ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 4313
Yazar: Meryem Aybike Sinan
TURGUT ÖZAL ORADA, SURİYE'DE AĞLAMAKTA

Turgut Özal Suriye'de neden ağlamış?

Suriye bizim kadim ve hatıralı komşumuz!

Şimdi bağrında ateş kaynarken ve bu ateş herkesi yakıyorken burada da bizim derunumuz kanıyor, içimiz yanıyor. Her gün basın yayın organlarında ağır silahlardan, bombalardan kaçmaya çalışan insanları ve özellikle çaresiz kadınların, gözü yaşlı annelerin yavrularını bu ateş çemberinden kaçırırken çektikleri cefalara şahit olurken düşünüyorsunuz, binlerce soru yığılıyor benliğinize.

Çok değil daha yüz yıl önce yani iki üç nesil önce bir eyaletimiz olan ve İstanbul’dan gönderilen valilerin yönettiği bu eski vatan parçası niye bu halde, neden halkın gözyaşı dinmiyor diyor sorular.

Suriye bize uzak değil, yabancı hiç değil, bizden, bizim gibi olan, halkının çoğuyla neredeyse akraba olduğumuz bir ülke aslında. Geçtiğimiz aylarda TRT Arap kanalında katıldığım “Elvan-ı Saba”  programına gelen Suriyeli Profesör’ün bana Türkçe söylediği cümleler geliyor aklıma.

Bu Suriyeli Profesör, Adıyaman’dan Suriye’ye göç eden bir ailenin üçüncü kuşak çocuğu imiş ve yönetime muhalif olduğu için gördüğü baskılara dayanamayıp Anayurdu Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmış ancak birçok çocukluk arkadaşı yönetime muhalif olduklarından yirmi seneden beri suçsuz yere hapishanelerde yatıyorlarmış.

Yine ilk görev yerim olan Mardin Nusaybin ilçesinde görev yaparken şahit olmuştum. Nusaybin Suriye’nin Kamışlı kasabasına komşu ve aralarında birkaç kilometrelik yasak bölge ve tel örgüler var. İki kasaba neredeyse omuz omuza vermiş gibi duruyor uzaktan baktığınızda.

Nusaybin’deki insanların hemen hemen hepsinin bir şekilde Kamışlı kasabasında bir yakınları var. Kimi kızını gelin vermiş, kimi kız almış, kiminin teyzesi, kiminin amcası, kiminin dedesi orada kalmış. Öylesine bir iç içelik sözkonusu. Özellikle bayram, ramazan gibi önemli zamanlarda ciddi bir gidiş geliş var aralarında.

Suriye siyasi anlamda dış işlerimiz için ne ifade eder ayrı konu ancak sosyolojik, tarihi ve edebiyat anlamında bizlere çok şey ifade ediyor, etmeli de. Özellikle Türk Edebiyatına baktığımızda Osmanlıda Suriye’ye ve diğer Ortadoğu ülkelerine değişik görevlerle giden edebiyatçı bürokratlar ciddi eserlerle İstanbul’a dönmüşlerdir.

Özellikle Servet-i Fünun romanlarında ve gezi yazılarında Suriye ve şehirleri çok sık yer alır bazen Şam şehrini de tıpkı bir Gaziantep, Urfa ve Maraş gibi bir güney şehrimizmiş gibi bir algı yanılgısına dahi kapılırsınız. Yani Suriye öylesine bizden ve bizim bir parçamız gibidir.

Edebiyatçı- Yazar Necmettin Turinay’ın Nesil- Etkileşim Yayınlarından çıkan “Bir Yusuf Bin Züleyha” adlı eserinden bir anekdot düşüyor aklıma. Necmettin Turinay yıllar önce Suriye’ye gerçekleştirdiği gezisini anlatırken şu ilginç olayı da anlatıyor eserinde:

“… Türbedarından dinledim: Rahmetli Turgut Özal Şam’a geldiğinde Sultan Vahdettin’in mezarını ziyaret etmiş ve orada gizli gizli ağlamış. Bu manzaraya gözleriyle şahit olan ve bunları bize kırık dökük bir Türkçe ile anlatan türbedar, dikkat ettim o anda iç geçiriyordu. Daha bir gün öncesinde de TRT ekibi de Vahdettin’in mezarında,  Türk şehitliğinde ve tarihi Selimiye Camiinde çekimler yapmış.

