ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 3685
Yazar: Ahmet Selim
SAMÎMÎ OLMAK SORUMLULUĞU

Çok zor bir dönemdeyiz. Bir yanda istikrar var, ekonomi iyi gidiyor sayılır, projeler yatırımlar çok başarılı; öte yanda, nasıl çözeceğimizi tam bilemediğimiz ağır meselelerimiz var. İleri sürülen önerilerde ise vuzûh yok.

Ayrıntılar ve çeşitli varsayımlar üzerinde tekrarlı bir biçimde durmakla vuzûh oluşmuyor. Saatlerce konuşuluyor, sayfalar dolusu yazılıyor, fakat belli noktalara dokunulmuyor. Hâlbuki asıl önemli olan, noktalar. Oralara gelince bir durgunluk oluşuyor ve eski turlamalar yeniden tekrarlanıyor.

Bir TV kanalında bozuk yollarda araba kullanma programı yapılıyor. Öyle bir yere geliniyor ki, araba zorlanıyor. "Geri al bir daha yüklen, biraz sağ-sol yap" yardımları geliyor, fakat olmuyor. Birkaç defa deneniyor, sonuç alınamıyor, motorun güçlü, kullananın usta olması yetmiyor. Bazen başarıyorlar, bazen başarılamıyor. Başarılamayınca, arabayı bir başka arabayla çekiyorlar. Bu bir oyun. Gerçek hayatta böyle şey olmaz. Arabayla o yola girilmez. Arabayla yol arasında asgarî bir uygunluk yok. Gerçek hayatta böyle denemeler yapılmaz. Oyunda birçok araba bozuluyor ve onarıma gönderiliyor. Bu da oyunun bir parçası. Ama hayat bir oyun değil. Gerçek hayattaki yolculuklarda bazı riskler göze alınmaz. Devletin varlığı oyun konusu olamaz.

Hep söylüyorum; önce nelerin olmayacağını ve yapılmayacağını belirlemek gerekir. Çözüm böyle bir çerçevenin içinde aranmalı.

BDP'nin (yahut benzerlerinin) gösterdiği yoldan bu araba bu yapı geçmez, geçemez. Yok bunun imkânı. Oyun oynamıyoruz, hayatın gerçekliği içindeyiz. Kendilerine bu anlatılmalı, samimî ve içerikli diyaloglarla anlatılmalı. Zaman akıyor, ama düşünce üretimi bence duruyor. Hep aynı şeyler tekrarlanmakta.

İmkânsızlık bir tercih konusu değil. İmkânsızlık tercih edilmez. Nelerin olamayacağını belirlemek, nelerin olabileceğini aydınlatmak demektir. Sınırsız bir düzlemde çözüm analizi yapılamaz.

Müphemiyeti bir ihtiyat ve rahatlama çaresi gibi görerek, olabilirlik duyguları yükseltildi. Ciddi bir yanlıştı bu. Bazı hususları söyleyemeyince onların etrafında boş şeyler yazmak ve konuşmak gibi bir mazeret doğmaz. Aksi halde, hiç öyle düşünmediğiniz halde, amacınıza aykırı olan ters onay algıları doğar.

Samimî ve açık görüşmelere ihtiyaç var. Kapılar da, gönüller de, zihinler de kapatılmamalı. Bir şeyi tam söyleyemiyorsak, alternatif geçiştirme malzemeleri de kullanmamalıyız. Her sözümüzün özü, kendi doğal ağırlık merkezinde (yani normal ve samimi) olmalı. Çok söz söylemek gibi bir ihtiyaç duyulmamalı; söylenmesi uygun görülenler kendi amacına bağlanan ölçülerde söylenmeli. Ölçüsüzlüğün doğrusu, güzeli, faydalısı olmaz.

Bir meseleyi önce oluşturmak sonra da çözülmesini istemek, zihindeki asıl meseleyi gündeme getirmenin metodu olarak kullanılırsa, ortada bir samimiyetsizlik var demektir. İşte o zaman çözüm yolları tıkanır. Samimiyetsiz olan, sevgisiz ve düşüncesiz de olur. Sadece konuşur, kimseyi dinlemez. Samimiyetsizlik zekâyı da köreltir. Bu aynı zamanda evrensel bir problem. Akıl tutulması böyle oluşuyor. Samimiyetsizlik zekâyı kurnazlığa dönüştürünce, kurnazlık perdesi ruhun önüne bir duvar gibi çekilince; insan da tutulur, irâde de, akıl da. İşte bunun için; "kapılar da, gönüller de, zihinler de kapatılmamalı" diyorum. Çözülemeyecek mesele yoktur, yeter ki insanın kendisi kördüğüm haline gelmesin. Kendi içindeki kördüğümü çözemeyenler, bir çözüm arayışının aktörü veya tarafı olamazlar. Uğraşılır, fakat sonuç alınamaz. Sadece kötü niyetin varlığı değildir samimiyetsizlik. Demagojiyle modaya uyan ve dolaylı prim yapan eyyamcılıklar da samimiyetsizliktir. Sorumluluktan kaçıp boş verme rahatlığına sığınmak da öyledir.

Yazının devamı için tıklayınız.

Yazar: Ahmet Selim
14-06-12
E mail: zaman. com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
SAMÎMÎ OLMAK SORUMLULUĞU
Online Kişi: 19
Bu Gün: 181 || Bu Ay: 10.077 || Toplam Ziyaretçi: 2.222.914 || Toplam Tıklanma: 52.184.397