ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 934
Yazar: Zekeriya Say
HER 10 KASIM'DA SENİ DAHA ÇOK ÖZLÜYORUZ

HER 10 KASIM'DA SENİ DAHA ÇOK ÖZLÜYORUZ“Türkçecilik yaptıkları halde ne millet onları anladı, ne onlar milleti… Çünkü bu adamlar milleti içten, gönülden aşkla sevmediler. Milli davalar diye ortaya atılan davalar, milletle zerre kadar alakası olmayan kendi ihtiraslarının davalarıydı.”

Vefatının 35. yılında kendisini rahmetle yâd ettiğimiz merhum dava adamı Osman Yüksel’in, bundan 71 yıl önce “SERDENGEÇTİ” dergisinin 1. sayısında yazdığı bu satırlar CHP’den bahsediyor.

*

“Uykumdan uyandıran ezan için camiyi basıp imamı mı keseyim? O ezanlar ki şehadetleri dinin temeli ama benim yurdumun üstünde ebedi inlemesin artık nolur ya! Resmen ağzıma ağzıma okunuyor her sabah!!” diyen ezan düşmanı Sera Kadıgil’i milletvekili yapıp meclise sokan CHP’nin…

“31 Mart 2019 Yerel Seçimleri” ufukta gözüktüğü için, “Ezan Türkçe okunsun” diyen Öztürk Yılmaz’ı disipline sevk etmesi, aradan geçen onca yıla rağmen CHP’de hiçbir şeyin değişmediğini açıkça ortaya koyuyor.

Hele,

“Ezan” ile ilgili skandal sözleriyle hâlâ tam olarak ne halt ettiğini idrak edemeyen Öztürk Yılmaz’ın ihraç edileceğini anladıktan sonra, dün mecliste düzenlediği basın toplantısında esip gürlemesi ve “Kılıçdaroğlu’nun kendisini rakip olarak gördüğünü” söylemesi…

Kılıçdaroğlu’na;

“İstifa etmiyorum ne yapıyorsan yap. Sıkıyorsa at beni buradan rezil ol kepaze ol.” şeklinde sert ifadeler kullanması, merhum Serdengeçti’nin, CHP’lilere atfen 71 yıl önce yaptığı;

“Milletle zerre kadar alakası olmayan kendi ihtiraslarının davaları” tespitinin ne kadar isabetli olduğunu gözler önüne seriyor.

Ayrıca Öztürk Yılmaz’ın;

CHP'nin göstermelik dini hassasiyetlerini ve asıl niyetini de satır arasında ağzından kaçırarak “Türkçe ezan” tartışmasıyla ilgili CHP'lilerin kendisine; "aman şimdi zamanı değil" diye baskı yaptıklarını da itiraf etmesi,

Aradan yaklaşık bir asır geçmesine rağmen CHP’nin “aynı hamam aynı tas” olduğunu gösteriyor.

*

CHP’deki “ezan düşmanları” için “Beter olsunlar!” dedikten sonra,

CHP konusunu burada kesiyorum ve günümüzün imanlı gençleri, merhum Osman Yüksel Serdengeçti’yi daha iyi tanısınlar diye dilim döndüğünce üstat hakkında bir şeyler yazmak istiyorum…

*

Malumunuz 10 Kasım 1938, Mustafa Kemal’in ölüm günü…

Esprili ve nüktedan kimliğiyle bilinen Osman Yüksel, Agâh Oktay Güneri’nin ifadesiyle; en büyük esprisini Kemalistlere yapmış, 10 Kasım’da ebedi âleme göç etmiştir.

İşin ilginç yanı ise;

1938’de ölen Atatürk’ten tam 45 yıl sonra, yani 1983’te vefat eden Serdengeçti, yerleri değişik olsa da, tarihteki rakamları tutturmayı başarmıştır.

*

Osman Yüksel Serdengeçti 35 yıl önce bugün, aramızdan ayrıldı.

15 yıl boyunca bir tespihin taneleri kadar, yani 33 sayı çıkardığı Serdengeçti dergisinin kapağına; “Hakk’a Tapar – Halkı Tutar” yazarak, tarafını belli eden Osman Yüksel; yazılarıyla, yaşantısı örtüşen…

Çoğu zaman yarı tok yarı aç gezen…

Kazandığı kısıtlı parayı da burs vererek öğrencilerin eğitimine katkı sunan biriydi.

*

Tek parti diktası altında maneviyatını yitirmiş, “asri” ve “batı özentisi” diye tarif ettiği gençlikten hiç hazzetmeyen Serdengeçti;

“Ağızları rakı, ayakları ter, donları pislik kokan gençler; böyle gençler yok bizim âlemimizde” diyerek onları “korkunç bir yıkımın” habercisi olarak görürdü.

