ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1715
Yazar: Tayyar Tercan
EHL-İ SÜNNET DÜŞMANLIĞI

EHL-İ SÜNNET DÜŞMANLIĞIÖnce tasavvufa-tarikatlere vurmakla başlıyorlar mevzuya. Tarikatlere vurmanın fıkhî bir müeyyidesi yok. Günümüz tarikatçileri de bunlara yeterince malzeme veriyor doğal olarak. Bu efendiler de, doğruyu yanlış için kullanarak, ne ulema bırakıyor ortada  ne Allah dostu, vuruyor da vuruyor. Öyle ya, İndirilmiş dinde tarikat mi vardı?

Sonra, mezhepleri tartışmaya başlıyor. “Rahmet olan ihtilafı” çelişkiymişcesine ve bu çelişkiyi bütün İslam tarihi boyunca sadece bu akıllı keşfetmişcesine verip veriştiriyor. İndirilmiş dinin temsilcisi olmanın getirdiği hakkı da alıyor yamacına, veriyor hükmü; “Peygamber zamanında mezhep mi vardı ?”

Sonra doğal olarak Sahabelere geliyor sıra! Peygamberin “onlar yıldız gibidir, hangisini takip ederseniz doğru yolu bulursunuz” dediği Sahabeleri birer birer diline dolamaya, itibarsızlaştırmaya haşa ayağa düşürmeye çalışıyor. Resulün Sahabelerini de aradan çıkartması gerek ki gayesine ulaşabilsin!

Sıra geldi Peygambere!..  Peygamber nasıl aşılır peki? Sözleri ve hayatı- sünneti ve hadisleri itibarsızlaştırılarak tâbi ki. Müslümanların, Kur‘an-ı Kerim'den sonraki en sağlam kaynağı olan hadisleri aradan çıkarttığınız zaman, Peygamberin sözlerine ve hayatına dair neyiniz kaldı elinizde?

“Kur'an bize yeter! “ klişesiyle çıkıyorlar sonra karşınıza. İyi de bütün İslam tarihindeki bu saydığım Sahabeler, mezhep imamları, Allah dostları, ulema evliya vesair insanlar Kur'an yetmediği için mi bu yolda yürüdüler? Veya Kur'an bize yeter de, bunu anlayan, binbeşyüz yıl sonra keşfeden, idrak eden bi sen misin?

(Bu arada İşid zihniyetinin türeme sebebi de bunlardır. Arada ne Sahabe ne mezhep ne ulema ne ölçü ne izan bırakmayınca İşidcilerin her mevzuu da yaptığı “hadi gel Allahı hakem yapalım” noktasına gider, harici mantığına bürünürsünüz. Bunların İşid'den tek farkı, ellerine silah alacak cesaretleri olmadığı için, o mevzularla alakalı kısımları kendilerine uygun yorumlamalarıdır.)

Biz, Allahı Peygamberinden öğrendik. Peygamberi Sahabelerinden... Sahabeleri Tâbiin, Tebei tâbiin, imamlar alimler Allah dostları evliyalarla günümüze kadar gelen silsileden öğrendik. Silsileyi bugünden başlayarak birer birer itibarsızlaştırma gayesinin bugün ufak ufak yapmaya çalıştıkları gibi hadisler uydurma, sünnet o zamana mahsustu,  mezhep yok, imamlar benim kadar bilmez, tarikatler zaten Yunan felsefesinden geldi neticesinden yola çıkarak;  “Kur-an'ı ancak indirilmiş dinin temsilcisi olarak ben yorumlarım” değil midir? Hatta daha ötesi  “Kur-an Allah tarafından korunmuştur tabii ki de o Kur-an bu Kuran mı ?” sorusunu "açıkça" dile getirmek olmasın?

Ehli Sünnet, İslam'ın ana yoludur! Kim ki Ehli Sünnet yolunu tahrif etmek istiyor, o İslamı tahrif etmek istiyordur. İtikâdi olarak insanların ahiretlerini heder etmelerinin çok ötesinde dünyalarını da heder etme peşindedirler. Dikkat edin, içimizden görünen ama Ehli Sünnet yoluna karşı ortaya çıkmış bütün akımların güdücüsü olan bir devlet, bir güç odağı bir merkez vardır. İster Batı-İngiliz merkezli oryantalisti, ister İran merkezli Şii'si, Suud merkezli vehhabi'si, şusu busu. Ortak noktaları Ehli Sünnet çizgisini tahrip etmek olan 72 fırka... Kur'andan başka ölçü tanımam diyen ‘indirilmiş din'ci ile, ‘Kur ‘an hakemdir' diyen harici İşidci arasında, Ehli Sünnet yolunu kendine baş düşman gören ve bir kaçı dışında Peygamber zevceleri de dahil neredeyse bütün Sahabeleri tekfir eden Şiilik ile, İngilizlerin Osmanlıyı yıkmak için bir hançer gibi kullandığı vahhabilik arasında hiçbir fark yoktur!

 “Din edepdir, edep hallere riayet...”  Asrı saadet döneminden itibaren sırasıyla Sahabeler, Tâbiin, Tebei tâbiin, İslamın ilklerin çizgisinde yaşanması için fıkıh çerçevesini çizen ve her biri ilimde ve yaşantısında ilklerin yolunda yürümüş olan mezhep imamları,  ömrünü ilme adamış ve ilmiyle amel ederek dev gibi eserler bırakmış alimler, insanı insandan ayıran ve üstün kılan tek şey olan takvadaki hassasiyetleri taşları bile dile getirecek kadar ileri olan evliyaullah, binbeşyüz yıllık İslam tarihinin devlet ve medeniyet çizgisini oluşturan ana devletler Ehli Sünnet yolunu, hadislerin sahihliğini, Peygamber sünnetini, bu silsilenin zaruretini bilemediler, anlayamadılar, idrak edemediler de sen mi anladın diye sormalı diyeceğim ama, adamların derdi anlamak değil, vazifelerini yapmak!

Ve vazifeleri gereği, bu zihniyete sahip olanların ortak noktası, yüzyıllar boyunca İ'layi Kelimetullah Sancağını liyakatle taşımış,  fütuhat devleti olan ama aynı zamanda bir tasavvuf devleti olan, Ehli Sünnetin son kalesi, Son İslam Devleti Osmanlıya-Türk'e olan düşmanlıktır. Bu düşmanlık aynı şekilde devam ediyor. Yeniden diriliş ruhuna bürünmeye çabaladığımız şu günlerde önümüzdeki en büyük tehlikelerden birisi, İslamın ana yolu olan Ehli Sünnet anlayışını tahrif etmek isteyen kesimlerdir.  Tarih ispat ediyor...

Devam edecek...

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Tayyar Tercan
09-08-17
E mail: milatgazetesi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
EHL-İ SÜNNET DÜŞMANLIĞI
Online Kişi: 16
Bu Gün: 189 || Bu Ay: 7.700 || Toplam Ziyaretçi: 2.240.038 || Toplam Tıklanma: 52.350.298