Kategori : / KISSADAN HİSSE | Okunma Sayısı: 4277 |
Tek başına yaşayan iyi kalpli bir adam, bir gün odasının bir köşesinde, bir koza bulur. Kozayı güneşe tutar ve içinde küçük bir tırtıl olduğunu görür. Yalnız adam kozadaki tırtılın varlığıyla birlikte yeni bir heyecan duymaya başlar ve tırtılı çok sever. Artık yalnızlığını, bütün sevgisini onunla paylaşır.
Gel zaman git zaman tırtıl büyür ve kozadan çıkarak, güzel bir kelebek olur. Yalnız adam kelebeğin güzelliğine hayran kalır, onu bir türlü bırakamaz. Aslında kelebeğin de aklında dağlar, kırlar, çiçekler vardır; ama kıyamaz bir türlü yalnız adama ve sevgisine. O da yalnız bırakmaz adamı. Bir haftalık ömrünü sevildiği ve sevdiği yerde geçirmek ister.
Ama adam bilir ki, sevmek bazen vazgeçmeyi bilmektir. Kelebeğin yeri, kendi yanı değildir. Kelebeğine son kez bakar ve onu salıverir. Hürriyetine, kırlarına, çiçeklerine doğru…
Kelebek mutlu olmasına olur ama, hiçbir meltemde, hiçbir çiçek yaprağında adamın avucundaki sıcaklığı bulamaz. Aklında adam, o çiçek senin, bu çiçek benim deyip saatlerce dolaşır. Adam, özgür bıraktığı kelebeğe sevdalı, bakıp durur avucundaki boşluğa. Kelebek ise hâlâ konacak sıcak bir avuç bulmak için çırpınıp durur.
Kelebek şunu anlar: Bazen ait olduğumuz yer orası, yani sıcak bir avuçtur; ama o yerin size ait olma ihtimali bir hiçtir.
Adam şunu anlar: Hiçbir sevdayı sadece sevgiyle yaşatamazsınız.
Kelebek o günden sora adama duyduğu özlemi gömecek bir dağ aramaya başlar. Gücü tükenene dek arar; ama bulamaz. O zaman anlar ki hiçbir dağ, bir hasreti gömebilecek kadar büyük değildir.
Yalnız adam ise, kelebeğin yerine, sevdasını koyar, sıcacık avuçlarına…
Alaaddin Koç gönderdi.
Yazar: Alaaddin Koç |
14-02-10 |
||
E mail: Mail Adresi Yok | Tweet | ||