ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 3422
Yazar: Murat Zelan
GÜÇLÜ TÜRKİYE İLE KOMŞULUĞA ALIŞIN, BAŞKA ÇARENİZ YOK!

GÜÇLÜ TÜRKİYE İLE KOMŞULUĞA ALIŞIN, BAŞKA ÇARENİZ YOK!Eskiden, AB yanlıları, liberaller, demokratlar bilhassa “ordunun dizayn edilmesi”, “darbe hukukunun revize edilmesi” hatta revizeden öte “yeni anayasa” filan gibi gerekçeler yüzünden AB müzakerelerinin yapılması gerektiğinde ısrar ederlerdi.

Gün geldi çattı, bizzat o liberallerin, o demokratların ağzından darbe çağrıları işittik. Birçoğu postal yalamaya başladı. Kutsal çizmeler ne zaman iktidara el koyacak diye beklenti içine girdiler.

Sadece onlar değil… AB'nin bizzat kendisi de darbecilere kol kanat germeye başladı.

Mısır'daki darbe girişimini kınayan tek bir açıklama yapmamıştı AB. Üzerine yatıp örtmüştü hadiseyi. Bir kez olsun insan haklarının çiğnenmesinden, meşru bir şekilde seçilen Mursi'nin hakkından, darbecilerin meydanlarda kurşunlara dizdiği insanlardan dem vurmamıştı. Olur böyle şeyler, insanlık hali filan gibi umursamaz bir tavır içine girmişti. Dahası, meşru yollarla seçilmiş Mursi Hükümetinden çok daha sıkı fıkı ilişkiler kurdular darbeyi gerçekleştiren Sisi yönetimiyle. Demokrasiyi boğan Sisi yönetimini ödüle boğdular resmen. Milyarlarca dolarlık kredi verdiler.

Türkiye'de de aynı tepkiyi daha doğrusu tepkisizliği gösterdiler.

15 Temmuz'daki kanlı darbe girişimini, Meclisin bombalanmasını, Cumhurbaşkanına suikast girişimini, insanların üzerine tankların sürülmesini, acımasızca kurşuna dizilmesini de aynı şekilde görmezden gelmek istediler ve geldiler de.

45 gün hiç ses seda çıkmadı herhangi bir AB ülkesinden…

Ses çıkarmamak ne kelime? Darbeyle ilişkisi olanlara kol kanat gerdiler. FETÖ yanlısı ve zanlısı birçok kaçak, AB ülkelerinde elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Hatta, onlara yeni pasaport bile veriliyor. Vize serbestisine ulaşmanın en kolay yolu, Türkiye'de teröre destek vermekmiş meğer!

Paris ve Brüksel'de havaalanlarında, metrolarda bombalar patlarken, bir kamyonla acımasızca insanlar çiğnenirken bütün dünyayı Paris ve Brüksel için ayaklanmaya, ağlamaya, yas tutmaya, sahip çıkmaya çağıran Batı, Türkiye'de havaalanları, sokaklar, meydanlar bombaların hedefi olduğunda ise görmezden geldi. Siyasetçiler sessizliğe gömüldüler. Halklarının büyük çoğunluğu, “Bir Ortadoğu ülkesinde böyle şeylerin olması normal” gibi tepkiler gösterdiler.

Batının benzer durumlarda Türkiye ile kurduğu empati derecesi sıfırın altında eksi 30 derecede kaldı.

IŞID'e katılan Avrupa ülkeleri vatandaşları kendi ülkelerinin sınırlarından elini kolunu sallaya sallaya geçerken tek bir güvenlik önlemi almayan AB, kendi vatandaşlarının Türkiye sınırından Suriye'ye giriş yaptıkları iddiasıyla onların sorumluluğunu da Türkiye'ye yıkmak istedi her seferinde.

