ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TASAVVUF / TASAVVUF VE TARÎKATLAR
Okunma Sayısı: 4566
Yazar: Sibel Eraslan
İSLÂMCI DÜŞÜNCE VE TASAVVUF İLİŞKİSİ

İslamcı düşüncenin ne zaman başladığı konusundaki tartışma, Sadık Albayrak’ın menzili “Senusiyye” hareketine kadar geri çekişi üzerinden bir kez daha okunmalı. Bu milat, ister istemez F. Robinson’ın islamcı düşüncede sufizm etkisinin “grafik delili” dediği merkator ölçekli bir harita üzerinden düşünmeye teşvik eder bizi. Şeyh Muhammed Ali’nin 1056 yılında Mekke’den ayrıldıktan sonra Büyük Sahra’nın Batı ve Orta kısımlarında ilk zaviyeleriyle yaymaya başladığı bu mütevazi ama dirençli hareket, sufi nitelikte olup, aynı zamanda İslami tebliğ vazifesi de görüyordu. Onu muhalif bir dil düzeneğine oturtan tavrıysa, mevcut İslam yönetimlerinin yozlaşmaya saptıklarına dair siyasi durumu tenkit eden retorikti...

Batı Afrika’da Kadiriyye ve Ticaniyye, Kuzey ve Orta Afrika’da Senusiyye, Sudan ve Güneyinde Samaniyye, tüm aşağı Nil ve Mısır çevresinde Halvetiyye, Arabistan yarımadasında İdrisiyye, Salihiyye, Mezopotamya ve Anadolu ile tüm Kafkaslarda Nakşibendiyye... Özellikle devlet sistemlerinin çöküp gerilediği, yenilgi ve yozlaşmaya maruz kalınan dönemlere denk düşen bir “islamî uyanış” ve “diriliş”in sivil sembolleri gibiydi... Afganistan, Çin, Hindistan, Bengal, Arakan ve Sumatra/Cava’ya kadar sufizm, İslamî hareketliliğin payandası, manzumesi halindeydi...

Geçtiğimiz günlerde Ömer Lekesiz İslamcı düşünce galerisinden bahsederken İmam Rabbani’nin tecdid ve ihya hareketini önemli bir kilometre taşı olarak ifade etti. İslamcı düşünce hakkında zihin yoranlar için çarpıcı bir sentez, teşbih, konsolidasyon gibi algılandı bu tavır. Albayrak ve Lekesiz’in Senusiyye ve Rabbani üzerinden işaret ettikleri bütüncül tez; Sufi karakterli hareketin, merkezi devlet yönetimlerinin hem siyasal hem toplumsal ahlak yönlerinden uğradıkları zaaf dönemlerinde nasıl bir sivil toparlanmaya hatta gerektiğinde bağımsızlık savaşımı veren cihat ordularına dönüşebildiklerini hatırlatıyordu bizlere. Kafkas direnişinde Şeyh Şamil’in, Kuzey Afrika ve Libya özelinde Senusiyye ve Ömer Muhtar’ın bağımsızlık mücadelesini dualarla anımsayarak, buraya bir “mim” koyalım.   

***

İslamcı düşünce galerisinin belirgin reflekslerinden birisi olan; öze dönüş ve asli kaynaklarla ihya algısı, bizde özellikle Mehmet Akif’in özeleştirel biçimde dillendirdiği şekliyle; uyuşturucu, miskinleştirici, adamsendeci, pesimist tarikatçılığı yermekle özgüleştirilir. Bu; ”bizde”ki bir tecrübedir ve “o dönemle” ilgilidir. “Bizdeki” İslamcı tecrübeyi, gelenekle olan bağını rijit şekilde imha etmiş olmak üzerinden haklı eleştiriye tabi tutan İsmail Kara ve Mahmut Erol Kılıç gibi isimlerin islamcı birikimin içinde yer alışları, ilk bakışta tezat gibi dursa da... Bu karmaşık galeri, İslamcılığın özündeki ihya ve diriliş semptomlarının gereğidir. Bir nükleer tepkime gibi aksiyon ve reaksiyon onda iç içedir ve dönemin gereğine göre tezahür eder.

***

Albayrak’ın Senusiyye, Lekesiz’in Rabbani atıflarına Sirhindi ve Halid-i Bağdadi’yi ekleyerek İslamcı düşünce içindeki sufi hareketi biraz daha belirginleştirelim. 1582’de Delhi’de Hinduizmle İslamı “Din-i İlahi” adı altında sentezleyen Ekber Şah’a karşı, İslamı panteist unsurlardan arındırma girişiminin bayraktarı Sirhindi, sufi olmakla birlikte öze dönüşü ihya etmiştir. Ardılı Mevlana Halidi Bağdadi (11776-1827)kurduğu medrese tedrisatı ve ilmi epistemolojiyle Nakşibendi hareketinin tüm kırılmalara rağmen ucu bugünlere kadar varan, sünni düşünsel temellerini inşa etmiştir. İlk tedrisatına Delhi’de başlayan Bağdadi, sonrasında Kafkaslara yönelerek, Suriye, Irak, Hicaz, Kürdistan, Anadolu ve Balkanlar’da kendi müdavimlerini bulmuştur. Daha sonraları etkisi Doğu Afrika, Seylan ve Sumatra/Cava’ya kadar yayılacak bir ilmi tedrisat ve bağımsızlık savaşlarından söz ediyoruz Halid-i Bağdadi deyince. Allah onlardan razı olsun.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Sibel Eraslan
08-09-12
E mail: stargazete.com
 
 
Yorumlar: 1
AHMET
İYİ AMA AĞA...
Tarih : 08-09-12

Herkesin kendini isimlendirme hakkı var. Bu söylediklerinizin isimleri -siz de söylüyorsunuz- "Kadiriyye, Ticaniyye, Senusiyye, Samaniyye, Halvetiyye, İdrisiyye, Salihiyye, Nakşibendiyye..." Hiçbirisi kendine "İslamcı" dememiş. İslâm kelimesini bilmediklerinden değildir herhalde... Akıllarına bile gelmemiştir Allahu a'lem. Çünkü İslam-Müslüman ortak isim; bunlardan biriyle husûsî bir isim yapılamaz. Husûsî isimler de yukarda belirtilmiş. Hâl böyleyken biz nasıl kalkıp da onları, kendilerine yakıştırmadıkları bir isimle isimlendireceğiz? Bu işler bu kadar basit olmamalı...

 
İSLÂMCI DÜŞÜNCE VE TASAVVUF İLİŞKİSİ
Online Kişi: 34
Bu Gün: 361 || Bu Ay: 9.617 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.538 || Toplam Tıklanma: 52.167.570