ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 176
Yazar: D. Mehmet Doğan
HACI BAYRAM'DAN EMİR SULTAN'A
HACI BAYRAM'DAN EMİR SULTAN'AAnkara’da Necip Fazıl’ın vefatının 40. yıldönümü münasebetiyle Sosyal Bilimler Üniversitesi’nin “hatırlama” faaliyeti var.

Üniversite’nin üzerine Hacıbayram Camii minaresinin gölgesi düşüyor; “önce Hacı Bayram-ı Veli’yi ziyaret sonra toplantı” diyerek hazretin huzuruna vardık. Ertesi sabah erkenden Bursa yoluna düşeceğiz.

Eskiden olsa idi Bursa’ya otobüs yolculuğu uzun sürdüğü için arabamıza atlayıp giderdik. Fakat hızlı tiren var, Eskişehir’e kadar. Yolu kısaltıyor. Oradan sonra da otobüs deyip yola düştük.

“Şadırvanlı Han Kültür Merkezi”. Bursa’daki Necip Fazıl faaliyetinin adresi burası. Öğleye doğru Bursa’ya ulaşıyoruz. İlgili arkadaşlar Cuma namazını Emir Sultan’da kılmayı teklif ediyorlar. Aliyyülâlâ! Fakat böyle şehrin maneviyat mekânlarında bir camide bu vakitte yer bulmak ne mümkün? Yolda Mustafa Efe’nin orada vazife yaptığı hatırımıza geliyor. Aynı şey arkadaşlarımızın da hatırında. “Hele oraya varalım bir” diyorlar.

Mustafa iç mekânı tamamen dolmuş, avlusu dolmak üzere olan camiin müezzin mahfeline götürüyor bizi…Dün Ankara’da Hacıbayram camiinde idik, bugün Bursa’da Emir Sultan’dayız. Bu tevafuk dikkatimizi uyandırıyor. Hutbeyi Mustafa Hoca okuyor, namazı da o kıldırıyor tabii. Sonra imam odasına geçiyoruz. Mustafa elime kalın bir cilt tutuşturuyor. “Acaba doktora tezi mi?” diyecekken, Emir Sultan’ı ziyarete gelenler için hazırlanmış bir defter olduğunu anlıyoruz. Aylardır hazır olan defter bir türlü kullanılır hale getirilmemiş. Ve ilk cümleleri biz yazacağız…

Böyle defterlere yazmaktansa, üç beş makale yazmayı tercih edenlerdeniz, vazifemiz ağır!

Ankara’dan Emir Sultan’a Hacı Bayram’ın selâmını getirdiğimizi yazıyoruz. İki maneviyat önderinin bir hayli maceraları var, elbette dostlukları da. Rivayete göre de Emir Sultan cenaze namazının Hacı bayram tarafından kıldırılmasını vasiyet etmiş. O zamanın şartlarında nasıl olduysa, Hacı Bayram bu vasiyeti yerine getirmiş. Zaten bir süre sonra onun da mühleti dolmuş, arkadaşı ile mülaki olmak için yola koyulmuş…

Biraz istirahatten sonra, ikindi vakti geçmeden Ulucamiie doğru yöneliyoruz. Mesafe uzun değil, çarşı içinde geçtiğimiz için de alabildiğine renkli. Orhan Camii’ni görünce restorasyonun bittiğini anlayıp, namazı orda eda ediyoruz. Dönüş yolunda çarşı kalabalığı içinde dalgın seyrederken, ismimizin çağrıldığını duyuyoruz. Üç-dört kişi taburelere oturmuş çay içip muhabbet ediyorlar. Belli ki buranın esnafı, bir mola anındalar. Bir çay da bize söylüyorlar, kısa bir sohbet vakti, fakat bir buçuk gün sonra Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. turu var. İster istemez siyasetten konuşuyoruz. Eski okuyucularımız dertli. Sonunda açılıyorlar. “Erbakan’ın talebeleri” bunlar. Zamanında teşkilatta pir aşkına çalışmışlar. Fakat gidişatı görünce bırakmışlar. Birisi “Temel artık Sivas’a gidemiyormuş” diyor. Sivas’a hızlı treni lüks bulduğunu söylemiş!

Nizam Parti’sinden Saadet’e gelen çizginin böyle bir ters evrim geçirmesi bu idealist insanları yaralamış. Necip Fazıl’ın Nizam partisinin kuruluşunda, Selametin kuruluşunda rolü malumdur. Fakat Necip Fazıl daha sonra muhtemelen Necmeddin Hoca’ya kızgınlığından rapor üstüne rapor yayınlıyor; zehir zemberek sözler söylüyor. Ve Necip Fazıl Milliyetçi Hareket Partisi’nin lideri Türkeş’le irtibat kuruyor. Onunla bir mutabakat metni imzalıyorlar. Şöyle bir okusak, neler var o metinde? Türklük ve İslamiyetin ayrılmaz bir bütünün parçaları olduğu belirtiliyor. Türkeş’in Kemalizm ve militarizmle olan fikir ayrılığı vurgulanıyor. Türkeş’in ve Necip Fazıl’ın İslamiyetsiz bir Türklüğün olamayacağına dair görüşleri kayda geçiriliyor, eleştiriliyor ve şöyle söyleniyor:

“Dostluk ve düşmanlık kutuplarımızı tâyinde kıstaslarımız şudur ki: Ferd, zümre, sınıf ve makam olarak her kim ve her ne olursa olsun, Hakk'ın düşmanları düşmanımız, Hakk'ın dostları dostumuzdur…Türk'ün ruh köküne inmeyen ve bağlanmayan her tedbirin temelsiz kalacağı inancındayız.”

Bu metni bugünkü Milliyetçi Hareket Partisi’nin arşivinden çıkarıp tekrar teyid etmesi lâzım. Fakat asıl takkesini önüne koyup düşünmesi gerekenler siyasi geleneklerini tamamen zıt kutupta bir siyasi görüşü seçim malzemesi yapanlardır!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: D. Mehmet Doğan
27-05-23
E mail: tyb.org.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HACI BAYRAM'DAN EMİR SULTAN'A
Online Kişi: 17
Bu Gün: 18 || Bu Ay: 5.913 || Toplam Ziyaretçi: 2.195.578 || Toplam Tıklanma: 51.877.485