Halbuki, Türkiye, “el elin eşeğini türkü çığırarak ararmış” gibi bir tepki göstermek yerine, işi sıkı tutup defalarca o teröristlerden birçoğunu listeledi ve Avrupa'daki ilgili ülkelere bildirdi, bir kısmını gözaltına alıp bizzat teslim etti. Teslim edilen o teröristler de AB'deki ilgili ülkeler tarafından görmezden gelindiler, serbest bırakıldılar ve nihayetinde aynı isimler Avrupa şehirlerinde büyük katliamlara imza attılar. Mesela, Paris bombacılarından biri işte, bunlardan biriydi.

Ancak, Batı, eleştiri oklarını kendine yöneltmek yerine, her zamanki gibi, yine “Türkiye IŞID'e destek veriyor” diyerek Türkiye'yi suçladı.

Sadece darbeciler ve IŞID mensupları için değil… AB'nin dosyası çok kabarık. PKK ile ilgili tavrı da aynı…

AB, PKK'yı terör örgütü olarak kabul ediyor sözde. Fakat, sırtını PKK'ya yaslayanların, PKK sizi tükürüğünde boğar diyenlerin, PKK terör örgütü değildir diyenlerin, canlı bombaların cenazelerini sahiplenenlerin, Avrupa sokaklarında PKK propagandası yapanların en şedit savunuculuğunu da yine AB üstleniyor.

Twitter'da herhangi biri IŞID'e dair en ufak bir olumlu tweet attığında gözaltına alan ve tutuklayan AB; Twitter'da herhangi biri Obama'ya hakaret ettiği vakit hemen ensesinde biten ABD, aynı şeyleri bırakın sosyal medya hesaplarında yapmayı, bir partinin çatısı altında, PKK'ya methiyeler düzdüğünde neden sesini çıkarmıyor?

Türkiye, bu kişilerin ensesinde bittiğinde ve tepesine bindiğinde neden hemen hukuk ve demokrasi vurgusu yapıyor. Hukuk ve demokrasi çiğneniyormuş?

Halbuki çiğnenen, hukuk ve demokrasi değil, hukuk ve demokrasi çikleti…

AB hukuku da demokrasiyi ağzına sakız ediyor fakat Türkiye'nin hukukunu savunmak için fiilen hiçbir şey yapmıyor, hiçbir samimi cümle sarf etmiyor.

Fransa terör saldırılarına uğradığında Hollande çok net biçimde “savaştayız” dedi. Evet, terör saldırısına uğradık demekle yetinmedi; savaştayız dedi ve olağanüstü hal uygulamalarını savaşta oldukları gerekçesiyle uzattı.

Eğer IŞID yüzünden şehirleri bombalanan Fransa savaştaysa; FETÖ ile egemenliği ele geçirilmek istenen, PKK, IŞID, DHPC gibi terör örgütleri tarafından alçak saldırılara uğrayan Türkiye on kat daha ağır bir savaştadır ve olağanüstü hal uygulamasına gitmekte ve uzatmakta on kat daha haklıdır.

Ancak, beyefendiler Türkiye'yi haklı bulmuyorlarmış, aksine Türkiye'nin aldığı tedbirleri endişe verici buluyor, derin kaygılar duyuyorlarmış.

HDP milletvekillerinin gözaltına alınmasını ve tutuklanmasını; haber alma özgürlüğü yerine terör propagandası yapmayı gözeten gazetecilerin gözaltına alınmasını kırmızı çizgi olarak görüyorlarmış.

IRA ile, ETA ile hatta RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu) ile nasıl mücadele ettiklerine dönüp baksınlar bir.

11 Eylül'de ikiz kulelerin uçaklarla vurulmasından sonra sadece kendi ülkelerinde değil, onbinlerce kilometre ötedeki ülkelere savaş açma hakkını kendinde görenler, canları yandıklarında ne kadar ileri tedbirler aldıklarını hatırlasınlar.