Bundan dolayı da, yeni bir neslin, imanlı bir gençliğin özlemini duyardı.

Bu özlemini de;

“Bir âlem özlüyorum ki; orada gençler, orada delikanlılar, deli denizler gibi dalgalanıp coşanlar, mukaddes bir davanın peşinden koşanlar olsunlar. Alemlerin rabbine inansınlar!..” sözleriyle dile getirirdi.

Bundan dolayıdır ki, Serdengeçti dergisinin ilk sayısında; “Genç Arkadaşlar” başlıklı yazısında yaptığı çağrı ile gençleri;

“Her türlü kötülükle amansız mücadele için birer Serdengeçti olmaya...

Memleketi, bitmiş tükenmiş, müstahase haline gelmiş ittihat ve terakki atıklarından temizlemek için gençleri bu yolda pervasızca yürümeye” davet etmişti.

*

Kendisini “Hak yolu”nun bağrı yanık bir yolcusu” diye isimlendiren Serdengeçti, istikametini ise;

"Bizim yolculuğumuz ebedî bir yolculuk... Bizler ebedî yolcularız!.. Önü sonu olmayanın, bitmeyenin, tükenmeyenin, göçmeyenin, çökmeyenin yolundayız... Hak yolunda bağrıyanık yolcularız... Biz bu yolda cefayı sefa, mihneti nimet bilen insanlarız... Bu yol, çetin bir yoldur... Bu yol sürülerin aktığı, vasıtaların rüzgâr gibi gelip geçtiği asfalt yollardan değildir. Bu yol kıldan ince, kılıçtan keskindir. Öyle her kişinin kârı değildir bu yolda yürümek... Er kişinin kârıdır. Bizler er kişileriz..."  sözleriyle çizmişti.

*

Yolu ne kadar çetin olursa olsun, o hayal kurmaktan asla geri durmazdı!..

“Belki istediğimiz, özlediğimiz bu âlem bize yıldızlar kadar uzaktır. Fakat uzaktır diye bizi yıldızlara bakmaktan, onlardan nûr, ilham almaktan kim men edebilir?” sözleriyle, o çok özlediği âleme kavuşmanın hayaliyle yanıp tutuşurdu.

 

*

Öğrenci iken yazdığı “Bir Fakültenin iç yüzü” başlıklı yazısında;

Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nin kantininde, kızlı-erkekli öğrenciler arasında geçen +18’lik muhabbetleri ve o gençlerin okudukları muzır neşriyatları sansürsüz yayımlayarak, laikçi eğitimin üniversitelerdeki tahribatına dikkat çekmek istemişti.

İşin trajikomik yanı ise; bu iktibas yüzünden Serdengeçti, “muzır neşriyat yayımlamak”la suçlanmıştı.

*

Felsefe Bölümü’nde 2. sınıf öğrencisi iken, Mayıs 1944'te meydana gelen olaylara karıştığı için cezaevine girdi ve öğrenimi yarım kaldı. Serbest bırakılınca fakülteye başvurarak öğrenimine devam etmek istediyse de kendisine izin verilmedi. Bunun üzerine dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'e hitaben, "Yüksek makamın alçak vekiline" sözleriyle başlayan bir dilekçe yazdı. Bu yüzden yeniden hapishaneye gönderildi. Sonrasında ise yazdığı yazılar nedeniyle sık sık tutuklanıp serbest bırakıldı.

*

Osman Yüksel Serdengeçti, bütün maddi imkânsızlıklara rağmen 33 sayı çıkardığı ve satış rekorları kırdığı Serdengeçti dergisine hiç ilan almadı.

İlan alan gazete ve dergi sahiplerini ise; “İlana ilanı aşk edenler” diyerek, tenkit ederdi.

*

"Batılılaşmayı protesto" için meclise kravatsız geldiğinden; "Kravatsız milletvekili" olarak ün kazanan Serdengeçti’nin en belirgin özelliği ise, iflah olmaz bir CHP muhalifi olmasıydı.

1965 seçimlerinde Antalya Milletvekili olarak girdiği parlamentoda, çok yakından tanıdığı bir milletvekilini kürsüde namus ve şerefi üzerine yemin ederken görünce oturduğu yerden bağırarak;

“Sen onları seçim meydanlarında harcadın da geldin buraya!.. Olmayan şeyin üzerine yemin edilir mi? Sende namus ve şeref mi kaldı ki üzerine and içiyorsun?” demiş ve daha ilk günden Meclisi karıştırmıştı.