Düşündüm! Koskoca Türkiye başbakanına, buralarda gözyaşı döktüren ne olabilir ki! Bir Osmanlı Sultanının talihsizliği mi, yoksa bir Cumhuriyet başbakanının derinden derine duyduğu çaresizliği mi? O anda rahmetli Özal’ın içinden geçenleri bir bir okumak isterdim. Ve sormak isterdim:

“Nedir bu hâletin ey mâh Cemâlim?”

Rahmetli Turgut Özal geçmiş ve geleceği şahsında birleştirmiş dev bir şahsiyettir hiç kuşkusuz. Sultan Vahdettin gibi Osmanlının son Osman’ına kendi öz vatanında uyuma şansı dahi verilmemiş ve gurbet ellerde vefat ettikten sonra naaşı diyar diyar dolaştırılmıştır.

17 Kasım 1922 yılında bu ülkeyi terk etmek mecburiyetinde bırakılan Sultan vahdettin gittiği İtalya’da 16 Mayıs 1926 yılında vefat ediyor. Naaşı önce Beyrut’a, sonra da Şam’a getirilerek Süleymaniye külliyesinde toprağa veriliyor. Sultanın ölüsünden dahi korkuyor olmalılar ki onu çok sevdiği İstanbul’undan çok uzaktaki Şam’da gömülmesine göz yumuyorlar!

Mimar Sinan’ın “kalfalık dönemi eserim” dediği Şam’daki “Süleymaniye Külliyesinde” hanedana ait birçok isim yatıyor ve hazindir ki bu külliyenin uzun zamandır ziyaretçilere kapalı olduğu ileri sürülüyor!

Necmettin Turinay “Özal’da ağlarmış” bahsini şu şekilde kapatıyor:

“Orada, o anda rahmetli Özal hala ağlıyor gibi duruyor gözlerimizin önünde. Öyle sanıyorum ki ağlamasının sebebi, ailesinden ve payitahtından uzak düşmüş bir sultanın garipliği ve talihsizliği değildir sadece. O anda sultanın kaderi ile birlikte koskoca bir tarih tasfiyeye maruz kalıyor, bu geniş coğrafyalar parçalanıyor, birbirinden kopuyor, sofralar bölünüyor, hanümanlar dağılıyor olmalıydı.

Büyük muzdaripler onlardır ki zamanı bir bütün halinde idrak eder ve öyle yaşarlar. Yakın ve uzak tarihin bir yetimi ve varisi olarak, kendisini o anda öyle hissettiğinden emin olduğum rahmetli Özal’ın duyduğu bu firkate, buradan bir not düşmeden yapamıyorum.

Evet, Özal orada! “

Suriye’ye sadece dışarıdaki herhangi bir ülkeye bakar gibi bakamayız. Genel siyasi yapısının dışında birçok anlamda o kadar çok tarihi, sosyal ve dini bağımız var ki. O kadar çok gidiş gelişlere zemin olabilecek sebebimiz var ki! Hiçbir şey yapamazsak bile bize sığınmış olan bu eski dost ve komşularımıza sımsıcak bir dost eli olmalıyız. Emin, salim, güvenilir bir dost eli.

Bu eski, dost ve sıcak ülkenin yangını bir an önce söner ümidiyle.

Muhabbetle kalınız.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Meryem Aybike Sinan
02-04-12
E mail: haber7.com.
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
TURGUT ÖZAL ORADA, SURİYE'DE AĞLAMAKTA
Online Kişi: 22
Bu Gün: 72 || Bu Ay: 10.319 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.546 || Toplam Tıklanma: 52.194.362