Ama yok… Hatırlamazlar ve hatırlatmamıza da bozulurlar. Eski ABD büyükelçisinin açıkça ifade ettiği biçimde, Türkiye'nin başka ülkeler gibi “yaltaklanmak” yerine Batı'nın çelişkilerini yüzlerine vurmasından rahatsız olurlar.

Ama biz bu çelişkileri tokat gibi yüzlerine vurmaya devam edeceğiz.

Dünyanın neresinde arabasında terör örgütüne silah taşıyan milletvekilinin demokratik siyasete hizmet ettiği görülmüş ve iddia edilmiş. Türkiye'nin terör örgütü kabul ettiği PYD/YPG için “YPG Fırat'ın batısına geçer, siz de mal mal bakarsınız” diyen birinin demokratik siyasete hizmet ettiği nasıl söylenebilir?

Türkiye, bu insanlara çözüm süreci kanalıyla demokratik siyaset yapılabilmesi için sonsuz kredi açmıştı… Ama o insanlar, silahların gölgesinde siyaset yapmakta ısrar ettiler, katliamlarına devam ederek, yollara mayın döşeyerek, çözüm sürecinin yolunu da kendi elleriyle infilak ettirdiler.

Ancak, Türkiye hiçbir zaman haklı olmadı Batı'nın gözünde…

Çünkü Türkiye-AB arasındaki uluslararası ilişkilerde amaç demokrasiyi tahkim etmek değil, öyle ya da böyle, Türkiye'yi tecrit altında tutmaktı.

Türkiye tam üyelik ve vize serbestisi gibi vaatlerle sonsuza dek “sağlam kazığa bağlanacak” ve böylece yine sonsuza dek tecrit altında tutulacaktı.

Bu yüzden Türkiye ne zaman kendi gerçekliğine göre hareket etmek istese, AB “aaa… ama bak vize serbestisi, aaa… ama bak tam üyelik…” deyip Türkiye'yi terbiye etmeye dönük tehditkâr açıklamalar yapıyor.

İstiyorlar ki, Türkiye mütemadiyen yüzünü batıya, sırtını doğuya dönsün; onlar da yüzüne karşı demokrasi, insan hakları, tam üyelik, vize serbestisi gibi laflar ederken sırtını döndüğü doğu tarafından terör örgütlerini kullanarak Türkiye'yi sırtından hançerleyebilsinler.

40 yıldan bu yana olan bu… Türkiye'nin doğusundaki terör örgütlerinin elindeki silahlara bakın, neredeyse tamamı batı menşeli… Müttefikimiz, stratejik ortağımız dedikleri Türkiye'ye, vaktiyle “bizim verdiğimiz silahları filanca operasyonlarda, filanca savaşlarda kullanamazsın” diye şartlar getiren batılı devletler, terör örgütlerine verdikleri silahların Türkiye'ye karşı kullanılmaması yönünde bir kez olsun dahi uyarılarda bulunmadı, bulunmuyor.

Bir zamanlar AB bahsinde açık açık “Çok kalabalık, çok Müslüman, çok büyük…” dedikleri Türkiye'nin sonsuza dek zayıf bir komşu, kolay bir lokma olarak kalmasını umuyorlardı çünkü.

Uzun bir süre bunu başardılar. Ancak, artık eski Türkiye yok. Olmayacak da.

Avrupa, bundan böyle istese de istemese de güçlü ve kolay lokma olmayan, bölgede kendisine rağmen hiçbir uluslararası dizayn yapılamayan bir Türkiye ile komşuluk etmek zorunda kalacak. En başta, kendini Avrupa'nın hâkimi gören ve olur olmaz yere Türkiye'ye had bildirmek isteyen Almanya buna alışsa iyi eder.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Murat Zelan
14-11-16
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
GÜÇLÜ TÜRKİYE İLE KOMŞULUĞA ALIŞIN, BAŞKA ÇARENİZ YOK!
Online Kişi: 26
Bu Gün: 436 || Bu Ay: 6.992 || Toplam Ziyaretçi: 2.238.648 || Toplam Tıklanma: 52.327.214