sualim üzerine o zat dedi ki:

– İngiliz ricalinden biriyle samimi bir şekilde görüşürdük. Sizin aklınıza geleni ben de düşünmüş ve ona şunu sormuştum: Günün yahut senenin birinde, Osmanlı hükümeti kırk-elli bin kişilik bir ordu tertip ederek Mısır’a sevk edecek olursa, siz İngilizler ne yaparsınız?

– Hiçbir şey yapmayız. Müdafaa imkanı olmadığı için Mısır’ı kendilerine teslim eder çıkarız. Yalnız şurasını iyi biliniz ki, biz İngilizler, hiçbir zaman Osmanlıların Mısır’a kırk bin kişi değil, kırk kişi sevk edebilecek derecede yakalarını, paçalarını toplamalarına meydan bırakmayız. Memleketlerinde bitmez tükenmez meseleler çıkarırız. Onlar birbirleriyle uğraşmaktan göz açamazlar ki, bir kere olsun Mısır’a dönüp bakmaya vakit bulabilsinler...” (Osmanlı’da Hilafet ve Halifeliğin Kaldırılması, Dr. Hasan Gümüşoğlu, Kayıhan Yayınları.)

Bu hadiseyi neden anlattım? Bizi Halep, Musul ve Kerkük’te görmek istemeyenler; Sur, Silopi ve Cizre’de mesele çıkarıyorlar.

İstiyorlar ki, Şırnak’la uğraşmaktan Bağdat’a ve Şam’a vakit ayıramayalım. Türkmen Dağı’nda olan biteni görmezden gelelim.

Lozan Anlaşması’nın hükümsüzlüğüne yaklaştıkça, daha fazla mesele çıkarmaya başladılar.

Lozan demişken...

Bu antlaşmanın imzaları atıldığında, İngiliz heyeti başkanı kürsüye çıkar ve şunu söyler: “Artık dünya barışından söz edebiliriz.” İngilizlerin ve diğer Avrupa devletlerinin “dünya barışı” derken kastettikleri şey, Türklerin saf dışı edilmesidir. Aksi söz konusu olsaydı, İkinci Dünya Savaşı patlak vermez ve milyonlarca insan ölmezdi.

Türkler, Lozan’da, büyük devlet ve büyük millet olma ideallerinden vazgeçmiştir. Aynı zamanda Lozan, Türkiye’yi ve Türk milletini, 800 yıl geriye yani Anadolu’ya götürmüştür.

Olsun!.. Yeter ki, bir niyetimiz olsun.

“Allah (c.c) yeniden başlayanların yardımcısıdır!”

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ayhan Demir
23-03-16
E mail: yeniakit.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İNGİLİZ TAKTİĞİ: KIMILDATMAMAK!
Online Kişi: 12
Bu Gün: 18 || Bu Ay: 7.830 || Toplam Ziyaretçi: 2.240.286 || Toplam Tıklanma: 52.353.696