*

Meclis’te karşılaştığı bir milletvekiline nereli olduğunu sormuş, “Uşaklıyım” cevabını alınca da, Osman Yüksel Serdengeçti ona şu ikazı yapmaktan kendini alamamış:

“Haa, iyi iyi... Uşaklı ol da, sakın uşak olma!” demişti.

*

Serdengeçti milletvekili iken bir gün Meclis'te kürsüye çıkmış, muhalefet sıralarına dönerek;

“Bu Meclis'in yarısı şerefsizdir” demişti.

Tepkiler artıp, sözünü geri alması istenince de, yeniden kürsüye gelerek;

“Bu Meclis'in yarısı şerefsiz değildir” diyerek, dilediği özür ile siyaset tarihine geçmişti.

*

Üstat Serdengeçti;

İstanbul’un Fethinin 500 yıldönümü münasebetiyle yazdığı “Ayasofya”nın müze yapılması ile ilgili yazısından dolayı Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmıştı. Duruşmada yaptığı savunmada;

“Savcılık bu davayı yanlış yere getirmiş. Dosyayı Yunanistan’a gönderseydi daha iyi etmiş olurdu” diyerek, Ayasofya’nın müze olarak kalmasının Yunanlıları mutlu edeceğini ima etmiş, tarihe geçen bu ifadeyle hakkında açılan davanın beraatla noktalanmasını sağlamıştı.

*

“Şu gök kubbe altında bir gün yerle bir olmayacak hangi yuva, yıkılmayacak hangi saadet var” diyen Serdengeçti, “İki İsmet’ten çok çektim, biri hürriyetimden etti, öteki zürriyetimden!” demişti.

Birinci İsmet; onun yüzünden bir türlü “hapis”lerden kurtulamadığı CHP’lilerin “Millî Şef’i İsmet İnönü”ydü.

İkinci İsmet ise; bir çocuğu olan fakat çok yaşamadan ölüp gitmesinin ardından bir daha hiç çocuk dünyaya getirmeyen eşi İsmet Hanımdı.

*

Serdengeçti ömrünün son günlerinde yakalandığı Parkinson hastalığını bile alaya almış:

“Başbuğ Türkeş ‘Titre ve kendine dön’ dedi, biz de başladık titremeye” demişti.

Ayrıca;

“Parkinson öyle hoş bir isim ki, araba markasına benziyor. İnsanın keşke benim de bir parkinsonum olsun diyesi geliyor. Mao’da bu hastalık varmış yahu. Eh yine de büyük adam hastalığı. Ne de olsa serde fukaralık var, bu da proleter hastalığıymış, bize de böylesi yakışır. Siroz olup da burjuva hastalığına tutulacak değildik ya” diyerek, hastalığıyla dalga geçmeyi bilmişti.

*

Gördüğünüz gibi;

CHP’nin hem Ankara İl Başkanı, hem de Belediye Başkanı olan Nevzat Tandoğan’ın; "Ulan öküz Anadolulu!” diyerek, hakir gördüğü…

1917'de Akseki'de doğan ve ünlü âlim Ahmet Hamdi Akseki ile aynı aileye mensup olan ve Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin; “Bir oğlum olsa adını Osman koyardım” dediği Osman Yüksel Serdengeçti’nin 66 yıllık kısa ve bir o kadar dolu dolu geçen hayatından birkaç satır aktarmaya kalktık, yazı uzadı gitti.

*

CHP zulmünden dolayı yalnızca tek sayı çıkarabildiği mizah gazetesine bile "Bağrıyanık" ismini layık gören bu yüce dava adamını her yıl andığımız için Akit mensupları olarak bizler, “Azgın Kemalistler”in tazyikli hakaretlerine maruz kalıyoruz ve alternatif bir anma tertip etmekle suçlanıyoruz.

Bugün hayli uzun bu yazıyı yazarak, esasında Serdengeçti’nin milli ve mukaddesatçı gençler için ne denli önemli bir şahsiyet olduğuna dikkat çekmek istedim.

Biz kesinlikle Osman Yüksel Serdengeçti’yi, Mustafa Kemal’e alternatif olarak anmıyoruz.

Osman Yüksel Serdengeçti değil 10 Kasım’da, hangi gün vefat etmiş olursa olsun biz yine onu hayırla yad etmeye devam edecektik.

10 Kasım’da vefat etmesi, anma gayretlerimizi biraz daha dikkat çekici hale getiriyor, hepsi o!..

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Zekeriya Say
10-11-18
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HER 10 KASIM'DA SENİ DAHA ÇOK ÖZLÜYORUZ
Online Kişi: 21
Bu Gün: 376 || Bu Ay: 9.632 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.582 || Toplam Tıklanma: 52.168.043