ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 2073
Yazar: M. Şevket Eygi
KISA KISA

• En büyük düşmanımız içimizdedir: Nefs-i emmâre.

• Doyduktan sonra yemek, doyasıya yiyememekten kötüdür.

• Camiden tarihi bir çini çalınmış, hiç üzülmemiş; hoparlör çalınmış, üzüntü ve kahırdan hastalanıp yatağa düşmüş. Vah vah!

• Hayli zengin. Otomobili iki yüz bin dolarlık. Evi küçük bir saray. Bu adam beş vakit namaz kılan, sözde bir dindar. Zengin sözde dindar... Çünkü salonunda bir Hilye levhası bile yok.

• Almanya'da, İsviçre'de, Avusturya'da, Hollanda ve Belçika'da beş yüz senelik ahşap evler pırıl pırıl restore edilmiş, boyanmış, içlerine her türlü konfor konmuş, insanlar oturuyor. Bizde şu yirmi küsur milyonluk mega İstanbul'da ahşap bir Türk evinde oturan tek orta halli veya zengin Müslüman yok. Ne garip tecelli...

• Mââile pikniğe gitmişler. Mangal götürmüşler. Yakması bir saat. Izgara yaparken çabuk pişsin diye ateşi üflemişler. Yüzleri mosmor olmuş, ortalık dumanla ve yanık et kokusuyla dolmuş. Yemişler, içmişler. Giderken bir yığın pislik ve çöp bırakmışlar. Mangalın ateşli külünü de bir kenara dökmüşler. Ertesi gün "pikniğe gittik, bir eğlendik, bir eğlendik ki sormayın demişler."

• Adamcağızın bir oğlu, bir kızı var. Erol ve Mübeccel. Çocuklar büyüyünce öğretmen olmak istiyorlar, hacı bey ve hacı anne razı olmuyor. Kesinlikle öğretmenlik olmaz, öğretmenlikte para yok. Para mühendislikte ve doktorlukta... İlle de mühendis, yahut doktor olacaksınız diye diretiyorlar. Acı bey ve Acı hanım!

• Bizim üç okumuş ve sözde kültürlü kafadar dört günlük bir seyahat için yabancı bir ülkeye gitmişler. Uçaktan iner inmez "Buranın en iyi kebapçısı ve lokantası nerededir" demişler. O yabancı ülkede dört gün boyunca açık büfe kahvaltı, mükellef ve zengin öğle yemeği, ikindi çayı ve pastası, zengin akşam yemeği, yatmadan önce meyve, dondurma... Çarşı pazarı da gezmişler. Lakin bir yere gitmemişler: Müzeye... Canım, ta oralara eski taş parçalarına mı bakmaya gitsinler...

• Adam yolda giderken bir karınca gördü. Üzerine bastı, hayvancağızı ezip öldürdü, geçti gitti. Bakalım Mahkeme-i Kübra'da bile bile, müteammiden öldürdüğü karıncanın hesabını nasıl verecek? Karıncanın Sahibine ne diyecek? Sizce tutarlı bir savunması var mıdır?

• Evde bir poşette kurumuş ekmekler vardı. Üsküdar'a geçerken üşenmedi, onları yanına aldı. Vapuru takip eden martılara verdi. Adamın sağ tarafındaki kâtip onun defterine iyi şeyler yazdı.

• Hoparlörü sonuna kadar açarak avaz avaz, yüz yirmi desibel bağıran bed sesli müezzine: "-Siz bu ezanı kaça okuyorsunuz?" Müezzin bu soruya bozuldu: "-Bu ne biçim lâf! Ben Allah için okuyorum!.." Soran: "-Öyleyse, ne olur Allah için okumayın" dedi.

• Kendini aydın sanan birinin evine gitmiştim. Hayret! Kütüphânesi yoktu. Peki nasıl aydın olmuş?

• Her sabah lüks ve pahalı otomobiline kuruluyor, işe gidiyor. Akşam yine otomobille tek başına eve dönüyor. Yol uzun, trafik sıkışık, bir çile ki sormayın. Metrobüs daha çabuk gidiyor, çok da rahat bir vasıta. Metrobüse binmeyi kendine yakıştıramıyor. Rahat edecek, çabuk gidecek ama nefsi kabul etmiyor. Toplu taşıma vasıtasına binerse incileri, zümrütleri yere dökülecek. Bizim efendi kahrından ölecek...

• Son birkaç ay içinde gördüm, koskoca ağaçları, budayalım derken gövdelerinin üst tarafından telgraf direği gibi kesmişler. Bir iki dal bırakmamışlar. Ağaçlar baharda yeşermemiş, kurumuş. Bunu yapanlar ağaç katilidir. Ehliyetsiz ve liyakatsiz insanlardır. Yaptıkları günahtır, ayıptır, millet malına hıyânettir. O ağaçta benim de hakkım vardı. Helâl etmiyorum.

• Kendi kız kardeşine laf atsalar, sarkıntılık etseler öfkeden ateş kesilir, yeri göğü birbirine katar, nâmustan, şereften bahseder. Ama başkalarının kızları ve kız kardeşleri mevzuubahs olunca iş değişir. Onlar bir içim sudur, fıstıktır. Bu beyler de akıllarınca çok namuslu, şerefli, ehl-i ırz insanlardır. Hadi siz de!..

• Adam cep telefonu hastası. Cebinde iki telefon var. Zır zır, vır vır çalıyorlar. Ne olmuşsa iki saat hiç aranmamış, ziller hiç çalmamış. Adam fena olmuş. Önce tansiyonu düşmüş, sonra âniden yükselmiş. Kolestrol molestrol allak bullak. Hastaneye götürmüşler, serum bağlamışlar... Şu telefon bağımlılığı, içki ve uyuşturucu bağımlılığı gibidir. Malum, alkolikler içemeyince delirium tremens denilen hezeyanlar sergiler. Vücutları, elleri, ayakları titremeye başlar, gözleri döner, ağızları köpürür. Ne olduğu anlaşılamayan böğürtüler ve homurtular. En sonunda yıkılır, yerde debelenmeye başlar. Böyle bir adama yarım bardak rakı verin, hemen gözü açılır, kendine gelir. Oh, dünya varmış! Cep telefonu ne kadar faydalı bir âlet...

• Olmuş bir vak'a: Edremit taraflarında tek katlı bir yazlık. Bir çift kırlangıç gagalarıyla çamur taşıyarak bir yuva yapmışlar. Dişisi yumurtlamış, yavrular çıkmış. Anne baba onları beslemek için çırpınıyor. Ev sahibi hanım kuş pisliğinden çok rahatsız olmuş. Yuvayı yıkmış, daha tüyleri çıkmamış yavruların ölümüne sebep olmuş. Bu hadise Haziran'da olmuş. Bir dahaki yaza kuş yıkan hanımın ailesi yazlığa gelememiş. Âilecek târumar olmuşlar...

• Hata ve yanlış: Başkalarında olan şey...

• Sayın bay kibirli şöyle diyor: Benim hiçbir günahım yoktur. Bütün günahlar ve ayıplar başkalarına aittir.

• Bay bencil'in fiil çekimi: Ben gidiyorum. Sen gidiyorum. O gidiyorum. Biz gidiyorum. Siz gidiyorum. Onlar gidiyorum.

 

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: M. Şevket Eygi
01-07-11
E mail: milligazete.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
KISA KISA
Online Kişi: 25
Bu Gün: 374 || Bu Ay: 9.630 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.570 || Toplam Tıklanma: 52.167.915